Bir Evliliğin Düşündürdükleri
Geçen hafta magazin haberlerinde sürpriz bir düğün töreni vardı. Türkiye’nin reklam sektörünün en parlak isimlerinden olan Ali Taran, magazin dünyasının yakından tanıdığı şarkıcı Neco’nun da kızı olan Ayşe Özyılmazel’le evlendi. Damat Ali Taran 59, gelin Ayşe Özyılmazel ise 32 yaşındaydı. Nikah törenine çiftin yakınları olan 50 kişilik davetli katıldı. Davetlilerin çoğu da yine magazin dünyasının yakından tanıdığı ünlülerdi.
Buraya kadar her şey normal bir evlilik töreninde olması gerektiği gibi. Ama bu evliliğin bu kadar sansasyonel olmasının ik sebebi var. Birincisi damat olan Ali Taran’ın çok kısa bir süre önce 21 yıllık eşi Selma Taran’dan boşanmış olması. Boşanma davasını açan Selma Taran gözükse de, Selma Taran’ın kanser tedavisi görmekte olması ve eski eşi tarafından yüzüstü bırakılması. Bu dönemde eminiz ki Ali Taran eşinin tedavi sürecinde mutlaka yanında olmuş ve kendince görevlerini yerine getirmiştir. İnsanların özel hayatını yargılamadan ve eleştirmeden bir şeyi vurgulamak gerekir.
Evlilik iki insanın hayatlarının daha sonrası için kader birliği yapması. Evlendiğimiz zaman artık eşimiz de kan bağımızın olduğu bir akrabamızdır. Yaşamın getirdiği güzellikler ve sıkıntılar da birlikte paylaşılmalıdır. Günümüzde hiç kimse sıkıntı çekmek istemiyor. Kadınlarda da erkeklerde de var bu algılayış. Sadece eş olarak da bakmamak gerekir olaya. Kanser insanın kendisini bu hayatta daha güçsüz, yalnız ve çaresiz hissettiği bir hastalık. Hasta sizin bir akrabanız, arkadaşınız, çalışanınız da olabilir. Her zamankinden daha çok yoldaşa, güveneceği birine ihtiyaç duyacağı bu dönemde onu öylece bırakmak hangi değer yargısıyla tanımlamabilir?
Hasta olan eski eş yeni eşe bir öneride bulunarak kanser olmamasını tembihlemiş. Bu anlamlı mesaj aslında yeni eş için bir pusula. Ama pusulayı okumasını öğrenmesi gerekecek. Yaptığı seçim de o pusulayı ona çok iyi öğretecek gözüküyor.
Doğumda ailemizi seçemiyor gözüksek de evlilikte seçim yapma özgürlüğümüzün olmasının günümüzde içinin boşaltılmış olduğunun bir sembolü belki de bu evlilik. ‘‘Hayatımın bundan sonrası için kendimi daha mutlu ve iyi hissedeceğim daha genç ve bana daha az problem yaratabilecek bir eşi seçme gücüm var ve bu gücümü kullanıyorum.’’
Olayın bir başka sansasyonel tarafı gelinin babasının da 4-5 yıl önce damatla aynı benzer semptomları gösteren bir ruh haliyle gelinin annesinden ayrılıp daha genç bir hanımla evlenmiş olması. Hatırlıyoruz o zamanlar gelinin annesi mağdur bir eski eş olarak durumu kabullenmekte zorlanmış ve kendisine yapılan haksızlığı anlatmak için her fırsatı kullanmış hatta kırık kalplerle ilgili bir gazetede köşe yazıları bile yazmaya başlamıştı. Yaşadıklarını nasıl yorumluyor bilinmez ama damadının eski eşini en iyi kendisi anlıyordur. Aslında hayat ne kadar zor ve dayanılmaz olursa olsun hoşnutsuzluk ve kin olmaksızın sabretmek gerekir. Hayat ona kendisinden çok daha ağır bir sınav veren kadının eski eşini damat olarak karşısına çıkardı.