48 kg genç boksör Muhammet Saçlı geçtiğimiz günlerde Türkiye Yıldızlar Şampiyonu oldu. Pek çok medya kuruluşu haberini yapmasına rağmen hepsinin gözden kaçırdıkları bir şey vardı. O da Muhammet’in Roman olduğu ve ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalmış bir topluluğun içinden çıkan bir şampiyon olduğuydu.
Mersin’in getto mahallelerinden Bahçe mahallesinde, Roman bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya geldi Muhammed. Babası meyve sandıkçısı annesi ise ev kadınıydı. Bu mahallede büyüdü ve mahalledeki Romanların yoğun olarak gittiği Fatih İlköğretim Okuluna başladı ve aynı okulun ortaokuluna geçti. Uyuşturucunun ve suçun çok yaygın olduğu bir yerde pek çok arkadaşı batağa sürüklenirken o babasının yakın arkadaşlığı ile ayakları üzerinde durmaya başladı.
Kendi deyimiyle kendinde özel olan hiçbir şey hissetmiyordu. Sadece geçimlerini sürdüren bir Roman ailelerdi. Roman olmaktan utanmıyordu ama etrafta hissedilen ayrımcı davranışlardan dolayı kim olduğunu söylemekten yine de biraz çekiniyordu.
Babası Bayram Saçlı’nın söylediğine göre çocukluğundan beri sporcu ve mücadeleciydi Muhammed. Aslında futbol oynuyordu ama geceleri Boks Gecesi adlı programı seyrede seyrede boksa da heveslenmişti.
Bir gün babası ile sahilde balık ekmek yedikten sonra biraz yürümeye karar verdiler ve boks kulübünün önünden geçerken Muhammed babasına içeri girmek istediğini söyledi. İçeride onu şampiyon yapan antrenörü Naci Oral vardı. Naci antrenör ile tanıştı ve biraz ona kendisini anlattı. Naci antrenör önce ona futbol ve boks arasında bir seçim yapması gerektiğini söyledi. İki kayığa bir arada binemezdi. Muhammed o anda kararını verdi ve boksör olmayı istediğini söyledi. Naci antrenör bu yanıttan memnun oldu ve ona antrenmanlara gelmesini söyledi. Bir yandan okula giderken bir yandan da her gün idmana gitmeye başladı. Sabah yedide okula, saat beşte de boks idmanına gidiyordu.
Boksa başladı ama annesi boksu istemiyordu. Boksu yararsız görüyordu. Etrafındaki insanlar da ona boksu bırakması gerektiğini ve orada çok dayak yiyeceğini söylediler. Muhammet ise onlara inat devam etti. Babası bu noktadan sonra en büyük desteği oldu. Babası, kulüp başkanı ve antrenörleri, salondaki ve okuldaki arkadaşlarının da desteği ile hızla yol almaya başladı.
Salona girip eldivenleri taktığı zaman çok heyecan duyuyordu. Önce herkesle beraber antrenman yapmaya başladı. İlk başta 6-7 kişilik bir grupla aynanın önünde çalışarak ayak gardı ve gard almayı öğrendi. Daha sonra aynanın önünde yumruk çalışmasına başladı. Daha sonra Naci antrenör Muhammed’deki ışığın farkına varmaya başladı ve gösterdiği hareketleri çok hızlı öğrenip çok hızlı geçtiğini gördü. Onu ilerde beraber şampiyon olacakları arkadaşı Mizan ile birlikte gruptan ayırarak birebir çalışmaya aldı. Ona lapa çalışması yaptırdı. Muhammed yavaş yavaş parlamaya başlamıştı.
İlk nakavt
2016 senesinde Mersin Forum AVM’de yapılan gençlik turnuvasında, Muhammet üçüncü ayında ilk iki rakibini ilk rauntta yere serdi. Bu rakiplerden biri de iki sene üst üste Türkiye alt minikler kategorisinde şampiyon olmuş ve kendisinden 6 kilo fazla olan Arda Gelen’di. O gün, antrenörü Naci Oral’ın da Muhammet’in yeteneğine tam olarak inanmaya başladığı gün oldu.
“Çok heyecanlandım ve heyecanım da bana güç verdi.” diye anlatıyor Muhammed kısaca o gün yaşadıklarını!
Düştükten sonra kalkmak
Bu parlamanın ardından Muğla’da Türkiye şampiyonasına katıldığı ilk sene 2. maçta yenildi Muhammed. Yenilginin ardından hüngür hüngür ağladı. “Eğer zaten böyle bir yenilgi ardından bir boksör böyle ağlamıyorsa, onu boksör yapamazsınız!” diyor Milli Antrenör Naci Oral ve Muhammed’de o kumaş vardı.
Bu yenilgi onu yıldırmadı ve hırslandırdı. Başaracağına yemin etti. Mücadeleci ve hırslı kişiliği ona yol gösterdi. Bir yıl boyunca Naci antrenör ile birlikte antrenmanlara yüklendi. Üst Minikler Antrenörü Mustafa Oral’ın da gayretleri ile milli takım kampına girdi. Orada bir süre hazırlandıktan sonra çalışmalarına Mersin’de Naci antrenör ile devam etti. Mersin’de hırslı bir şekilde hazırlanan Muhammet bir sonraki sene katıldığı 2016’da Erdemli’de yapılan Üst Minikler Türkiye Şampiyonası’nda ringe çıktı ve kendi kilosu olan 50 kiloda herkesi birinci rauntta nakavt etti. Finalde yaşadığı aşırı heyecan onu şampiyonluktan etti. Burada Türkiye 2.si olarak isim yaptıktan sonra yine Türkiye Milli Kampı’na katıldı ve orada kendinden 5 derece yüksek sıkletleri bile yenerek iyice parladı.
Buradan Hırvatistan’da yapılan Üst Minikler Avrupa Şampiyonası’na gitti ama ilk defa katıldığı bu şampiyonada yine ikinci turda elendi. Oradan döndükten sonra yine Mersin’de çalışmalarına devam etti ve sonunda Isparta’da Türkiye’nin kategorisinde en iyi boksörleri ile karşılaşarak altın madalyaya uzandı. Böylece antrenörleri ne kadar ona “Kübalı Arap” lakabını takmış olsalar da ve tüm boks camiası onu böyle bilse de o Türkiye’deki ilk şampiyon Roman boksör olarak tarihe geçti.
Ben de Roman toplumuna örnek olmak istiyorum!
Muhammed bu yaşadıklarının ardından başarısının kesinlikle tesadüf olmadığını söylemekte ve şöyle ifade etmekte : “Ben bile kendime şaşırdım. Hocalarımın da gayreti ve desteği ile buralara kadar geldim ve daha da ilerlemek istiyorum. İlk boksa başladığımda kendimi özel biri olarak hissetmiyordum. Ama şimdi boksa başlayınca, kendimi çok daha iyi hissediyorum ve bir yere varabileceğimi hissediyorum. İnsanlar arasında ise hala aynı Muhammed’im. Artık insanlardan da çok ilgi ve alaka görüyorum.”
Muhammed şu anda iki tane boksörü kendine örnek olarak alıyor. Birisi Kübalı Mario Kindelan ve diğeri Muahmmed Ali. Muhammed, Kindelan’ın dövüş stilini kendininkine benzetiyor. Muhammed Ali’nin ise rahat bir boksör olması ve inançları doğrultusunda yaşayan ve hak savunculuğu yapan biri olması dolayısıyla kendine yakın buluyor. “Muhammed Ali de doğru bildiği yolda yürüdü ve dinini değiştirdi ve insanlarına örnek oldu. Ben de Romanlara örnek olmak istiyorum.” diyor!
Muhammed elde ettiği başarıyı da bir Roman olarak tüm Romanlara ithaf ediyor Yaşamının tüm Romanlara örnek olmasını istediğini ifade eden Muhammed Romanlara şu mesajı veriyor: “Şunu da söylemek isterim ki ben bir Roman’ım. Roman denilince akla ilk olarak müzisyenler gelir. Eğlenmekten hoşlanan insanlar gelir. Ama biz böyle algılanmak istemiyoruz. Romanlara ‘Çingene’ denilmesi bir kere yanlış. Romanlar da çok şey başarabilir ama bunun farkında değiller. Çok şeye sahip olabilirler, çok başarılı olabilirler ama kendilerine öz güvenleri yok. Başarı tesadüf değildir; başarı başarıdır. Başarmak için çok çalışmak lazım. Ben de çalışıp başardım ve diğer Romanlar da bunu yapabilir. Romanlara spor yapmalarını ve okumalarını tavsiye ediyorum. Bizden de artık doktor ve sporcular çıkmasını istiyorum. Kendilerine güvensinler yeter.”
Hedef Dünya Şampiyonluğu
Muhammet Isparta’daki başarısının ardından Ankara’da Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi’ne (TOHM) seçildi ve aynı zamanda ASKİ’nin de boks takımına transfer oldu. Şu anda Muhammet’in en büyük hedefi dünya şampiyonluğu.
Türkiye Boks Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Mersin Boks İhtisas Kulübü Başkanı Filiz Oral da Muhammed’in dünya çapında bir başarı yakalayacağına çok inanıyor. Filiz Oral Muhammed’i şöyle tanımlıyor: “Boks camiası çok büyük bir aile. Şampiyonların hepsi Muhammed’i çok seviyor. Türkiye’de isim yapmış Avrupa şampiyonları, dünya şampiyonları hepsi Muhammed’i tebrik etti. Bu Muhammed’in boksunun güzelliğinin yanında çok iyi bir kişiliğe sahip olmasından ötürü. Muhammetd gerçekten çok sevilen birisi. Boks federasyonu bile yıldızlar şampiyonasını duyururken Muhammed’in resmini kapak resmi yaptı. Böyle bir kişilik ve yetenekle o dünya çapında başarıları hak ediyor! ”