Cemal Reşit Rey Ölümünün 33. Yılında Anılıyor

Cumhuriyet tarihinin ilk kuşak bestecilerinden, Onuncu Yıl Marşı, Lüküs Hayat opereti gibi ünlü eserin yapımcısı Türk beşlerinden biri olan Cemal Reşit Rey, ölümünün 33. yılında anıldı.

25 Eylül 1904’te Kudüs’te doğan Cemal Reşit Rey, sarayla yakın bağı olan, son Osmanlı ailelerinden birinin oğluydu. Babası, Servet-i Fünun dergisinde H.Nazım takma adıyla, Edebiyat-ı Cedide’nin tanınmış bir yazarı olan Ahmet Reşit Rey, oğlunun doğum döneminde Kudüs’e mutasarrıf olarak atanmıştı.

Cemal Reşit Rey beş yaşındayken ailece İstanbul’a gelmiş, bir yandan okula giderken bir yandan da mızıkasıyla şarkılar çalmaya başlamıştır. ilk piyano derslerini annesinden almış, sekiz yaşında bir vals bestelemiştir.

İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nde ilköğrenimine başlamış lakin Babıali olayının ardından, 1913’te aile Paris’e yerleşmiş ve ortaöğrenimine orada devam etmiştir. Burada aileye Fransa Cumhurbaşkanı Raymond Poincare sahip çıkacaktır. Cemal Reşit Rey, daha çocuk yaşlarda Gustav Mahler’i orkestra yönetirken görecek, konservatuarda onu müdür ve ünlü besteci Gabriel Faure dinleyecek ve Marguerite Long’a telefon açılarak hakkında “Madam size bir Türk çocuğu gönderiyorum ve hiçbir şey söylemiyorum, kendiniz göreceksiniz.” şeklinde konuşulacaktır. Maurice Ravel’in en yakın dostlarından ve eserlerini en iyi yorumlayan piyanistlerden biri olan Marguerite Long, 19 yaşına kadar hiç para almadan Cemal Reşit’in eğitimi ile yakından ilgilenecektir.

Birinci Dünya Savaşı başlamasıyla, annesi ile birlikte İsviçre’ye giden Rey, Cenevre’de St. Antoine Koleji’nde ve Cenevre Konservatuvarı’nda eğitimini sürdürmüştür.

Cemal Reşit Rey’in Türk kültürüne hizmeti, 1923’te Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlar. Kompozisyon ve piyano dersleri vermek üzere yurduna dönen sanatçı, burada bir de fesli beyler ve çarşaflı hanımlardan oluşan koro kurmuştur.

1932-1942 seneleri arasında abisi Ekrem Reşit Rey ile beraber operetler ve revüler bestelemeye başlanır. Önemli klasikler yazılırken bir yandan da beraberce Viyana, Paris eserlerini İstanbul’da sergileyerek, oraların atmosferleri ülkemize taşınır. Bu atmosferde sergilediği oyunlar kimi çevrelerce , zaman kaybı olarak nitelendirilmişse de, Cemal Reşit Rey asla bu eserleri küçük görmemiş, operet ve revülerinin sanat ve eğlenceyi tek kalemde toplamasından olan memnuniyeti dile getirmiştir.

Cemal Reşit Rey, operet yazmaktan ve ağabeyi ile sahne sanatçıları ile birlikte yaşanan anılardan her zaman en sıcak biçimde söz etmişti:

“Zerafet, incelik, nükte, hoşgörü… Bir sırada elli kişi oturmuş ve elli kişi de gülüyorsa bu bir sosyal hadisedir. Operet bestelediğim yıllar hayatımın en zevkli, en neşeli yıllarıdır. Sahne sanatçıları ile kısa sürede kaynaşmıştık. Onlarla konakta buluşur, şarkılar söyler çalışırdık. Rahmetli biraderimin ölümü ile operet devri benim için kapanmış oldu.”

Lüküs Hayat isimli oyunu çok sevilmiş ve 1985 senesinde tekrar İstanbul Şehir Tiyatrosunca sahnelenmiştir. Cemal Bey , gala için özel izinlerle hastaneden çıkarılıp Muhsin Ertuğrul sahnesinde oyunun seyrine götürülür. Haldun Dormen ve Gencay Gürün gibi ünlü isimler Cemal Reşit Rey’i alkışlarla sahneye alırlar ve seyirciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlanır. Ertesi gün tekrar hastaneye yatırılan Cemal Rey’in hastaneden bir sonraki çıkışı, 7 Ekim 1985 tarihinde, vefatı sebebiyle Edirnekapı aile mezarlığına gidişi olacaktır.

 

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.