Asya bölgesine hizmet veren bir Katolik haber kaynağı olan UCANews.com, 4 Nisan 2019 tarihinde Benedict Rogers tarafından yazılmış “Çin’deki Soykırım Hiçbir Yerdekine Benzemiyor” başlıklı bir makale yayınladı.
Benedict Rogers, İngiltere’nin Muhafazakar Parti İnsan Hakları Komisyonu başkan vekili, insan hakları örgütü CSW’nin Doğu Asya takım lideri ve Çin’deki Organ Nakli Suistimaline Son Verme Uluslararası Koalisyonu (ETAC) danışmanıdır.
Yazdığı makale şu ifadelerle başlıyor:
“Çin’in işlediği suç, Kıyım (The Slaughter)’ın yazarı ve gazeteci olan bir uzman, Ethan Gutmann’ın tanımladığı gibi ‘tıbbın çalılıkları ardında gizlenen bir soykırım şekli’ olabilir. Veya Muhafazakar Parti İnsan Hakları Komisyonu başkanı, İngiltere Parlamento Üyesi Fiona Bruce’un, geçen hafta parlamentodaki bir müzakerede tanımladığı gibi ‘insanlığa karşı işlenen bir suç ve … en hafif tanımla, buna 21. yüzyıl soykırımı denilebilir’. Başka hiçbir şeye benzemeyen bir suç – inanç mahkumlarının organlarının zorla alınması.”
Makale Londra’da, Çin’deki organ toplama suistimalleri ile ilgili soruşturmalar düzenleyen Çin Mahkemesi’nin önemli çalışmalarının tanıtımıyla devam ediyor.
“Çin Mahkemesi, 6-7 Nisan tarihleri arasında Londra’da daha başka oturumlarla birlikte, avukatlar, bir akademisyen, kıdemli bir tıp uzmanı ve bir işadamının katılacağı bir panel düzenleyecek ve nihai kararını Haziran ayında yayınlayacak.”
Çin Mahkemesi, Aralık ayında yapılan oturumların ardından bir ara yargıya vardı: “kesin, aksi görüş olmaksızın ve makul şüphenin ötesinde, emin olarak anlaşılmıştır ki; Çin’deki vicdan mahkumlarından zorla organ toplanması …. devlet tarafından örgütlenmiş veya onaylanmış kuruluşlar ve bireyler tarafından çok uzun bir süre boyunca uygulanmıştır, önemli sayıda mağdur vardır.”
Rodgers, Çin’de zorla organ toplandığını kanıtlanmanın zor olduğunu, çünkü yaşayan tanıkların failler: suça karışan doktorlar, polisler ve cezaevi memurları olduğunu yazdı. Ameliyat odasında kalan herhangi bir kanıt, ameliyattan sonra hızlıca temizleniyor. Buna “neredeyse kusursuz bir suç” adı verildi, çünkü hiçbir kurban tanıklık edecek kadar hayatta kalamadı.
Makalede eski Kanada Dünya Güzeli Anastasia Lin’in İngiliz Parlamentosu’nda bir oturumda yaptığı konuşmadan söz ediliyor: “Sokakta biri size saldırırsa yardım istemek için çığlık atabilirsiniz. Bir çalışma kampının hastanesinde, bir ameliyathane yatağında bağlı iken, kimse çığlıklarınızı duyamaz. Çin’de bizzat devlet, organ çalma işine karışmıştır.”
Sadece ölüm cezası alan suçlulardan değil, aynı zamanda inanç mahkumlarından, özellikle de Falun Gong uygulayıcılarından zorla organ toplanıyor.
Rodgers, üç yıl önce Kanada’nın eski Asya-Pasifik eyalet sekreteri David Kilgour, insan hakları avukatı David Matas ve gazeteci Gutmann’ın birlikte hazırladıkları “Kanlı Hasat / Katliam: Bir Güncelleme” başlıklı bir rapora atıfta bulundu. Araştırmacılar önceki incelemelerine ilave olarak, Çin’de karaciğer ve böbrek nakli gerçekleştiren 712 hastanenin halka açık kayıtlarını analiz ettiler.
Mevcut bilgilere dayanarak, Çin hastanelerinde her yıl 60.000 ila 100.000 arasında organ nakli gerçekleştirildiğini ve Çin’de gönüllü organ bağışı geleneği olmadığı için, organların kaynağının şüpheli olduğunu tahmin ediyorlar.
Rodgers, “Ölüm cezası alan mahkumların bir kısmı hesaba katılabilir. Ancak Çin yasalarına göre ölüm cezasına çarptırılan mahkumların yedi gün içinde idam edilmesi gerektiğinden, talep halinde organların hazır olması konusunda bu kaynak sınırlı kalıyor” diye yazdı.
Rodgers “Dahası, bir hastanın nakil için birkaç ay, bazen yıllarca beklediği çoğu Batılı ülkenin aksine, Çin’de yabancılar da dâhil hastalara, birkaç gün içinde uyumlu ve sağlıklı organlar bulunacağı sözü veriliyor. Araştırmacılar hastaymış gibi yaparak Çin hastanelerine telefon açtı ve bunu onayladı” dedi.
Rodgers, “Bu durum araştırmacıları, kaynağın inanç mahkumları olduğu sonucuna getirdi. Ortak fikirleri ‘İnsanlığa karşı işlenen bu suçun sonunun görünmediği’. Nihai sonuç, Çin Komünist Partisi’nin nakil için organlarını almak üzere … masum insanların topluca öldürülmesine devleti de kattığıdır” diye yazdı.
Makalede, Sincanlı eski bir cerrahın yirmi yıldan uzun bir süre önce tanık olduğu olaylar anlatıldı. “Dr. Enver Tohti, 1995 yılında bir infaz alanında bir mahkumun organlarını zorla çıkardığını doğruladı. Hastanenin baş cerrahları tarafından verilen talimatları aldıktan sonra, ekipmanını hazırladı ve sahaya götürüldü.”
“ ‘Bir tepenin arkasında beklememiz ve silah sesi duyar duymaz sahaya girmemiz söylendi’ diye anlatıyor. ‘Bir dakika sonra silah sesleri duyuldu. Bir değil, birçok kere ateş edildi. Tarlaya koştuk. Silahlı bir polis memuru nereye gideceğimi söyledi. Bizi yakından yönlendirdi ve sonra “işte bu” diyerek bir cesedi işaret etti. O anda nereden geldiğini anlamadığım baş cerrahımız ortaya çıktı ve karaciğerle iki böbreği çıkarmamı söyledi. Acele etmemi istedi… Sonra baş cerrahlarımız o organları bir kutuya koyup arabaya bindiler. Bana hastaneye dönmemi ve olanlar hakkında asla konuşmamamı söylediler.’ ”
Rodgers, “Özellikle İsrail, İtalya, İspanya ve Tayvan gibi bazı ülkeler, Çin’den ‘organ ticaretini’ yasakladı ve Kanada Senatosu da aynı konuda yasa çıkardı. ABD raportörleri, Çin’i organ kaynaklarını açıklamaya davet ettiler, ancak yanıt alamadılar ve dünyanın organ nakli etiği konusundaki en saygın seslerinden biri olan Dr. Annika Tibell uluslararası bir soruşturma çağrısı yaptı” diye yazdı.
Yazar harekete geçmeye çağırıyor, “Çin Mahkemesi’nin ara kararı gerçeğe ışık tutuyorsa, o zaman adaletin sağlanmasını ve sorumluların hesap vermesini zorunlu hale getiriyor. Eğer doğruysa bu, sorumlu olanlarla ilişkilerin yeniden değerlendirilmesini gerektirir.”
“Diğer ülkeler de, Çin’den organ ticaretini yasaklama kanunu çıkarmış olanları takip etmeli. Birleşmiş Milletler, Çin’deki insan hakları için özel bir raportör tayin etmeli ve soruşturma komisyonu oluşturmalıdır. Ve eğer doğruysa, daha fazla masum insanın öldürülmesini durdurmak için acilen harekete geçilmesi gerekiyor.”
Bir kere daha İngiltere parlamento üyesi Fiona Bruce’dan alıntı yaparak yazıyı tamamladı:
“Bruce’un belirttiği gibi: “En sonunda gerçek ortaya çıktığında pişmanlıkla söylenmiş ‘bir daha asla’ ifadesini tekrar duyacak mıyız? Bu hiçbir şey yapılamayacak bir durum değildir… dile getirilmesi için haykırıyor. Bunu yapamayanlar bir gün hesap verecekler.”
Kaynak: Minghui.org
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.