Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Başakşehir’de İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni’nde açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin ismini aldığı İbn Haldun’un dünyada sosyoloji ilminin kurucusu olduğunu ve kendisini bunu “umran ilmi” olarak tarif ettiğini anlatarak, “Hayatı; Tunus, Cezayir, Fas, Endülüs, Mısır gibi coğrafyalarda ilimle, yöneticilikle geçen İbn Haldun, bu tecrübelerini ‘Mukaddime’ adıyla bildiğimiz eserinde insanlığın istifadesine sunmuştur. Bu büyük âlim, insanlığa en büyük katkısı olan ‘umran ilmi’nin amacını, daha önce olup bitmiş olan ile daha sonra olacakların anlaşılması gayreti şeklinde tanımlıyor. Esasen bu çerçeve, İbn Haldun Üniversitesi’nin üzerine inşa edildiği değerleri de özetliyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti :
“Fikri iktidarımızı, kökü ve ruhu itibariyle bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın sebebi, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır. Fütüvvet ehli bir nesil yerine amorf bir nesil yetiştirme gayreti, ülkemize ve milletimize oldukça pahalıya mal olmuştur. Geçmişten bugüne yaşadığımız nice acıların, döktüğümüz nice gözyaşlarının, çektiğimiz nice sıkıntıların gerisinde kuşaklar boyunca maruz kaldığımız bu fikri istila gerçeği vardır. Oysa karşımızda, bizim yetiştirmeye çalıştığımız nesillerin çok daha donanımlıları, çok daha etkinleri mevcuttur. Öyleyse yapmamız gereken, kendi medeniyet birikimimize ve hedeflerimize uygun nesiller yetiştirmektir. Türkiye’nin, 2053 vizyonunun ana fikrini bu konu oluşturmalıdır.
Evlatlarımızın zihin ve gönül dünyalarındaki boşluk da, batı merkezli popüler kültür ürünleriyle veya sapkın akımların hezeyanlarıyla doldurulmuştur. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliğimizi, aileden başlayarak eğitim-öğretim hayatları boyunca evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek olarak değiştirmemiz şarttır. Bu değişim, sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde, topyekûn bir eğitim-öğretim reformunu gerektirir.
Ortaokul dönemini, çocuklarımızın zihni ve fiziki kabiliyetlerini keşfetmeye, onları geleceğe doğru alanlarda hazırlamaya yönelik bir anlayışla şekillendirmeliyiz. Lise dönemini, artık ruhu zenginleşmiş, kendini tanımış, yapabileceklerini bilen gençlerimizin somut alanlara yönelecekleri bir eğitim-öğretim süreci olarak tasarlamalıyız. Yükseköğretimi ise ön lisansından lisansına, yüksek lisansından doktorasına kadar her safhasıyla, milletimizin fikri iktidarının üretim merkezleri hâline dönüştürmeliyiz. Bunu başardığımızda, tıpkı geçmişte yaptığımız gibi, kendimizle birlikte tüm insanlık için aydınlık bir geleceğin kapısını açmış olacağımızdan şüphe duymuyorum.”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.