Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6’lık depremlerden sonra Hatay merkezli 5.8 ve 6.4 şiddetinde iki büyük deprem daha yaşadık. Pek çok insan ciddi sarsıntılar arasında yuvasını ve yakınlarını kaybetti. Bu durum da en büyük travmayı çocuklar üzerinde yarattı. Çocukların yaşadığı travma ve bu çocukların normale dönüş sürecini Defne Çadır Kent’te görev yapmakta olan Milli Eğitim Bakanlığı uzmanı Şeyda Polat ile konuştuk.
Çocuklar depremi nasıl yaşadılar? Depremin çocukların üzerindeki psikolojik etkisi nasıl oldu?
Biz yaklaşık 4 gündür buradayız. Tüm bireylerde olduğu gibi tüm çocuklarda da travmatik bir dönem söz konusu. Bu travmatik dönemlerde ilk sarsılan duygumuz güven duygumuzdur. İlk yaralanan, zedelenen ve yenilemeye ihtiyaç duyduğumuz duygu, güven duygusudur. Çocuklarda da doğal olarak güven duygusu zedelendi. Şu anda çocuklar ailelerden uzak durmak istemiyorlar. Ebeveynleriyle daha çok temas kurmak istiyorlar, daha çok temas halinde olmak istiyorlar. Temasa dayalı oyunlar oynamak istiyorlar. Biz de bu süreçte güven duygusu ile alakalı çalışmalar yapıyoruz. Dün akşam yine büyük bir deprem yaşadık. Gözlemlediğimiz kadarıyla çocuklar ebeveynlerine çok sıkı bağlanmışlardı. Temaslarla birlikte bu güven duygusunu yeniden kazanma çabaları vardı. Normalde burada etkinlikler yapıyorduk ama özellikle bu deprem ile birlikte bu duyguyla ilgili ihtiyacı ebeveynlerden karşılamalarının daha doğru olduğunu düşündüğümüz için çocukları aileleri ile baş başa bıraktık.
Çocukların duygularına nasıl yaklaşıyorsunuz?
Şu yaşadığımız süreçte hem yetişkinlerde, hem ergenlerde hem de çocuklarda anormal olan davranışların hepsini normal kabul ediyoruz. Hani olağanüstü ve gerçekten normal olamayacak olaylar yaşıyoruz. Bu durumda normalleşme yapıyoruz. “Bu duyguları hissetmen çok normal. Şu anda düşündüklerini düşünmen çok normal… Senin yerinde kim olsa bunları tecrübe ederdi…” gibi. Bazı şeyleri normalleştiriyor olmak, o duyguyu taşıma kapasitesinin arttırıyor. Bu duyguyu anormal görüyor olmak, çocuklarda biran önce bu duygudan kurtulma isteği oluşturuyor. Bu da tıpkı bir deniz topunu, denizin dibine bastırmak gibi. Ne kadar güçlü bastırırsanız, o kadar hızlı ve şiddetli bir şekilde su üstüne çıkıyor. Bu da çok yoruyor insanı ve mutlaka o top yukarı çıkacak. Biz o baskıyı yaratmak ve var olan düşünceler ile mücadele etmek yerine var olan duyguları serbest bırakmak, paylaşmak ve onları oldukları gibi normalleştirmek ve “Evet korkuyoruz. Korku var. Bu süreçte de beraberiz.” duygusunu yaşatmaya çalışıyoruz. Güvendeyiz ve şimdi ve buradayıza vurgu yapıyoruz.
Çocuklar için iyileşme süreci nasıl işliyor?
Bu tür durumlarda birincisi güven oluşturmak. Senin yanındayız demek. İkincisi sevdikleriyle bir arada olmalarını sağlamak çünkü biz ilişiklerimiz ile iyileşiyoruz ve iyi oluyoruz. Bu yüzden bu aşamada sevgi ihtiyacı ve dayanışmasını sağlıyoruz. Daha sonraki aşamada gelecek ile bağlantıyı kurmaya çalışıyoruz. Hayat devam ediyor ve yavaş yavaş günlük rutinlere dönmeye başlıyoruz. Ama günlük rutine eskisi gibi bir anda dönmüyoruz. Mesela bir çocuk depremden önce günde 10 sayfa kitap okuyorsa bu olayı yaşadıktan sonra günde iki-üç cümle bile okuyabilir. Hafif hafif, küçük adımlarla günlük rutinlerine döndürüyoruz ve en sonunda da gelecek ile bağlantıyı kuruyoruz. Onlara bundan on-on beş yıl sonra nerede olmak istediklerini sormaya başlıyoruz. “Sevdiklerinizle neler yapmak isterdiniz? Kendinizi neler yaparken hayal ediyorsunuz? Sizin için neler yapıyor olmak anlamlı?” gibi sorularla gelecek ile bağlantılarını kurmaya çalışıyor ve değerlere temas etme noktasında onlara temas ediyoruz.
Çocuklar geleceğe nasıl bakıyorlar?
Şu aşamada çocukların geleceğe karşı duygularını tam olarak bilmiyoruz. Korku içerisindeler ve hem yetişkinlerden hem de çocuklardan aynı soruları duyuyoruz. Bu sorular, “Hocam, artık depremler bitti değil mi? Bir daha olmayacak değil mi? Fay hattı kırıldı değil mi? Artık yerine oturdu, değil mi?” gibi sorular oluyor. Bu soruların hepsinin amacı rahatlamak. Benden, “Evet” cevabını duyunca da rahatlıyorlar ve çok fazla ilerisini düşünemiyorlar. Doğal olarak şu anda birkaç saat sonrasını düşünüyorlar.
Bu yüzden gelecek sürecine daha hiç girmedik. Biz psikolojik ilk yardım yapıyoruz. Bu tür süreçlerde psikolojik ilk yardım çok önemli çünkü çocuk olsun yetişkin olsun her insanın içerisinde bir iyileşme potansiyeli var. Psikolojik ilk yardımda psikoterapik müdahale yapmıyoruz. Çocukların gelecek ile bağlantısını veya bir hafta sonra ne yapmak istedikleri gibi konulara hiç girmiyoruz. Daha çok “Senin yanındayım. Seni anlıyorum. Duygularına eşlik etmeye çalışıyorum” gibi mesajlar veriyoruz. Bu süreçte o yüzden bunu hiç konuşmadık ama bundan sonraki süreç için bu konu çok önemli travma çalışırken.
Aslında bu süreç hepimiz için aynı mı?
Bu süreç böyle geçecek. Hepimiz bu süreci böyle tecrübe edeceğiz. Duygularımızı birbirimizle paylaşacağız. “Ona zarar veririm, buna zarar veririm.” diye bir şey yok. Duygular hava durumu gibidir. Biz ise bir gökyüzüyüz aslında. Gökyüzünde yağmur yağar, şimşekler çakar, gök gürler, güneş açar. Gökyüzü bunlardan zarar görmez. Gökyüzü sadece bunlara ev sahipliği yapar. Bizim bedenimiz de bir ev sahibi. Tüm bu duyguları tecrübe ediyoruz fakat zarar görmüyoruz. Biz en tepedeyiz. Genellikle stres oluyoruz, kanser olacağız vs gibi cümleler duyuyorum. Hayır, tıpkı bir gökyüzü gibi duyguları biz tecrübe ediyoruz. Mesela panik atak hastası olan insanlar bu süreçte sürekli kalp çarpıntıları ile yaşadılar. Bir EKG çektirsek aslında kalpte hiçbir şey yok. O zaman bunun sadece deneyimlediğimiz duygu olduğunu göreceğiz.
Depremzede çocuklarla çalışmak sizin için nasıl bir deneyim?
Benim için bu çok farklı bir deneyim. Daha önce de savaştaki insanlarla çalışmıştım. Burada biraz daha zorlandım çünkü burada işin içerisinde çocuklar var. Çocukları bu şekilde görmek bizim için de zorlayıcı oluyor. Biz de hissettiğimiz çaresizlik duygusuna açık olmaya çalışıyoruz. Birlikte kendi duygularımızı paylaşıyoruz. Süpervizyon aldığımızda süpervizörlerimiz ile sık sık irtibat halinde kalıyoruz. Bu kendi psikolojik dayanıklılığımız ve psikolojik esnekliğimiz için önemli. Çok hüzünlü bir süreç yaşıyoruz. Bizler de her insan gibi çaresiz hissediyoruz. Bizler de her insan gibi korkuyoruz ve tedirginiz. Biz e bu duygulara karşı hep bir arada olmaya çalışıyoruz. Bu da hepimiz için güzel ve anlamlı bir deneyim.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.