Erdoğan’dan Rakka-Musul Sinyali

tank

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Obama, Rakka’da birlikte çalışmak istiyor. Biz de, ‘Askerlerimiz bir araya gelsinler, ne gerekiyorsa bu yapılır’ dedik. Burada ABD’nin tavrı belirleyici olacak. PKK, Musul’da yer edinmeye çalışıyor, yarın Türkmenleri tamamen bitirmeye kalkabilir. Dolayısıyla Musul’un güvenliği için her şeyi gözden geçireceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “15 Temmuz sürecinde tutuklamalar da oldu ama netice itibarıyla, ordumuz daha güçlü hale geldi. En azından askerlerimize bir özgüven geldi” dedi. G-20 zirvesi için Çin’de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönüş yolunda gazetecilerin gündeme dair sorularını cevaplandırdı.

‘Suriye’de bir güvenli bölgeyi kendi imkanlarımızla oluşturduk’ gibi bir durum mu söz konusu?

(Haritadan işaret ederek) Şu gördüğümüz tabloda yeşil olan yerlerin hemen hemen tamamına yakını ne yazık ki DAEŞ, PYD ve YPG’nin elindeydi. Bu son 11-12 günlük operasyonlar için ılımlı muhalifleri eğit-donat kapsamında yetiştirmiştik. Bunlar yetiştikten bin 400 ılımlı muhalifi kendi topraklarımızdan Cerablus’un batısına soktuk. Oradan girmek suretiyle Cerablus’u kuşatma altına alındı. Tabi onlara bizim obüslerimiz de (fırtınalar) destek verdi. Obüslerin menzili 40 kilometre. Çok da tesirli. Hedefte şaşma payı çok düşük. Koalisyon güçleri de gereken desteği sağladı. Onlar daha çok havadan vurdu. Karada bizim tankçılar, piyade olarak da ılımlı muhalifler bu işi gördüler. Böylece çok kısa sürede Cerablus alındı. DAEŞ, Cerablus’tan çekilmek zorunda bırakıldı. Güney’e doğru inmeye başladılar. Aslında biz Menbiç konusunda daha önce Obama’ya bir teklifte bulunmuştuk. Görüşmemizde, ABD’den ‘Menbiç kesinlikle Araplarındır, oraya PYD, YPG falan gelmeyecek’ denmişti. Nitekim Menbiç’te yaşayan Araplar’ın oranı yüzde 90-95. Ama buna rağmen, oradan PYD’lileri yukarıya çıkarmak istediler. Biz ise kendilerine tam aksine tersten gidip yukarıdan inmeyi teklif etmiştik. ‘Bu 2-3 ay sürer’ diyerek teklifimize yanaşmamışlardı. Halbuki o işi birlikte yapabilirdik… Münbiç’te bize baştan verdikleri sözün yerine biz de ‘Henüz doğuya çekilmediler’ diyoruz. Zaten gerçekten doğuya çekildiklerinde bizim açımızdan herhangi bir mesele kalmaz.

PYD konusunda ABD’nin tutumunda bir değişiklik var mı?

En azından sağda da, solda da, yani her iki bölümde de, şu anda Türkiye’ye bir müdahale söz konusu değil. Biz şu anda El Rai’de de rahat çalıştık, Cerablus’ta da rahat çalıştık, çalışıyoruz. Mesela 95-40 kilometre veya 95 kilometre olayını Sayın Obama ile beraber olgunlaştırmıştık. Antalya’daki G20 Zirvesi sırasında. Haritalarla geldi, açtı ama daha sonra iş tam aksine, tersine döndü. Şimdi ise en azından uygulamada durum çok farklı.

BM’de uçuşa yasak bölge gibi bir karar çıkabilir mi?

BM’den öyle bir karar çıkacağına ihtimal vermiyorum.

Halep’te sıkıntı olduğundan söz ettiniz. Son durum nedir?

Halep’te çok acımasız bir saldırı var. Çin’de Sayın Putin’e gerekenleri söyledik. ‘Şu ateşkesi bir an önce sağlayalım’ dedik. Bundan sonraki süreç biraz da bizim Mevlüt Bey, (Çavuşoğlu) Kery ve Lavrov arasındaki görüşmelere bağlı. Gerekirse Putin’i olsun, Obama’yı olsun, biz de arayacağız kendilerini. Halep’te bayram öncesinde ateşkesin sağlanması için çalışıyoruz.

l Rakka’dan bahsettiniz. Türk askerinin Rakka’ya doğru gitmesi söz konusu mu?
DAEŞ’in tabii en önemli merkezi Rakka. Obama, özellikle Rakka konusunda beraber bir şeyler yapmak istiyor. Biz de, ‘Askerlerimiz bir araya gelsinler, ne gerekiyorsa bu yapılır’ dedik. Burada ABD’nin tavrı belirleyici olacak. Ancak, biz artık bölgede var olduğumuzu göstermek durumundayız. Eğer geri adım atarsak, oralara DAEŞ, PKK , PYD gibi terör örgütleri yerleşir. Benzer riskler Irak için de söz konusu. Orada PKK kendine yer edinmeye çalışıyor. Musul, Musul’un kuzeyinde Telafer, Telafer’de Türkmenler var. Yarın orada ne olacağı belli değil. Türkmenleri orada tamamen bitirmeye kalkabilirler. Bir taraftan Başika kampımız da orada. Aynı şekilde Barzani’nin bizlerle olan münasebeti, ‘Dayanışma içinde olalım, bizi orada yalnız bırakmayın’ gibi yaklaşımları var. Dolayısıyla oraların güvenliği ile ilgili olarak da her şeyi gözden geçirmemiz gerekiyor.

ORDUMUZ DAHA GÜÇLÜ

Güvenlik güçlerimiz gerek DAEŞ gerek PKK, PYD, YPG, FETÖ karşısında mücadeleyi sürdürüyor. Bazı dostlar bize ‘Neden bu kadar cephe açıyoruz?’ diyorlar. Güvenlik güçleri bütün bu cephelerin hepsinde şu anda gereken mücadeleyi verebilecek güce ve kararlılığa sahiptir. Nitekim şehitlerimiz olsa da son operasyonlarda PKK’ya ağır bedeller ödettik. 15 Temmuz sürecinde tutuklamalar da oldu ama netice itibarıyla, ordumuz daha güçlü hale geldi. En azından askerlerimize bir özgüven geldi. Cerablus operasyonu, kararlılığımızın en önemli ifadesiydi.

FETÖ KÜRESEL BİR ŞEBEKE

FETÖ konusunda tüm dünyayı uyaracağız. Bunların, 170 ülkede örgütlenmesi var. Küresel bir şebeke bunlar. Dini inanç, eğitim, hayırseverlik gibi insani ve vicdani duyguları, ayrıca ticari ilişkileri istismar ederek kendisine alan açan bu örgüte karşı bütün dünyayı duyarlı olmaya davet etmeliyiz. Nasıl 40 yılda Silahlı Kuvvetler, Polis Teşkilatımız, yargı ve bakanlıkları ele geçirme fırsatını buldularsa, ayrı şeyi başka yerlerde de deneyebilirler.

FETÖ’nün iadesi konusunda Obama ile yaptığınız son görüşme sonrasında yeni bir gelişme bekliyor musunuz?

Joe Biden’la ve Sayın Obama’yla ayrıntılı konuştuk. Dedim ki, ‘Bu adam kendisine verilen o 400 dönüm arazideki kaşanesinde hâlâ görüşmelerini yapıyor, röportajlar veriyor”

Bize ikide bir söylenen şey nedir? “Türkiye’de anti Amerikancılık” meselesi. Bu kendiliğinden olmuyor. Vatandaşlarımız, ‘Bizim dostumuz olan ABD bize bunu nasıl yapar? Onu barındırdığına göre demek ki bize dost değil’ diyor. Anlattım bunu Obama’ya. ‘Anti Amerikancı davrananlar böyle bakıyor’ dedim. ‘Bir an önce bunu ya bize iade edin, ya da gözaltına alın’ dedim. Bunu yapın ki millet de en azından bir tavır koydular desin…

Kamunun, kansere benzettiğiniz FETÖ’cü yapıdan arındırılması noktasında atılan adımlar işin yüzde kaçlık bölümünün tamamlandığını gösteriyor?

Oran vermek mümkün değil. Yapacağımız daha çok şey var.

15 Temmuz sonrasında “Dere geçerken at değiştirilmez” demiştiniz. Bu, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı ile ilgili güvensizlik gibi de algılandı…

MİT olsun, Genelkurmay olsun, devlet yönetiminde insan kolay yetişmiyor. Hele hele öyle makamlar var ki bu makamlar sır makamlarıdır. Maalesef bazı çevreler sürekli bu tür meseleleri kaşıyorlar. Ülkemiz hassas bir dönemden geçerken, böyle yapılması doğru bir şey değil. Bu konuda daha sağlam durmamız yazım.

Efkan Ala’nın istifası kabine değişikliğinin ilk adımı mı?

Efkan Bey benim müsteşarımdı. Kabiliyetleri olan bir arkadaşımız. Son hassas dönemdeki gelişmeler sebebi ile Sayın Başbakan’la bir değerlendirme yaptık. Böyle bir şeyin olmasının uygun olacağını söylediği için ‘Madem böyle düşünüyorsunuz, hayırlı olsun’ dedik.

FETÖ ile mücadele çerçevesinde ihraç edilenleri kriptoların seçtiği, asıl kriptoların ise halen görevde durduğu söyleniyor…

Şu an at izi, it izine karışmış vaziyette. ‘Ben bir şey atayım da nasılsa tutar’ diyenler var. Bazıları böyle yapıyor. Özellikle yazılı ve görsel medya dünyasında bu çok var. TV’lerde öyle yorumlar yapıyorlar ki suçladıkları o insanın bu işle hiç alakası yok. Ama o insana o yaftayı yapıştırıyor.

Adil Öksüz’le ilgili bir gelişme var mı?

Takip etmesi gereken arkadaşlar takip ediyorlar. Gereken neyse yapılıyor. Ben sonuca bakarım.
l Başbakanlığınız döneminde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ameliyat olacağınız hastanenin FETÖ’ye ait olduğunu öğrendiği ve size orada ameliyat olmaktan vazgeçirdiği iddiası var…

Az önce söyledim ya, bu da koskoca bir yalan işte. Ben zaten, ‘Devlet hastanesinde ameliyat olurum’ demiştim. Nitekim o ameliyatımı da Pendik Devlet Hastanesi’nde oldum.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.