Güzel İnsanları Teşvik Bakanlığı
Kötü misal, emsal değildir.
Ahmet Cevdet Paşa / Mecelle
Güzel insanlar… Bu tabiri ilk kez lise yıllarımda gazetedeki köşe yazılarını sabırsızlıkla takip ettiğim, bir solukta okuduğum, sonra yazıları üzerine döne döne düşündüğüm ressam-yazar Gürbüz Azak’tan duymuştum. Yeri geldikçe kaleme aldığı bir seri yazının başlığıydı bunlar.
Gürbüz Azak, hayatına giren, kendisini etkileyen, dönüştüren, yaşantısıyla sıradan ama bıraktığı etkiyle halesinde bulunan kişilerde unutulmaz izler bırakan, hayat dersleri veren, terbiye eden Anadolu insanlarını enfes bir dille anlatıyordu bu yazı serilerinde.
Seksenli yıllardı, hayat sert bir dipçik darbesiyle alnımıza , ruhumuza büyük çizikler, çentikler açıyordu.
…
O yıllarda Gürbüz Azak bir fikir attı ortaya: Güzel İnsanlar Beratı!
Diyordu ki, etrafındaki kişilere güzel örnek olmuş, çevresinde iyi bilinen, komşularıyla iyi geçinen, hiç suça bulaşmamış, karakolluk / mahkemelik olmamış, yetimleri, düşkünleri, yardıma muhtaç canlıları koruyup kollayan…kişilere devlet tarafından Güzel İnsan Beratı verilsin. Bir belge, bir rozet belki. Belki gömleğin / ceketin yakasına iğnelenecek özel, özgün bir broş ya da rozet.
Bu berata sahip olan kişiler toplu ulaşım araçlarına ücretsiz binsinler mesela, sinemadan, tiyatrodan, müzelerden… ücretsiz / indirimli faydalansın, onlara vergi istisnaları sağlansın mesela.
Amaç ne? Düzgün karakterli, olumlu, geçimli, yararlı insan olmaya toplumu özendirmek. Toplumsal huzur ve barışı güçlendirmek, iyi örneklere itibar kazandırmak, çoğaltmaya çalışmak.
Gerçi bu güzel insanlar bu ayrıcalıkları kullanmaya tenezzül etmezlerdi muhtemelen ama bir şekilde iyiliği görünür kılmak gerek. Çünkü malumunuz kötülüğün zehirli çiçekleri uygun ortamı bulduğunda iyilikten daha kolay kök salabiliyor.
Çevrenize dikkatle bir bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. İçinde bulunduğumuz çağda kötülüğün, kötücüllüğün çeperleri bir hayli genişledi. Şarkılardan, filmlerden, dizilerden olumsuzluk, kötülük pompalanıyor ruhumuza. Giderek dünyayı, birlikte yaşamayı daha çekilmez, katlanılmaz bulmaya başladık. İzlediğimiz mecralar şiddetin her türlüsünü meşrulaştırarak yerleştiriyor kavram haritamıza. Mafyatik dizi karakterleri üzerinden kişiliğini şekillendirilen bir nesil, elimizde pimi çekilmiş bir el bombası gibi dehşet içinde bırakıyor bizi. Yolumuzu kötülük ve kötülüğe gösterilen tepki / intikam üzerinden arayıp bulmaya yönlendiriliyoruz.
…
Oysa esas olan iyidir, iyiliktir. Aslolan güzeldir, güzelliktir.
Yazının girişine alıntıladığım mecelle kaidesini hatırlayalım, kötü örnek, örnek alınmaz. Mesela “İçki içmeyin, kötüdür!” diye örnek verilmez, “Süt için, çok faydalıdır” diye örnek verilebilir. Bir kavram kötü çağrışımlar üzerinden tanımlanmaz, çocuğa “Geri zekalı olma, ders çalış!” denilmez, başarılı insanların davranış biçimi örnek gösterilip, özendirilir.
Hatta Hazret-i Mevlânâ eğitim yöntemi olarak şu yolu göstermiştir: öğrenciye “Şunu şunu iyi yapamamışsın, olmamış”, demeyin, “şunun şurasını iyi yapmışsın aferin, şunu da şöyle yaparsan daha güzel olur.” diyerek terbiye edin.
Binlerce yıllık, kadim yöntemdir bu; denenmiş, güzel sonuç vermiştir.
…
Sadede geleyim, anlaşılmıştır, sözün fazlasına gerek yok.
Klişe ifadeyle söyleyecek olursam: “Buradan yetkililere sesleniyorum!”
Hepsi de elbette gerekli ama çoğunun adını bile bilmediğimiz, cümle içinde kullanmadığımız on yedi tane bakanlık var, on sekizinciyi ben öneriyorum: Güzel İnsanları Teşvik Bakanlığı!
İl ve ilçelerde hızla teşkilatlanacak bir kurum. İl / ilçe müdürlükleri, valiliklerde oluşturulacak komisyon tarafından, orada bulunan güzel insanlardan oluşturulacak, görevi: güzel örnekleri, güzel insanları tespit etmek, güzel davranışları ödüllendirmek, doğruyu göstermek, sosyal medya, televizyonlar, ilan/reklam panolarından yapacağı paylaşımlarla toplumu hayatın güzel olduğuna ama bu güzelliğin bizim ona önem ve değer atfetmemizle mümkün olduğuna ikna etmek…
Bu saydıklarım birer taslak elbette, geliştirilebilir. Bir an önce harekete geçilmeli.
…
“Güzele bakmak sevaptır” sözü hadis-i şeriftir. Yaşadığımız olaylara güzel yönünden bakmak ve yorumlamak gerektiğini bize öğütler. Güzele bakmak, güzel görmek, güzel düşünmek birçok problemi -ruhsal ve bedensel hastalıklar dahil- kendiliğinden ortadan kaldırır.
…
Bir kez de ben hatırlatayım; “gül sunan elde gül kokusu kalır.”