Hele Şu Hayatı Bir Atlatalım Gerisine Sonra Bakarız
“Gün, katılmak zorunda olduğumuz gün, başlıyordu.”
Tarık BUĞRA/ Yarın Diye Bir Şey Yoktur
İşte o alışık olduğun, ezberlediğin, hatta senin hakkın olduğunu düşündüğün güneş bir kere daha doğdu. İşte bugün de dünya dönmeye devam ediyor seninle birlikte, hatta belki de sana rağmen.
İşte kuşlar cıvıldadı, bir su birikintisi güneşte gümüş gibi parıldadı.
Bu sabah bir tomurcuk patladı, narçiçeği dedik adına, bir gül gülümseyerek açtı.
Ergen bir çocuğun daha sesi çatallaştı.
İşte annen, baban, kardeşin, sevgilin, her kimse… Karşında.
Hâlâ sevdiğin bir yüz sana gülümseyebiliyor, birbirinizi görebiliyorsunuz, hayattasınız.
İşte bak, gökyüzünü hâlâ ciğerlerine çekebiliyorsun, ağrısız, öksürüksüz.
Dün binlerce insanın dünyada son günüydü, bugünü göremediler, ama sen buradasın.…
İşte sana verilen yeni bir gün daha !
Onunla ne yapıyorsun?
…
Hayatta olduğun her bir gün, kocaman bir altın lira, yarına devredemeyecek ama. Onu ancak bugün harcayabilirsin. Gün bitiminde tedavülden kalkacak, yarın, eğer hala yaşıyorsan sapsarı bir altının daha olacak.
O altın lirayı nasıl harcayacak, onunla ne satın alacaksın ?
…
Mesela birinin hayatına bir güzellik katabildin mi bugün?
Bir çiçeğe su verdin mi, bir yaralıya umut…
Güleryüz sadakaydı, birine bağışladın mı?
Bir hatayı bağışladın mı, kendini bağışladın mı?
Yalandan da olsa, birine güzel bir söz söyleyip mutlu ettin mi bugün?
Birinin ruhunu birazcık da olsa tatlandırabildin mi, bir işe yaradı mı bugün hayatta olman?
Başka birinden vazgeçtim, kendi hayatına güzel bir şey ekleyebildin mi?
Dünün aynısını bir daha mı yaşıyorsun?
Bütün günlerin bir öncekinin tekrarı mı?
Saatlerce telefon ekranını kaydırıp dışındaki dünyaya kendini kapatıyor, uyuşup, yaşamaktan kaçıyor musun yoksa?
Öyleyse ziyandasın.
…
Harcadığın hayatının karşılığında elde ettiklerin, peşinde koştuğun, önemsediğin şeyler, sahiden, ne kadar önemli?
…
Kapalı cezaevinde bir gün nasıl geçer, hayal edebiliyor musun ?
On metrekare bir koğuş ve havalandırmadan ibaret bir dünyada yalnızca gökyüzünü görerek, yirmi tane ağır cezalık mahkumla aynı ortamda?
Ameliyat sonrası günlerce tavana bakarak bir yatakta, yardım almadan kalkamadığın günler nasıl geçer, biliyor musun?
Tekerlekli sandalyesinde pencereden sokakta oynayanları seyreden bir çocuk nasıl yaşar, düşünebiliyor musun?
Yakındığın hayatın o kadar kötü mü gerçekten?
Önemsediğin şeyler ne kadar önemli sahiden?
…
Geçiştirdiğin, değer vermediğin şeyler, mesela hayat, o kadar önemsiz mi hakikaten?
İçinin çıkmaz sokaklarında kayıp mısın yoksa?
…
İnsan hayattaysa bir umut hep vardır, yapacak güzellikler, yaşayacak mutluluklar hâlâ mümkündür ama;
Bir kalbin var mı hâlâ?