Her Şeyi Deşifre Eden Gazeteci, Yazar; Uğur Mumcu

uğur Mumcu

“Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçuna katılmış olur.”

 

22 Ağustos 1942 yılında Tapu Kadastro Memuru babanın tayini nedeniyle Kırşehir’de doğan Uğur Mumcu, 4 kardeşin arasında üçüncü olarak dünyaya geldi.

Tüm eğitim hayatını Ankara’da sürdüren Mumcu, üniversite hayatını avukat olmak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. 1965 yılında mezuniyetini kutlarken avukatlık yapmaya başladı. Henüz öğrenciyken Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan “Türk Sosyalizmi” adlı makalesiyle Yunus Nadi ödülünü aldı.

1968’de İngilizceyi ilerletmek için bir yıllığına İngiltere’ye gitti ve çarpıcı yazılarına Londra’da yazmaya devam etti. Akşam Gazetesi’nde inceleme yazılarını sonlandırırken,  Kim Dergisi’ndeki son yazısı da “Yeter Artık Beyler” oldu. Mumcu, yazılarını belirli aralıklarla Türk Solu Dergisi’nde yayımlatmaya başladı.

Ülkesine döndü, mezuniyetinin 3. yılında kendi okulunda İdare Hukuku Profesörünün asistanı olarak çalışmaya başladı ve avukatlığı bıraktı.

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı “ordu uyanık olmalı” sözleriyle, şimdilerde artık suç sayılmayan, anayasadan kaldırılan “orduya hakaret etmek” suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Cezaevi’nde bir yıla yakın pek çok aydınla kalan Mumcu, 7 yıl hapse mahkum edilecekti. Lakin Yargıtay bu kararı bozdu ve 1 yıl mahkumluğun hemen ardından askere alındı. Yine de işler pek iyiye gitmeyecekti. Okul yönetimi tarafından “Kötü hal ve düşünce sahibi” olarak suçluydu. Asker Mumcu’yu, sakıncalı piyade er’i olarak Ağrı’ya, Patnos İlçesi’ne göndereceklerdi. Ağır askerlik koşulları yüzünden önceden beri var olan mide ülseri ona mide kanaması geçirtecekti.

Her ne olursa olsun bu konuyla ilgili “Evet, evet ne olursa olsun ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem.” diyecekti.

Askerliğini tamamlamanın ardından Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki görevine son verdi. Her şeye rağmen, derin devletin tüm oyunlarını açığa çıkartan yazılarını halka sunacaktı. Pek çok gazetede, pek çok makaleler, köşe yazıları ve kitaplar yazdı. Asla durmamalıydı.

Bunlar yetmeyecek işi sahneye dökecekti. 1977 yılında yayıma sürülen Sakıncalı Piyade adlı kitabını, Rutkay Aziz’le 1978’de tiyatroya uyarlayacaktı. Yoğun çalışmalar başladı. Uğur Mumcu’yu oynayan sanatçıyı bizzat kendisi yönetecekti. Bu oyun Ankara Sanat Tiyatrosu’nda 700 kere sahnelendi.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokaktaki evinin önünde arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın çok büyük ses getirerek patlaması sonucu, suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.

Kalemiyle yaşadığı ülkenin karanlık yüzüne savaş açan Uğur Mumcu; darbeler, mafya, terör, tarikatlar gibi kimsenin açmaya cesaret edemediği derin devlet dosyalarını ince eleyip sık dokuyarak kitaplar yazdı ve halkı bilinçlendirdi. Yazıları dün nasılsa, bugünde hala aynı geçerliliğini koruyor.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.