İBB Başkanı Ekrem İmamaoğlu, Üsküdar’daki Garip Dede cemevlerini ziyaret etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’daki Karacaahmet ve Küçükcekmece’deki Garip Dede cemevlerini ziyaret etti.
İmamoğlu vatandaşlardan yoğun ilgi gördü.
Üsküdar’da Karaca Ahmet Sultan Türbesi’nde dua eden İmamoğlu, ardıdan Karacaahmet Cemevine geçti.
İmamoğlu’nun yaptığı konuşmadan bazı satırbaşları şu şekilde;
“Buraya geldiğimde gerçekten kendimi çok huzurlu hissediyorum. Sürekli geliyorum. Burası çok kutsal bir yer. Geçmişindeki güzel insanların duaları var burada. Onun için kendimi huzurlu hissediyorum. Burada bulunan insanlarımızın, her geldiğimizde bizi kucaklaması, sofrayı, lokmayı paylaşmamız… Onun da bana vermiş olduğu huzurdan dolayı kendimi huzurlu hissediyorum. Kendimi, cemevlerinde de huzurlu ve güvende hissediyorum. Bu çok önemli benim için. Alevi vatandaşlarımızın, Alevilik felsefesinin, bu ülkenin ve bu toprakların teminatlarından olduğunu iyi biliyorum ve bunu çok derin hissediyorum. Vatanı, milleti, bayrağı için yapamayacağı şey yok. Bütün bunları yaparken, bu derin felsefenin bende hissettirdiği başka şey, adalet duygusu. Burada ben adaleti hissediyorum. Adil olmak çok önemli. Özellikle, cemevlerine geldiğimde hanımefendilerin, ablalarımın, teyzelerimin o gözlerinde bir de derin bir vicdan hissediyorum. Kucaklayışınız, hissetmeniz ve gerçekten hissederek doğruyu talep etmeniz, bütün sıkıntılara, yaşanmışlıklara, bir kısım zulümlere, ne yazık ki yapılan bütün yanlış işlere rağmen, o derin hoşgörü ve vicdanı gözlerinizden hissediyorum.”
“İlginç bir 6-7 ay yaşadık. Birçok dostuma ve kendi aileme söyledim. Tabii kaygı duyuyorlar. Hepsine şunu söyledim: Yahu kendimi o kadar rahat hissediyorum ki, hiç tedirgin ve kaygılı olmadım. Çünkü, iyi biliyorum o kadar güzel dualar var ki peşimde, inanılmaz rahattım. Beni yıllar önce buradan dualarla yolculayanların başında da Muharrem Dede gelir. Zihnimize öyle bir şey düşmeden bizi burada sözüyle hem utandırdı hem yola çıkarmıştı. Allah ondan razı olsun. Çok dua vardı. Biliyordum bunu. Rahat ve huzurluydum. Herkes kaygılıydı, ben gerçekten değildim. Üzüldüğüm oldu. Niye üzülüyorum? Bu ülkenin demokrasisine yapılan yanlıştan dolayı üzülüyorum. Ama halkın bizi daha fazla kucaklayacağını da biliyordum. Hep doğruları söyledik. Kimseyi şu kapının dışına koymadık, herkesi içeri davet ettik. Allah ruhumu biliyor. Ben, seçildim ya, seçilmeden önceki davetimden bin kat daha fazla davet ediyorum. Çünkü ben asla onlar gibi kibirli olmayacağım. Kibir, iyiliğin düşmanı, samimiyetin düşmanı. Daha fazla kucaklamak için, bu şehrin her yerine, mazlumun olduğu her noktaya, eğer varsa bir haksızlık, hukuksuzluk şehir yönetimi adına, onu gidermek için çok çaba sarf edeceğim.”
“Sevgili canlar, çok işimiz var. Ben, sizden bugün dualarınızı almaya geldim. Bu kardeşinizin, bu yol arkadaşınızın hızıma kimse yetişemeyecek. Çok çalışacağım. Yapılacak çok iş var. Bu şehirde verdiğimiz sözler var. Herkesin özgürlüğüne, ihtiyaçlarına, şehirle ilgili taleplerine yetişmeye çalışacağız. Bir iş, bir kişinin hakkı ise, o işi mutlaka yapacağız. Kimmiş, neymiş, hangi partiliymiş, inanın bakmayacağız. Yapılamıyorsa, engeli varsa da anlatacağız. Her şeye gücümüz yetmeyebilir ama bizim adaletimizden lütfen şüphe etmeyiniz. Bize moral lazım. Aynı zamanda herkesin inancına da hizmet edeceğiz. Meydanlarda, toplantılarda söyledim. Bu şehirde yaşayan herkesi eşit kabul ediyorum. Kuralı böyle diye değil, ruhumda eşit kabul ediyorum. Herkesin inancına da inanç özgürlüğüne de saygı göstereceğiz. Bu şehrin camisine de en üst seviyede saygı gösterip, ihtiyaçlarını gidereceğiz, cemevine de saygı gösterip, ihtiyaçlarını gidereceğiz. Bütün ibadethaneler bizim. Ben, insanların maneviyatına saygı duyan ve kıymet veren bir insanım. Çünkü ben de maneviyatı olan bir insanım. Bu ruhu ve anlayışı, bütün çalışanlarımız ve yol arkadaşlarıma da hissettireceğim. Alevi vatandaşlarımıza, inançlarına dair bizim borcumuz var. Bunu ödeyeceğiz. Ben, bu anlamda yol arkadaşlığınızdan çok razıyım. Allah sizden razı olsun. Allah, beni size mahcup etmesin. Çok çalışacağız, başaracağız. Allah’ın izniyle her şey çok güzel olacak.”
Küçükçekmece Garip Dede Cemevi’nde yoğun talep gören İmamoğlu konuşmasında şu sözleri sarfetti;
“Her şerde bir hayır vardır deriz ya, biraz durum öyle oldu. 31 Mart’ta hep beraber çok üzülmüştük. Seçim sonrası, 31 Mart gecesine yapılan yanlış, bizim demokrasimize yapılan bir darbe girişimiydi. Ama çok umutluyduk. Kalbimde hiçbir ümitsizlik anı yoktu. Sadece üzülmüştük ama büyük bir heyecanla yola çıkacak enerjiye sahiptik. Bunu, en fazla sizlerin verdiği o güçle hissettim. Sonra 23 Haziran’da milletimiz, özgürlüğüne darbe vuracak hiç kimse dünyaya gelmedi mesajını vermiş oldu. Özgürlüğüne, demokrasisine, kimseyi dokundurtmam dedi bizim insanımız. Dünyanın her yerinden gelen insanları ağırlıyorum. Birçok yurt dışından gelen insanlar, oradaki duyguları anlatıyor. İnanın, yurt dışından buraya bakan hiç kimsenin milletimizin böyle bir karar vereceğine inancı yoktu. Ama bizleri bilmiyorlar. Biz, bağımsızlığına düşkün bir milletiz. Biz, en zor koşullarda ayağa kalkmayı başaran bir milletiz. Aynen, Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları gibi. Muazzam bir sınav verdi milletimiz. Eğer, 5-6 yaşından itibaren çocuklarımızın da oyu olsa yüzde 70 olurdu. Milletimizin, bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi aşkı, pırıl pırıl çocuklarımızın genine işlemiş. Çok bilinçliler. Haksızlığın kime yapıldığını, doğruyu kimin söylediğini hemen anlıyorlar. Gelecek o kadar değerli ki. Onlara çok güveniyoruz ama onlara çok büyük sorumluluğumuz var. Çocuklarımızı iyi yetiştirip, onlara iyi bir gelecek hazırlayacağız. Çağdaş, akıldan ve bilimden yana, elbette ki maneviyatını bilen, dünyada insanı olabilecek kalitede nesilleri yetiştirmeliyiz. Onların eğitimleri birinci önceliğimiz olacak. İnşallah onların güzel kalplerine layık oluruz.”
“Bu ülkede, azınlık diye bir tanımı kabul etmiyorum” diyen İmamoğlu, “Orada barışı sağladık mı ülkede barışı sağlamış olacağız. İnanç üzerinden bu ülkede siyaset yapma anlayışı bitecek. Herkesin inancı kendine. İnanç, siyasi bir malzeme değildir. Kamunun taahhüdü yerine geldiği için yarın bana oy vermeyin, iyi ve adil bir yönetici olursam, herkese eşit davranıyorsam bana oy verin. Aynı cümleleri başka inançtaki vatandaşlarımın yanında da kuruyorum. İletişimin bu kadar kolay ve hızlı olduğu bir yerde, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Dilim bu konuda nettir. İnanç üzerinden kimsenin hakkı da yenmeyecek, bir başkasından üstün olması da sağlanmayacak. İnancın hesaplaşma yeri, Yaradanın huzurudur. Bir Allah’ın kulu bunu tersini iddia edebilir mi? Kimse, kimsenin inancını ölçmeye çalışmasın. Ben, size gönülden doya doya hizmet edeceğim. Herkesi eşit seviyorum” şeklinde konuştu.
“Bu gece ben, epeydir görmediğim çocuklarımın yanına gideceğim. 4 gün yokum. Eşime ve çocuklarıma gideceğim. Sonra da belediye başkanlarımızla kampımız var. Döndüğüm an itibariyle beni sokaklarda, mahallelerinizde göreceksiniz. İş yapacağız, iş üreteceğiz. Bizi takip edin. Önerilerde ve uyarılarda bulunun. Küsmek, acele etmek yok. Sabırla çok güzel işler başaracağız. Bu şehri, adaletle, hak, hukuk anlayışıyla hizmet edeceğim. Son sözüm, Allah beni sizlere mahcup etmesin.”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.