İTO, “Koruyucu Sağlıkta Ücretli Uygulamalar Halk Sağlığına Tehdittir” 

İstanbul Tabip Odası (İTO), sağlık hizmetlerinin piyasalaşmasına karşı duyulan endişeleri artırdığını dile getirdi. 

İstanbul Tabip Odası (İTO), 15 Ocak 2025’te yürürlüğe giren Aile Hekimliği yasasındaki değişiklikler ve sağlık hizmetlerinde artan piyasalaştırmaya karşı bir basın açıklaması düzenledi. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 15 Ocak 2025 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandı. Yapılan düzenlemelerle daha önce tümüyle ücretsiz olan birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamındaki aile hekimliği uygulamasında bazı hizmetlerden ücret alınması başlatıldı. 

Düzenlemelerle ilgili 21 Ocak 2025 Salı günü, Cağaloğlu merkez büroda gerçekleştirilen basın toplantısına Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 2. Başkanı Dr. Pınar Saip, İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu, İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç ve İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Emrah Kırımlı katıldı. 

“İktidarın gözü halkımızın cebinde” 

Yapılan düzenlemeyi vahim bir gelişme olarak nitelendiren Dr. Pınar Saip, “İktidarın gözü halkımızın cebinde. Bunun hem halk sağlığına zararlı yanları var hem de koruyucu hizmet vermesi gereken birinci basamak sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesinin önünün açılması vahim bir gelişmedir. Bundan bir an önce geri dönülmelidir. Bunun dışında çağ dışı yöntemlerin sıradan bir hizmet haline getirilmesi üstelik de ücretli hale getirilmesi gerçek anlamda hizmet almayı da engelleyecektir” dedi. 

“Paralı hizmetler birinci basamağın ruhuna aykırıdır” 

Sağlık sisteminde işlerin iyi gitmediğini vurgulayan Dr. Osman Küçükosmanoğlu da birinci basamak sağlık hizmetlerinde eziyet yönetmeliğinin getirdiği değişiklikleri şu sözlerle anlattı: 

“Sanki aile hekimlerinin derdi paraymış, daha çok para istiyorlarmış gibi kamuoyuna yansıtılarak dendi ki; size bazı para kazanma olanakları yaratacağız. Bu para kazanma olanaklarını yaratan bu değişiklikler de kamuoyuna sanki aile hekimlerinin isteklerinin bir kısmı karşılanıyormuş gibi yansıtıldı. Burada aslında çok büyük aldatmaca var. Bunun aile hekimlerinin talebi olmadığını söylüyoruz. Paralı hizmetler, koruyucu hekimliğin ön planda olduğu birinci basamağın ruhuna aykırıdır.” 

“Emeğimizi ve sağlık hakkını savunmaya devam edeceğiz” 

Düzenlemeyle birlikte yabancıların birinci basamaktan sağlık hizmeti alamayacağına dikkat çeken Dr. Emrah Kırımlı ise “Yıllardır bizimle beraber olan, bu ülkede doğan, yabancı diye kabul edilen kişiler bir anda ücretli hale gerildi. Ekonomik krizin arttığı bir ortamda bu durum sağlık hizmetlerinin geriye bırakılması anlamına gelir. Zaten ırkçılık, ayrımcılık memleketin önemli sorunlarından bir tanesi. Biz emeğimizi, sağlık hakkını savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu. 

Basın açıklamasını Dr. Ertuğrul Oruç okudu. Açıklama şöyle: 

Sağlığın Ölümü; Para, Para, Para! 
Sağlık hizmetlerinde paralı hizmetlere kapı açılıyor. 

Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan, 12 Eylül darbesi ile devam eden sürecin devamında, dünya ile benzer şekilde, öncesinde devletin ücretsiz olarak ve nitelikli şekilde sunduğu pek çok hizmet, adım adım piyasalaştırıldı-özelleştirildi; özelleşmediği durumda ise hizmetin niteliği düşürülerek paralı hale getirildi. Bundan sağlık alanı da nasibini aldı. 90’ların başından itibaren Dünya Bankası gibi kuruluşların verdiği kredilerin de desteğiyle sağlık hizmetleri piyasalaştırıldı. Ancak seyri yavaş oldu. Bunda 90’lar boyunca kamu emekçilerinin sendikalaşma mücadelesinin canlılığı ve Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) muhalefeti etkili olmuştu. 

Türkiye’de sağlıkta piyasalaştırma ve özelleştirmeye dair atılan en büyük adım 2003 yılında AKP iktidarının başlattığı “Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP)”dır. SDP’nin ilk icraatlarından biri 2005 yılında, Sağlık Ocakları sistemi yerine Aile Hekimliği sistemine geçişti. Bu sistemle beraber Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) çalışacak hekimler ve sağlık çalışanları sözleşmeli olmuş, Sağlık Ocaklarında çalışan ekip dağıtılarak her bir hekime yalnızca bir sağlık çalışanı tanımlanmış, bina ve demirbaşlardan kamu desteği çekilmiş, tedavi edici hizmetlerin öncelendiği bir birinci basamak kurulmuştu. 

15 Ocak 2025’te Aile Hekimliği yasasında yapılan değişiklikle İl Sağlık Müdürlükleri bünyesinde döner sermaye işletmeleri kurularak birinci basamak sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi kurumsallaşmış oldu. Döner sermaye işletmesinde toplanacak paranın bölüşüm mekanizması ise muğlâk bırakıldı. Ayrıca çıkan yasayla Aile Hekimleri’nin verebildiği bazı raporlar da (ehliyet, spor yapabilir vb.) artık paralı hale gelecek. 

Değiştirilen yasayla “ikamet izni olan yabancılar” için tedavi edici hizmetler ücretli hale gelmiş oldu. Ülkemizde kesin sayı net olmamakla birlikte milyonlarca göçmen yaşamaktadır. Hükümet, Avrupa ülkeleriyle yaptığı anlaşmalar yoluyla açık şekilde, ucuz işgücü olmaları nedeniyle ülkeye göçmen gelmesini ise örtük biçimde desteklemektedir. İş, göçmenler üzerinden para kazanmaya gelince göçmenler “iyi”, ülke olarak sorumlulukları yerine getirmeye gelince göçmenler “kötü” olmaktadır. Türkiye’nin planlı bir göçmen politikası bulunmamaktadır. Elbette her insan gibi, göçmenlerin de sağlığa erişimi haktır ve uluslararası sözleşmelerle düzenlenmiştir. Bu uygulama insan haklarına aykırı olduğu ve birinci basamak hizmetlerini paralı hale getirdiği için kabul edilemez, geri çekilmelidir. 

Sağlık hizmetlerinde “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT)” adı altında yapılan uygulamalar, AKP iktidarının hep gözdesi olageldi. Bilimsel açıdan geçerlilikleri şüpheli, sağlığa yararlı olmayı bir tarafa bırakalım sağlığa zarar verebilen bu uygulamalar yeni yasa değişikliğiyle beraber akupunktur ve fitoterapi uygulamasıyla Aile Hekimliği sistemine girmiş olacak. Yasada bu GETAT hizmetlerinin mesai dışı saatlerde, ücretli olarak verileceği belirtiliyor. Sanırız hükümet Eziyet Yönetmeliği ile Aile Hekimlerinin maaşlarında yarattığı erimeyi, bu şekilde telafi etmek istiyor. Aile Hekimliği’nde mesai dışı çalışmanın kapısını açması, bilimsel açıdan geçerliliği şüpheli uygulamalar olması ve paralı şekilde verilecek olması nedeniyle bu maddenin de geri çekilmesi gerekmektedir. 

Bu yasa değişikliği Aile Hekimliği sisteminde; Aile Hekimlerinin, Aile Sağlığı çalışanlarının ve halkın zararına piyasacı bir gedik açmıştır. Bugün bu gedikten neyin ne kadar geçtiğinden çok esas önemli olan bu gediğin açılmasıdır. SDP’nin geçmiş tecrübesi bize, bu gediğin büyüyerek devam edeceğini göstermektedir. İTO olarak ikinci ve üçüncü basamakta döner sermaye ve performans-teşvik uygulamalarına, özel hastanelerde hastalardan alınan önce Sağlık Uygulama Tebliğ (SUT) fiyatının %30’u ile başlayıp %200’e kadar arttırılan, bugün için fiilen üst sınırı belli olmayan katılım paylarına karşı çıkarken şimdi Aile Hekimlikleri benzer bir sürece sokulmuş oldu. Biz bu kitabı daha önce okuduk, sonu iyi bitmedi. 

“Sağlıkta reform” sloganı ile başlayan SDP yüzünden sağlık hizmetleri artık sağlıksızlık üretmektedir. Sağlık sistemi çeteler yaratmakta, halkın sağlığı yerine parayı öncelemektedir. Bir anlamda “sağlık ölmüştür”. SDP’nin artık tarihin çöp sepetine atılması gerekmektedir. Bu da ancak örgütlü mücadeleyle olabilir. 

Aile Hekimlerimizin ve Aile Sağlığı çalışanlarımızın özlük haklarını ve çalışma koşullarını kötüleştiren, halkın ASM’lerden sağlık hizmeti almasını güçleştiren “Eziyet Yönetmeliği”nin geri çektirilmesi için mücadeleleri 2024 Kasım ayından beridir devam etmekte. Biz İTO olarak, bu mücadeleye yeni çıkan yasa maddelerini de ekleyip Aile Hekimliği’nin ve toptan bir sağlık sisteminin paralı hale getirilmesine karşı mücadelemize devam edeceğiz. 

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.