Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Önemli bir seçim sürecinin geride bırakıldığını ifade eden Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“Öncelikle, çıkan seçim sonuçlarının ülkemize ve coğrafyamıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’na, Millet İttifakı’na, teşkilatlarımıza ve milletimize teşekkür ediyorum. Gönül isterdi ki, sonuç farklı olsun. Gönül isterdi ki, adil bir seçim dönemi geçirelim. Fakat ne yazık ki, her ikisi de olmadı. Her türlü engellemelere, zorluklara, algı ve manipülasyona, akla hayale gelmedik yalan ve iftiralara rağmen sakinliğini koruyan, samimiyetle gayret gösteren Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na bu duruşu nedeniyle teşekkür ediyor, hemen hemen her iki seçmenden birinin oyunu almayı başarması nedeniyle de kendisini tebrik ediyorum. Yine uzunca bir süredir birlikte çalıştığımız Millet İttifakı liderlerinin her birine ve tüm teşkilatlarına teşekkür ediyorum. Ve elbette bu sürecin kahramanlarından, ilk günden bugüne aynı azim ve heyecanla çalışan, kararlılıkla mücadele eden Saadet Partisi teşkilat mensuplarımızın her bir ferdine yürekten tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum. Son olarak aziz milletimize çok teşekkür ediyorum. Hangi siyasi partiye ve adaya oy vermiş olurlarsa olsunlar; böylesine ağır bir seçim dönemine, iktidarın ısrarla ve inatla başvurduğu kutuplaştırıcı diline rağmen; birkaç münferit hadise dışında insanımız çok ama çok olgun davrandı.
Değdi mi bunca şeye?
Sözün burasında sormak istiyorum; Değdi mi bunca şeye? Ahlakı hiçe saymaya, manevi değerlerimizi siyasetin malzemesi yapmaya değdi mi hakikaten? Bunca yalana, iftiraya, hakarete değdi mi sizce? Elde ettiğiniz bu sonuca karşılık, milletimizin yarısını “terörist, din düşmanı, hain, öteki” ilan etmeye değdi mi gerçekten? Biz yola çıkarken; ‘hedefimiz, kaybedeni olmayan bir zaferdir.’ demiştik, ancak sizler ‘kazananı olmayan bir zafer’ elde etmek için olmadık şeylere tevessül ettiniz; soruyorum değdi mi? TRT ve Anadolu Ajansı başta olmak üzere, 85 milyon vatandaşımızın vergileriyle ayakta duran ve tarafsız olması gereken kurumları bir siyasi partinin yayın kuruluşları haline getirmeye değdi mi? Hâlâ ‘değdi’ diyebiliyorsanız, ‘bu aziz milletin % 48’ine yapıştırdığımız etiketler doğru’ diyebiliyorsanız; sizlere diyecek bir sözümüz yoktur. Sizleri bir kez daha milletimizin vicdanına ve Cenâb-ı Hakk’a havale ediyoruz.”
Türkiye çok ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır
“Bugün bir kez daha hatırlatmak istiyorum ki, Türkiye’nin bir an evvel huzura kavuşması için; herkesin aklıselim ve sağduyu ile hareket etmesi bir zarurettir. Buna en başta riayet etmesi gereken de bugünkü iktidardır. Kimse bu seçim sonuçlarını yanlış okumasın, yanlış yorumlamasın! Hele hele siyasi rakiplerini meydanlarda yuhalatarak, akla hayale gelmeyecek iftiralarla aynı yanlış tutum ve davranışları sürdürme gafletine düşmesin! Bu dil üç beş oy kazandırmış olabilir ama 85 milyonun kardeşliğini, umudunu, huzurunu, geleceğini yok eden bir dildir. Bu yaklaşımdan derhal vazgeçilmelidir. Şimdi bir an evvel; Hukukun üstünlüğü mutlak surette tesis edilmelidir. Etkiden ve önyargıdan arındırılmış bir adalet mekanizması tesis edilmelidir. Temel hak ve özgürlükler teminat altına alınmalı, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü sağlanmalıdır. Ülkede barış ve huzur ortamını temin edecek bir dil ve üslup kullanılmalıdır. Türkiye çok ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunları aşmak için öncelikle tüketimi ve yanlış yatırımları değil üretimi ve yaygın kalkınmayı esas alan bir ekonomik model benimsenmelidir. Yolsuzluk ve israf ivedi bir şekilde engellenmelidir. Var olan kaynaklar şatafat ve gösterişe değil üretime dayalı yatırımlara kullanılmalıdır. Gerekli olmayan, verimsiz projelere değil akıllı ve planlı yatırımlara öncelik verilmelidir. Devlet yönetiminde torpil ve iltimas değil ehliyet ve liyakat esas olmalıdır. Şahsiyetli bir dış politika izlenmelidir. Düşmanların değil dostların sayısını arttıracak bölgesel birlikteliklere önem ve öncelik verilmelidir. İçeride ne kadar birlik olursak dışarıya karşı o kadar güçlü oluruz. İçeride birliğin inşasında da en önemli sorumluluk yöneticilere aittir. ‘Kardeşlik yurdu bir Türkiye’nin inşası için herkes üzerine düşen vazifeyi yerine getirmelidir. Birçok kez ifade ettim, bir defa daha dile getiriyorum; Türkiye’miz, Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı’na girerken, önümüzdeki en büyük tehdit ve tehlike Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Türkiye, böyle bir projenin parçası, unsuru, figüranı olamaz. Biz, buna asla izin vermeyeceğiz!” ifadelerini kullandı.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.