Kuntekari’nin Son Temsilcilerinden Evdirir: Bu Sanat Okullarda Gelecek Nesillere Aktarılsın
NEVŞEHİR– Osmanlı ve Anadolu Selçuklu dönemlerinden günümüze kadar süre gelen ağaç oymacılığı özellikle aynı dalda bulunan kuntekari sanatının gelecek nesillere öğretilememesi nedeniyle sanatın tarihin tozlu raflarında yer almaya aday olduğu bildiriliyor. Ağaç oyma sanatının son temsilcilerinden Halil Evdirir (62), 1971 yılında güç şartlar altında açtığı işyerinde mesleği devam ettirmeye gayret gösterdiğini bildirirken, gelişen yeni nesil teknolojik ürünlerin sanatın sırtını adeta tuşa getirdiğini kaydetti. Yeni ürünlerden olan demir döküm, pik ve buna benzer ürünlerin her türlü mekanlarda hakimiyet kazandığını kaydeden Evdirir, buna karşın ağaçtan oyma başta çeyiz sandığı, mumluk, şamdanlık, Camii mihrabı, Hutbe, kürsü ve mihrapların ise yüksek maliyeti ve uzun zamanda yapılması nedeniyle rağbet görmediğini ifade etti. Evdirir, talep azlığının yurt sathındaki ağaç oyma ustalarını sektörden çekilmek durumunda bıraktığını dile getirdi. Kuntekari ustasının tasarım yapmayı çok iyi bilmesi gerektiğinin altını çizen Halil Evdirir, “Çok sayıda kendime ait motifler, işlemeler bulunmaktadır. Yaptığım ve geliştirdiğim yeni model ve de tasarımları ikinci bir defa başka bir üründe kullanmamayı tercih ederken kafamdan yeni yeni tasarımlar geliştiriyorum. Bunun içinde icabında tamamen inzivaya çekilerek kendimi yakınlarımdan ve çevremden uzak tutuyorum.” dedi. Yaşı ilerlediği için artık işi bırakmanın zamanının geldiğini belirten yılların ustası, Türkiye’de 15 civarında usta bulunduğunu, İç Anadolu Bölgesi’nde ise kendisinden hariç sadece Konya’da bir ustanın bulunduğunu söyledi. Mesleği yeni kuşaklara aktaramama neticesinde sanatın yok olmakla karşı karşıya kaldığını belirten Evdirir, yetkililerin konuya karşın gerekli özeni göstermelerini istedi. Evidir şöyle konuştu: “Bu sanatın yok olması beni çok derinden etkiler. Şu anda ben sanatımı icra ederken çok az bir kâr talep ediyorum. Amacım sanatın devamı ve benden sonra yaptığım ürünlerin ayakta kalarak beni yaşatmasıdır. Yaptığım ve yapacağım ürünler ne kadar çok ayakta kalırsa benden sonraki insanlar ‘bunu kim yaptı?’ sorusuna karşın ‘Halil usta’ dediklerinde benim amel defterime sevap olarak yazılacak. Bu sanatın yaşayabilmesi içinse meslek okulları da olabilir üniversitelerde olabilir, bu gibi yerler açılarak gelecek nesillere aktarılabilir. Bunun içinde eğitim sistemi dâhilinde sanatın ele alınması gerekmektedir, bunu da hükümet ancak yapabilir.” Gerektiğinde 10 bin adet parçalardan özellikle çivi kullanılmadan iç içe geçmeli her bir parçanın elde işlenerek yapıldığı kapı, mihrap, kürsü gibi çalışmalarının çeşitli ibadethanelerde bulunduğunu dile getiren Halil Evdirir, “Devlet yetkililerimiz gerekirse ürünleri yerinde görerek veya kontrol ederek bu sanatın değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine karar verebilirler.” dedi.