Kurtulmuş’dan Önemli Konuşma

Numan_Kurtuluş
Fotoğraf:İHA

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, güvenlik güçlerinin koordineli çalışmaları sonucu bu yıl içeresinde 296 önemli olayın önlendiğini söylerken, terörle mücadele için de 10 bin özel harekat polisi alınacağını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında gazetecilere açıklamada bulunan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, terörle mücadele kapsamında yapılan koordineli çalışmalar nedeniyle bu yıl içinde 296 önemli olayın engellendiğini söyledi. Türkiye’nin teröre pabuç bırakmayacağını belirten Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu’nda teröre ilişkin ele alınan konuları anlatarak, güvenlik stratejisinin masaya yatırıldığını açıkladı. İçişleri Bakanlığı ve ilgili diğer birimlerin koordineli çalışmaları sonucu terör örgütlerinin köşeye sıkıştığının altını çizen Kurtulmuş, “Bu koordineli çalışmalar sonucu 296 çok önemli olayın bu yıl içerisinde önlenmiş olması Türkiye’nin terörle mücadelesindeki gelmiş olduğu noktayı göstermesi bakımından fevkalade değerlidir. Bunların içerisinde araçlı saldırılar, suikastlar dahil olmak üzere 296 olayın altını çizmek isterim” dedi.“Mümbiç’in PYD’den temizlenmesi için Özgür Suriye Ordusu’na gerekli desteği verecektir”
Türkiye’den yurt dışındaki gelişmelere karşı aldığı tedbirlerin de Bakanlar Kurulu’nda masaya yatırıldığını belirten Kurtulmuş, “Suriye’de hemen Türkiye’nin güneyindeki Türkiye sınırlarını güvenlik bakımından etkileyecek adımların atılması ile ilgili Fırat Kalkanı operasyonunu sürdürüyoruz. Bugün 69’uncu gününde. Fırat Kalkanı bu 69 günlük süre içerisinde başından itibaren planlandığı şekilde seyretmektedir ve Türkiye hedeflerini birer birer gerçekleştirerek kendisinin hemen güneyinde 5 bin kilometrekarelik güvenli bölgenin oluşması için adımlarını atmaktadır. Tabii ki bu adımları atarken Türkiye hem sahada çok taraflı silahlı güçlerle karşı karşıyadır hem de çok taraflı bir diplomatik temas süreci içerisindedir. Bu alandaki operasyonlarını sürdürmek için ilgili bütün ülkelerle diplomasi yürütülmektedir. Sahada ciddi bir şekilde Özgür Suriye Ordusu olarak destekleniyor ve Türkiye’nin stratejik hedeflerine ulaşması için adımlar atılması sağlanıyor. Ama aynı şekilde burada istenmedik bazı hadiselerin karşımıza çıkmaması için de ilgili bütün taraflarla müzakereler yapılarak bu operasyonlar yürütülüyor. İnşallah Mümbiç konusundaki gelişmeler de sağlanacak. Ya Mümbiç tamamıyla PYD’den temizlenecek söz verildiği gibi ya da Mümbiç’in oradaki bir başka terör örgütü olan PYD’den temizlenmesi için Özgür Suriye Ordusu’na gerekli desteği verecektir. Bu konuda da gerekli müzakereler yürütülüyor” diye konuştu.“Haşdi Şabi operasyonun içerisinde değildir”
Musul operasyonuna yönelik açıklamalarda da bulunan Kurtulmuş, “Musul operasyonunda da Türkiye’nin baştan beri paylaştığımız ana çerçevesini bir şekilde tehdit edecek, Türkiye’nin çizmiş olduğu çizgilere ters düşecek bir gelişme şu ana kadar olmamıştır ve Musul operasyonu planlandığı şekilde devam ediyor. Türkiye’nin hassasiyetleri ortadadır, açıktır. Bir kere tekrarlamak isterim, Türkiye bölgedeki en önemli şehirlerden birisi olan Musul’un etnik ya da mezhebi bakımdan dengelerinin değiştirilmesinin sadece Irak’taki siyasi istikrarsızlığa değil, bölgesel büyük istikrarsızlıklara yol açacağını ve bu anlamda da bölgeye hiçbir olumlu katkı sağlamayacağını düşünmektedir. Onun için de Musul operasyonunda Musul halkının bu işin esası olması ve Musul’un mevcut statüsünün korunmasının uluslararası camianın da ana hedefi olması gerektiğinin altını çizmektedir. Bu çerçevede Türkiye Musul’daki operasyonu yakinen takip ediyor. Türkiye’nin ürettiği, donattığı Ninova muhafızları operasyon içerisindedir, Peşmergeler operasyon içerisindedir. Korkulan Haşdi Şabi’nin Musul operasyonunun bir parçası haline dönüştürülmesi idi. Şimdiye kadar Haşdi Şabi operasyonun içerisinde değildir. Yapılan müzakereler, diplomatik çalışmalar sonucunda Haşdi Şabi’nin Musul’a girmesi inşallah önlenecektir. Burada önemli olarak Türkiye’nin yakından takip ettiği durum da Telafer’in geleceğidir. Telafer Musul’un emniyetini sağlayan şehirlerden birisi. Özellikle DEAŞ’tan Telafer’in temizlenmesi için Şii ve Sünni Türkmenlerin birlikte hareket etmesini sağlamak ve Türkmen gücü ile birlikte Irak ordusunun yapacağı operasyonlarla Telafer’in temizlenmesinin sağlanması Türkiye’nin esas üzerinde durduğu noktadır. Herhangi bir şekilde Telafer’e karşı yapılacak olan etnik ya da mezhebi saldırının Allah muhafaza orada insanların bir etnik temizliğe, mezhebi temizliğe uğramalarına yol açacak bir hareketlenmeye de Türkiye’nin seyirci kalmayacağını bir kere daha ifade etmek isterim. Türkiye’nin Rakka operasyonuna ilişkin fikri açıktır, aynen Musul gibi, Cerablus’ta bizim yapıp başarı sağladığımız gibi Rakka’nın da Rakka halkından oluşturulacak unsurlarla birlikte, meşru ordularla birlikte yapılmasının doğru olduğu kanaatindeyiz. Musul operasyonu bittikten sonra Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu bittikten sonra Rakka operasyonunun yapılmasının askeri bakımdan daha doğru olacağı yönündedir. Sahada bir askeri gereklilikler var, Türkiye bunları yakinen takip ediyor. Üzerine düşen her türlü sorumluluğu hem Türkiye’nin güvenliğini sağlamak bakımından hem Türkiye’nin dostlarının güvenliğini sağlamak bakımından bunları yerine getirmeye gayret ediyor” şeklinde konuştu.

“Yarın sabah FETÖ’yü Türkiye’ye iade etmeleri ya da geçici tutuklama kararı vermeleri belki çok kolay görünmüyor”
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ABD’de FETÖ’nün iadesine yönelik sürdürdüğü temasları hatırlatan Kurtulmuş, “Daha önce çok çeşitli vesilelerle başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün ilgili kişilerin, bizlerin Amerika Birleşik Devletleri’ne gittiğimiz zaman ilgili muhataplarımızdan ısrarla talebimiz ‘FETÖ’lyü iade edin. Ayrıca bu süre içerisinde Türkiye’ye zarar vermemesi için geçici tutuklama kararı vererek izole edin.’ Türkiye’ye karşı operasyonları yürüten ve 15 Temmuz darbesinin arkasındaki bir numaralı isim olan bu kişi, halen bulunduğu yerden, Amerika Birleşik Devletleri’nden kendi networkunu kontrol edebilecek, insanlara mesajlar iletebilecek, meşhur Türkiye Cumhuriyeti hükümetine ve Türk devletine karşı operasyonları yönlendirebilecek bir imkanı sahiptir. Bu imkanın bu kişinin elinden alınması dostluk gereğidir. Sayın Bekir Bozdağ da hem 15 Temmuz sonrasında hazırlanmış olan yeni dosyayı ilgili muhataplarına sunarak bu anlamda adalet bakanları düzeyinde ilk teması sağlanmış ve bu çerçevede yapılan görüşmelerde oldukça verimli geçmiştir. Ümit ediyorum ki bu bir süreç, yani bugünden yarına, yarın sabah FETÖ’yü Türkiye’ye iade etmeleri ya da geçici tutuklama kararı vermeleri belki çok kolay görünmüyor ama sürecin hızlandığını ifade etmek isterim. Sayın Bozdağ’ın gezisinin bu anlamda bu ziyaretin aradaki ilişkileri daha da net bir hale getirdiği ve FETO’nun iadesi ya da geçici tutuklanması sürecini hızlandırdığını ifade edebilirim. Söylenmesi gerekenler hem şifai olarak Türkiye’nin talepleri olarak ifade edilmiş hem dosya kendilerine takdim edilerek bununla ilgili gerekli adımların atılması ricasında bulunulmuştur. Ayrıca her düzeyde yaptığımız gibi bir kere daha şu uyarılarda bulunmuştur. Eğer Amerika Birleşik Devletleri’ne, Amerika Birleşik Devletleri’nin meşru hükümetine, devletine karşı herhangi bir terörist bir eylemde bulunsaydı ve biz o teröristi alıp burada Çankaya’da, Ankara’da, İstanbul’da bir yerde şu kadar küsür sene saklasaydık, korusaydık Amerikan halkı ve yöneticileri ne hissederse biz de bunları hissederiz, Türk halkı da bunu hissediyor diyerek kendilerine gerekli siyasi uyarılarda yapılmıştır. İnşallah Türkiye’ye bu büyük kabusu yaşatan, 15 Temmuz gecesindeki o karanlık geceyi yaşatan ve ondan sonraki süreçte de boş durmayan örgüt liderinin Türkiye’ye en kısa zamanda iadesi mümkün olur ya da bu iade süreci içerisinde geçici tutuklama kararı mümkün olur” ifadelerini kullandı.

“Amaç parlamentoyu by-pass etmek değil”
Kurtulmuş, OHAL kapsamında 29 Ekim’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelere ilişkin muhalefetin eleştirisi ve Meclisin yok sayıldığına yönelik eleştirilerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“AK Parti hükümeti olarak Mecliste bir çoğunluk problemimiz var mı? Hangi yasayı getirsek, Meclisten geçirme imkanımız vardır. Tartışılır, biraz vakit alır, Türkiye gündemini biraz meşgul eder ama bir günde değil 3-5 günde, bir haftada çıkar. Muhalefetin engellemesiyle karşılaşırsa biraz daha vakit alır. AK Parti, parlamentoda çoğunluğu itibariyle istediği bir yasayı çıkarma gücüne sahip olmayan bir iktidar partisi değildir. İstediğimiz her yasayı Meclise getirip, Meclisin iradesine sunarız, çoğunluk AK Parti’dedir, AK Partili milletvekillerinin de çoğunluğu bunu uygun görürse o yasa çıkar. Kanun Hükmünde Kararnamelerdeki bizim temel amacımız etkin, süratli ve gerçekten sonuç alıcı işler yapmaktır. Kanun Hükmünde Kararnamelerle gündeme getirilen birçok konu aslında normal şartlarda bir düzen içerisinde yapılamayacak işlerdir. İşte örneğin, kamudan bu kadar çok FETÖ’cü insanın ayıklanması, temizlenmesi. Bunu normal şartlarda zor yaparsınız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılanmasına ilişkin kararların alınması, yaparsınız da yine uzun süreler alır. Buradaki amaç parlamentoyu by-pass etmek değil, etkin, hızlı, sonuç alıcı adımları atabilmektir ve bu istikamette de kararlarımız alıp yürüyoruz. Nihayetinde Türkiye çok olağanüstü bir süreçten geçiyor, bu olağanüstü süreçte bizim vakit kaybetmeden sonuç alıcı, tesirli adımlar atmak mecburiyetimiz var.”

“MHP ve CHP’nin nasıl tavır takınacağı önemli”
Kurtulmuş, bir gazetecinin yeni anayasaya ilişkin çalışmalarla ilgili sorusu üzerine ise, “Türkiye’de anayasa tartışmaları yeni yapılmıyor. AK Parti geçtiğimiz hükümetler zamanında da yeni anayasayla ilgili çalışmalar yapmış, daha önceki yıllarda da yeni anayasayla ilgili çalışmalar yapmış olan bir siyasi partidir. Burada iki tür yol takip edilebilir; birincisi çok kapsamlı bir anayasa değişiklik teklifi, bu tam manasıyla bir yeni anayasadır, böyle bir hazırlığımız mevcuttur, tamamlanmıştır. Ayrıca şu anda ihtiyaç olan temel meselelerle ilgili daha dar kapsamlı bir anayasa hazırlık paketi, bu da hazırlanmıştır. AK Parti’nin önünde iki tane dosyanın, hazırlığın olduğunu ifade etmek isterim. Anayasa deyince tek başımıza bizim gücümüz yetmiyor. Anayasa değişikliğini yapabilmek için diğer partilerin tavırlarının, tarzlarının ne olacağını görmemiz lazım. Sayın Devlet Bahçeli’nin işin önünü açan, bu tartışmaları bir an evvel hızlandırıp sonuçlandırmak niyetini ortaya koyan beyanları açıktır. Dolayısıyla burada MHP ve CHP’nin nasıl tavır takınacağı bizim atacağımız adımların hem kapsamını belirlemek hem takvimini belirlemek bakımından önemlidir” diye konuştu.

“Tek başımıza topa girmeyiz”
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tek başımıza halledemeyeceğimiz bir işi, tek başımıza halledecekmiş gibi topa girmeyiz. Eğer burada bir ittifak, bir konsensüs gerekliyse o konsensüsü ararız, hangi kısıtlar içerisinde bu konsensüse ulaştığımızı biliriz. Bu konsensüse ulaştıktan sonra da takvimi işletmeye başlarız. Bu bir müzakere süreci gerektirecektir doğru, bu müzakere süreçleri içerisinde diğer partilerin ne tür tavır takınacaklarını görmemiz lazım. Bu tavırlar sonucu 330’u aşacak bir irade ortaya çıktığını gördüğümüz anda ve hangi kapsamlı anayasa teklifiyle bunun olması mümkünse bunu gündeme getiririz. 330’a ulaşmak için başka partilerin bu anlamdaki görüşlerini de sonuna kadar dinleriz. Kimin söyleyeceği ne varsa yeni anayasa konusunda ya da anayasa değişikliği konusunda onları dinleriz, 367’yi bulsak bile millete gideriz. 330’la 367 arasında olursa zaten mecburen gideriz 330’un altında Parlamentoda çıkarsa o da başımızın üstüne ama herhalde siyasi bir parti olarak, iktidar partisi olarak 330’un altında çıkması muhtemel bir noktaya eğer bu iş gelirse o adım da herhalde atılmaz. 330’u aştığımızı gördüğümüz anda düğmeye basar adımlarımızı atarız.”

“Türkiye gerektiği zaman hava desteğini de ÖSO’ya vermeyi sürdürecektir”
“Bakanlar Kurulu toplantısında Genelkurmay Başkanının da bir sunumu söz konusu oldu. Fırat Kalkanı Harekatı’ndan bahsetmiştiniz, 69. gündeyiz. Planlar doğrultusunda devam ediyor dediniz ama son 8 günden bu yana TSK’ya bağlı uçakların havadan destek vermediğini görüyoruz Genelkurmay Başkanlığının yaptığı açıklamalarda. Suriye rejimi ile ya da Rusya ile bu konuda görüşmeler mi devam ediyor? Bir sıkıntı mı var? Yerdeki hava savunma sistemlerinden kaynaklanan bir tehdit mi söz konusu?” soruları üzerine ise Kurtulmuş, “Biz bir taraftan operasyon yapıyoruz, bir taraftan diplomasi yapıyoruz. İkisini birden yürütüyoruz. Orada bizim amacımız, DEAŞ’ın ve Türkiye’ye tehdit oluşturan unsurların o bölgeden temizlenmesidir, tespit edilen bölgeden temizlenmesidir. Türkiye orada başka silahlı güçlerle bir mücadele içerisine girme niyetinde değildir, böyle bir hedefi de yoktur. Hedeflediğimiz şey çerçevesinde adımlarımızı atıyoruz, planlandığı şekilde atıyoruz, arada ortada olan bazı meseleler ortaya çıkarsa bunu da konuşarak, görüşerek diplomatik olarak aşmaya çalışıyoruz. Bu bütün alanlarda böyle hem Fırat Kalkanı’nda öyledir hem de Musul operasyonu ile ilgili de öyledir. Dolayısıyla Türkiye’nin sahadaki Özgür Suriye Ordusu’na vermiş olduğu lojistik destek herhangi başka bir güçle savaşması için değil, DEAŞ ve PYD unsurları, Türkiye’ye tehdit teşkil eden unsurlara karşı verilen savaşta sağlanacak lojistik destektir. Bu çerçevede operasyonumuz planlandığı gibi devam ediyor, bundan sonra da devam edecek. Türkiye gerektiği zaman hava desteğini de Özgür Suriye Ordusu’na vermeyi sürdürecektir”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun üst düzey PKK’lı bir yöneticinin ele geçirilmesi ile ilgili yaptığı açıklamaya yönelik soruya Kurtulmuş, “İçişleri Bakanımızın yapmış olduğu açıklamada dile getirdiği kişi ismini tabi kamuoyuna açıklamamız mümkün değil. Önemli bir isim Türkiye’deki PKK operasyonları açısından. Bu kişilerin sorgulamasında ifadesinde çok sayıda bilginin ortaya çıktığını anlıyoruz. Bu bilgiler çerçevesinde güvenlik kuvvetlerimiz de bir takım yönlendirmeleri yapacaktır. Neleri söylediğini kamuoyu ile paylaşmak doğru olmaz. Önemli bir kişi olduğunu ve çok kilit bilgilere sahip olduğunu paylaşabiliriz. Bu kişinin sorgulaması ile Sayın Kışanak’ın yargılanması arasında hiçbir bağlantı yoktur” cevabını verdi.

Kurtulmuş, 10 bin özel harekatçı ve 5 bin güvenlik korucusu alımı ile ilgili süreç hakkında şu bilgileri verdi:
“İçişleri Bakanlığı bu süreci başlatıyor. İhtiyacın karşılanması bakımından en kısa zamanda düğmeye basılacaktır. Hem 10 bin özel harekatçı hem de 5 bin güvenlik korucusu temin edilecektir.”
Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ın tutuklanmasının ardından Diyarbakır Belediyesine bir kayyumun atanıp atanmayacağı ile ilgili Kurtulmuş, “Şuan da Kışanak ile ilgili devam eden bir süreç var. Tutuklama kararı var. Bu tutuklama kararı çerçevesinde gerekli işlemler yapılır” dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının da aralarında bulunduğu 16 kişi hakkında gözaltı kararı verilmesine ilişkin olarak ise Kurtulmuş, “Cumhuriyet gazetesinin yazar kadrosuna dönük bir operasyon değil. Yeni Gün Haber ve Yayıncılık grubuna yani Cumhuriyet gazetesine ve Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi olan Cumhuriyet Gazetesi Vakfına ilişkin 18.08.2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan bir soruşturma var. Bu tüzel kişiliğe açılmış olan bir soruşturmadır. 30 Ekim tarihi itibariyle ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından arama, el koyma ve gözaltı kararları verilmiş. İlgili kişiler ile ilgili de bu uygulama bugün itibariyle başlatılmıştır. Şu anda devam etmekte olan soruşturması önceden başlatılmış olan bir dosya var. Devam eden bir hukuki var. Bu hukuki süreci hep beraber izleyeceğiz. Bizim siyaset olarak bu süreçle ilgili şöyle ya da böyle olsun şeklinde bir şey söylememiz mümkün de değil doğru da değil. En kısa zamanda sürecin sonucunu hep beraber göreceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Hükümetin idam ile ilgili bir çalışmasının şuan için olmadığını belirten Kurtulmuş, konuya ilişkin şu bilgileri verdi:
“İdam tartışması, sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği için gündeme gelmiş bir konu değildir. Siyaseten özellikle 15 Temmuz akşamından sonra 246 şehidimizin olduğu karanlık bir geceden bir darbe teşebbüsünden bir kalkışmadan bahsediyoruz. Nereye gidersek gidelim milletimizin büyük çoğunluğu idamdan bahsediyor. Dolayısıyla siyaset, demokratik bir siyaset kamuoyunun tercihlerini yok sayarak yol alamaz. Sayın Cumhurbaşkanımız da halk oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak, halkın bu taleplerini dile getirerek gündeme taşımıştır. Eğer parlamento bu işi hallederse, böyle bir karar getirirse ben bekletmeden onaylarım demiştir. Şimdi biz de AK Parti olarak bütün bunları kendi aramızda değerlendiriyoruz ama herhangi bir şekilde idam kararının getirilmesi ya da herhangi bir Anayasa değişikliğini yapacak güce tek başımıza sahip değiliz. Bu parlamentonun vereceği bir karardır. Bu konuyu eğer parlamento gündemine taşır ve burada önemli bir şekilde idam kararı istikametinde bir sonuç kanaati ortaya çıkarsa adım atılır. Sonuç itibariyle bir toplumsal talep var. Henüz siyasetin değerlendirmesine bu konu şuan da girmiş değildir. Siyaset toplumdaki bu talepleri yok sayarak yol alamaz. Dünyanın birçok ülkesinde idam cezalarının olduğunu biliyoruz. Batı ülkelerinde de doğu ülkelerinde de birçok ülkede idam cezalarının olduğunu biliyoruz. Bu nihayetinde kamuoyunun talebidir. Parlamentonun buna vereceği cevap, parlamentonun yaklaşımı ve sonunda parlamentoda alınacak kararla ilgili bir konudur.”

İHA

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.