Sinan Ateş, Davasında Savcılık Esas Hakkında Mütalaasını Açıkladı

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin 12’si tutuklu 22 sanığın yargılandığı davanın bugün görülen duruşmasında savcılık, esas hakkında mütalaasını açıkladı.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin 12’si tutuklu 22 sanığın yargılandığı davanın bugün görülen duruşmasında savcılık, esas hakkında mütalaasını açıkladı. Bir sonraki duruşmayı 30 Eylül 2024 tarihine erteleyen mahkeme, tutuklu sanıkların tahliye talebini reddetti.

Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkındaki davanın 6’ncı duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görüldü.
Savcılık, tutuklu sanıklar Eray Özyağcı, Vedat Balkaya, Suat Kurt hakkında hakkında “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, sanıklar Doğukan Çep ve Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş hakkında suça azmettirmeden dolayı kasten öldürme suçlamasıyla ağırlaştırılmış hapis cezası talep etti.

Savcılık tutuklu sanık Tolgahan Demirbaş’ın ‘kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmesi’ suçlamasının kaldırılması talebinde bulundu. Geçtiğimiz duruşmada serbest bırakılan tutuksuz sanıklar Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz ve Osman Bayraktar’ın beraatini isteyen savcılık, adli kontrol şartlarının da kaldırılmasını talep etti.

Sanıklar Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Emre Yüksel, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu ve Aytaç Ataç’ın iştirak halinde işlenen suça yardım eden fail olarak kabul edilmesi yönünde görüş bildiren savcı, bu kişilerin tasarlayarak kasten öldürmeye yardım suçundan 15’er yıldan 20’şer yıla kadar hapis cezası istedi.

Sanık Alper Atay’ın suçluyu kayırma suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep eden savcı, sanıklar Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz ve Osman Bayraktar’ın ise beraatine karar verilmesini istedi.

Mahkeme tahliye kararı vermezken, sanıklardan eski Ankara Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal’ın HTS kayıtları istendi. Dava 30 Eylül’e ertelendi. Sanıklara savunmaları için ek süre verildi.

Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, duruşmaya 8 koruma polisiyle geldi. Karar sonrası Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, aile avukatı Şeyda Şahin, anne Saniye Ateş ve abla Selma Ateş, basın açıklaması yaptı.

Ayşe Ateş;”Alelacele kapatılmak istenen bir dosya, onca delile rağmen siyasi uzantılarla aradaki bağı koparmak için mücadele veren bir yargı süreciyle karşı karşıyayız. Malumunuz olduğu üzere bu süreçte tek kişilik hücrelerde kalan tutuklulara 19 ay boyunca verdikleri, hiçbir beyanla uyuşmayan ezberletilmiş ortak bir ifade vasıtasıyla bu siyasi cinayeti, adi bir cinayet gibi göstermek için basın ve medya dahil olmak üzere bütün imkanlarını kullanan karanlık bir güce karşı savaşıyoruz.

Eğer yargı süreci bu kadar hızlı ilerlerse şüphesiz ki Sinan Ateş suikasti davası, tarihin en kısa süren siyasi cinayet davası olarak kayıtlara geçecektir.
Bu şartlar altında biz diyoruz ki; milletimiz yanımızda, devletimiz arkamızda dursun. Adil yargılamanın önü açılsın. Dosyalar birleştirilsin, bütün suçlular hakim karşısına çıkarılsın. Çünkü adımız kadar biliyoruz ki; bu siyasi cinayet bütün karanlık yönleriyle aydınlatılmazsa, Türkiye, daha büyük bir karanlığa doğru sürüklenecek. Buradan alınan siyaset yeni siyasi cinayetlerin kapısını aralayacak. Türk milleti, yeni Bengisu’larla, yeni Banu Çiçek’lerle tanışacak. Türk milletinin yeni Ayşe Ateş’leri olacak. Dün dövdürülerek susturulan gazeteciler, yarın öldürülecek. “Nereden biliyorsunuz” diye soracak olursanız, yeni eylem planlarını sosyal medyadan çoktan duyurdular. Bu siyasi cinayeti dile getiren gazetecileri, siyasetçileri hedef tahtasına koyup ‘helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız’ tehditlerini bol keseden savurmaya başladılar. ‘Konjonktür müsait olduğunda fiili eylem yapacağız’ şeklinde paylaşımları dolaşıma soktular. Bu yargılamadan paçayı kurtarırlarsa, olacaklar gün gibi ortada değil mi? Karanlık her gün çeşitli mecralardan el kaldırarak ‘ben buradayım’
Bu siyasi cinayet dosyasında da Ülkü Ocakları ve MHP içerisine sızmış bu karanlık güce dair aradığınız her türlü bulgu var. Müsaadenizle, dosyada yer alan ve geçtiğimiz günlerde yazılı ve görsel basına da yansıyan bu bulguları yeniden özetlemek istiyorum…

Bu siyasi cinayet dosyasında, karanlığın karıştığı birçok şiddet eylemine ilişkin birçok delil var. Kişisel verilerimiz de bu karanlık gücün ayaklarının altına paspas olmuş. Herhangi birini kafaya taktıklarında emniyet içerisindeki uzantıları vasıtasıyla dakikalar içerisinde, devlete emanet ettiğimiz bütün kişisel verilerimize ulaşabiliyorlar. Suça karıştıklarında jandarmadaki uzantıları tarafından kollanıyorlar. Sadece, babası Sinan’ın arkadaşı olduğu için 8 yaşındaki bir kız çocuğu hakkında bilgi toplamaktan imtina etmiyor, herhangi bir kadının kişisel verilerini emniyetin kapalı sisteminden kolaylıkla temin edebiliyorlar. Bizler kadın cinayetlerinden bu kadar muzdaripken vatandaşımızın canının ve malının emanetçisi emniyet görevlisi ise sebebini bile sormadan elindeki bütün verileri iletiyor. Öldürecek mi, dövdürecek mi, merak bile etmiyor. İnsan, ‘Bu nasıl bir güvenlik zafiyetidir’ diye sormadan edemiyor.
Görünen o ki şans eseri yaşıyoruz. Daha önce de ifade ettiğim gibi, bu siyasi cinayet dosyası masanın üzerinde, görmesi gereken herkesin baktığı bir zarfın içinde duruyor. Ancak zarfın üzerinde ‘Kayıp Mektup’ yazıyor. Bu yüzden bakan gözler göremiyor, dokunan eller tutup kaldıramıyor. Bu vesileyle, buradan sizlerin aracılığıyla, artık adaletin tesis edilmesi gerektiğine inanan, siyasi cinayetlere ‘Dur’ demek isteyen bütün milletvekillerimize çağrımı yineliyorum, sayın vekillerim, bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekliliği gün gibi ortadadır. Aziz milletimizin adalete olan güveni sarsılmış, vicdanı günden güne daha çok kanayan her bir bireyinin sizlerden beklentisi de bu hususta ortaya bir irade koymanızdır. Çünkü Türkiye’nin adaletli ve aydınlık yarınları için bu zarf ivedi bir şekilde açılmalı, yargının üzerindeki siyasi baskı kaldırılmalı ve böylelikle, bu suça karışan her kim varsa adil bir şekilde yargılanıp kanunların öngördüğü cezayı almalıdır.’’ diye konuştu.

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.