‘Uyanma Zamanı’: Tıp Topluluğuna Çin’deki Zorla Organ Toplama Konusunda Sessizliğini Kırma Çağrıları Hızla Büyüyor
Zorla organ toplama suçuna ortak olanlar, sadece neşterleriyle canlı masum insanların organlarını çıkaranlar değil. Suça sessiz kalmak da suç ortaklığı anlamına gelir.
Bu ifade, BM İnsan Hakları Konseyi toplantısının oturum aralarında 23 Mart’ta düzenlenen sanal yuvarlak masa toplantısında öne sürülen görüşlerden biriydi. Birleşik Krallıktan bir milletvekili, doktorlar, avukatlar ve aktivistlerin katıldığı panelde, komünist Çin’in devlet onaylı ve sayısız inançlı insanın ölümüyle sonuçlanan organ yağmacılığı karşısında onlarca yıldır süren tepkisizlik tartışıldı.
Çin rejiminin gözetimi altında zorla organ toplandığının ilk kanıtı 2006’da ortaya çıktı. O yıl birçok tanık The Epoch Times’a başvurarak, büyük çoğunluğu zulüm gören Falun Gong uygulayıcıları olan devasa Çinli inanç mahkumları havuzunu, bir canlı organ bankasına dönüştüren korkunç uygulamanın varlığını doğruladı.
Falun Gong, doğruluk, merhamet ve hoşgörü ilkelerine dayanan ahlaki öğretilerden ve meditatif egzersizler oluşan manevi bir uygulamadır. Komünist rejim, 1999 yılında Falun Dafa uygulayıcılarına karşı geniş kapsamlı bir zulüm kampanyası başlattı ve o zamandan beri milyonlarca uygulayıcıyı hapishanelerde, çalışma kamplarında ve diğer tesislerde hapsetti.
‘Kandırılmış’
Organ toplamayla ilgili ilk raporlardan bu yana 16 yıl geçti. Ancak bu yasadışı eylemi durdurma yolunda farkındalık sınırlı kalırken, yavaş ilerleme kaydedildi. ABD Kongresi ve AB parlamentosu konuyu kınayan kararlar aldı ve birkaç ülke dışarıdan organ alımını durdurdu. Ancak panel katılımcıları, şu anda failleri sorumlu tutacak bir yasanın bulunmadığını belirtiyor.
Bu eylemsizliğin bir kısmı, organ nakli topluluklarındaki kişiler de dahil olmak üzere, sorunun büyüklüğünün anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Utah Üniversitesi’nde mide-bağırsak kanseri uzmanı olan Dr. Weldon Gilcrease, tıp camiasının sadece yüzde 5 ila 10’unun zorla organ toplamayı duyduğunu tahmin ediyor. Panelde, farkında olanlar arasında bile çoğu kişinin konuyla ilgili pasif göründüğünü, sorunun bir şekilde kendi kendine çözüleceğini umduğunu söyledi.
Gilcrease tıp camiasındaki yaygın düşünceye değinerek, Çin rejimi 2015 yılında idam mahkumlarının organlarını kullanmayı bırakacağını ve gönüllü bir organ bağışı sistemi kuracağını söylediğinde, “umudumuz, onlara inanabilmek ve onlarla bir nevi işbirliği ve yardımlaşma yapabilmekti” dedi.
Çin, Dünya Sağlık Örgütü’ne katıldığında da, dünyanın aynı tavrı aldığını söyledi.
“Ahlakımız, değerlerimiz ve tıp etiğimizle Çin Komünist Partisini ve Çin’i ikna etmeyi veya etkilemeyi umuyorduk. Ama tam tersi oldu,” dedi. Gilcrease’in hesabına göre Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en iyi tıp bilimcilerinden dokuzu, çalıştıkları kurumların Çin Komünist Partisi ile gizli bağlantıları nedeniyle, işten ayrıldı.
2020’de bağımsız bir halk mahkemesi, rejimin insanları organları için öldürmeyi bıraktığına dair hiçbir kanıt bulamadı.
Mahkeme, hükümetlerin bu konuda araştırma yapmayarak “birçok insanın korkunç ve gereksiz yere ölmesine izin verdiğini” söyledi.
2006’dan beri konuyu takip eden Kanadalı bir araştırmacı avukat olan David Matas, uluslararası sağlık camiası ile ilgili olarak, “Çin Komünist Partisi ‘istediğiniz değişikliği yapacağız, istediğiniz değişikliği yapıyoruz, yasaları değiştireceğiz, yasaları değiştiriyoruz’ diyerek bu insanları oyuna getiriyor” dedi.
Matas “Ama herhangi bir soruşturma yok,” dedi. “Şeffaflık yok, araştırma yok, bu sadece bir tür kandırmaca var ve tabii ki bu insanlar oyuna getirildiklerini kabul etmek istemiyorlar.”
Gilcrease ve panelin diğer katılımcıları, Batılı tıp camiasının kendi kendini denetleme konusunda pek iyi bir iş çıkaramadığını gözlemlediklerini bildirdiler. 2000 ve 2017 yılları arasında, saygın İngiliz tıp dergilerinde yayınlanan ve Çin organ nakli verilerini kullanan 445 araştırma makalesinin yüzde 99’undan fazlasının donör rızasını gösteremediğini açıklayan bir rapora atıfta bulundular. Bu makaleler 85.000 nakli kapsıyordu.
ÇKP Eş Seçeneği
Panelistler, Çin rejiminin ayrıca siyasi ve ekonomik etkisini, birçok ülkeyi bu konuda sessiz kalmaya zorlamak için kullandığını söyledi.
On yıl önce bir BM İnsan Hakları Konseyi etkinliğinde, İspanyol insan hakları avukatı Carlos Iglesias, 1999 yılında Falun Gong’a karşı zulmün emrini verdiği için eski Çin lideri Jiang Zemin’i kınayan üç dakikalık bir konuşma yapacaktı.
Iglesias, Pekin’in hak ihlalleri hakkındaki incelemeleri durdurma çabalarından bahsederken, “Gündem tartışılmadan önce, Çin Komünist Partisinin temsilcisi sandalye sandalye dolaştı, her bir ülkeyle ayrı ayrı konuşarak, o anda ve orada ‘eylem yapılmasın’ demelerini söyledi” dedi.
Zorla organ toplama iddialarının ilk ortaya çıkmasından bir yıl sonra, 2007’de, konu hakkında endişe duyan bir düzine Fransız cerrah, ülkenin önde gelen liderlerine vermeyi planladıkları bir dilekçeyi imzaladılar. Bu olay, Pekin’in Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapmasından bir yıl önceydi.
Dilekçeyi imzalayan doktorlardan biri ve Centre Hospitalier Universitaire de Montpellier’de cerrah ve profesör olan Francis Navarro, 2013’te konu hakkındaki farkındalığı artırmayı amaçlayan bir konferansta, ancak bunun yerine kendisine “önce sakinleşmesi ve sonra da mümkün olduğunca ağzını sıkı tutması” söylendiğini anlattı. Doktora göre Fransız hükümetinden gelen bu talep, “Çünkü Çin ile bu konuyu masaya koymanın zamanı değil” diyordu.
Fransa’da, Zorla Organ Toplamaya Karşı Doktorlar (Doctors Against Forced Organ Harvesting-DAFOH) da dahil olmak üzere çeşitli tıp etiği grupları, uluslararası organ nakli turizmiyle mücadele eden önlemleri yasalaştırmak için en az üç kez girişimde bulundu. DAFOH’un Fransa şubesi müdürü Dr. Harold King, The Epoch Times’a, ancak hükümetin her seferinde organ nakli için yurtdışına giden yeterli sayıda Fransız olmadığı gerekçesi ile yasa tasarısını geri çevirdiğini söyledi.
Buna karşın DAFOH’un 2014 yılında her yıl 300 Fransızın açıklama yapmadan ülkenin organ nakli bekleme listelerinden kaybolduğunu ortaya çıkardığını söyledi. Bunun, bu organları almak için Çin’e gitmiş olabileceklerinin bir göstergesi olduğunu belirtti.
Çin rejiminin, Falun Gong’u hedef alan yok etme kampanyasına başlamasından bu yana yirmi yıldan fazla bir süre geçti. Araştırmacılara göre bu hareketin yoğunluğu Çin’in organ nakli endüstrisine paralel olarak artıyor.
İspanyol asıllı avukat Iglesias, Barselona Üniversitesi’nin daha önce organ hırsızlığı konusunda uyarılmasına rağmen, 2014 ve 2017 yılları arasında Çinli tıp doktorlarına organ nakli konusunda eğitim verdiğini hatırlattı.
Aynı zamanda İnsan Hakları Hukuk Vakfı’nın Avrupa direktörü olan Iglesias, The Epoch Times’a “Bu makul bir şekilde ve muhtemelen ÇKP parasıyla ödenen bir ticari anlaşmadır” dedi.
Daha önce yuvarlak masa toplantısında, “Üst düzey sağlık görevlileri ile Çin Komünist Partisi arasında bu bağlantılar, bu ilişkiler var” demişti.
“Bu kötülükten uzak durmaları gerekiyor çünkü muhtemelen cinayete suç ortağı oluyorlar.
“Yani uyanma vakti.”
Yazan: Eva Fu, The Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.