Yorgun Bir Toplum


Himalaya dağlarının yüksek rakımlarında Bhutan isimli bir krallık olduğunu duymuştum. Ve, çok eski dönemlerden beri süregelen kültürleri bozulmasın diye kapılarını yabancılara -uzun zamandır – kapatmış olan bu krallığın giderek değişmesine ve demokrasiye geçmesine üzülmüştüm. Bu üzüntünün sebebi farklı temellere dayanıyor olabilirdi belki. Birçok kişiye saçma da gelebilirdi.


Demokrasi  teriminin, yozlaşmış, taraf olan ve dürüstlükten nasibini almamış insanların elinde ne denli korkunç bir silaha dönüştüğünü hepimiz biliyoruz.

Şimdi Bhutan’da değişiyor, 5 yıldızlı bir otel dikmeye başlamışlar Himalayalara diyorlar. Demokrasi ve zenginlik geliyormus oraya da.


Bir ülke daha var aynı kaderi paylaşan.  İnanılmaz bir doğası olan, sadece turizmle bile zengin olabilecek bir ülke. İnsanları karakterli ve çalışkan olan bir ülke. Dünyanın  en büyük ikinci su kaynaklarına sahip olduğu söylenen bir ülke. O da kısa bir sure önce demokrasiye geçiş yapmış.


Fakat dünyanın en büyük ikinci su kaynaklarına sahip olduğu söylenen Nepal’de günde 18 saat elektirikler kesik. Duyduğumuza göre 21 saate çıkacakmış. Zar zor geçinen esnaflar elektirik kesintisi yüzünden bile iş yapamıyor, birer birer iflas ediyorlar. Hiç bir iş sahası yok. Birçok başka devlet onların gürül gürül akan ırmaklarına santraller kurup elektirik üretiyor, ardından da Nepal devletine fahiş fiyata satıyorlar. Demokrasi naraları atanlar, hak ve özgürlük diyenler ise gıkını bile çıkarmıyor. Elektiriği satın alanlar zaten onlar.


Küçücük ülkedeki milletvekili sayısı bizim ülkedekinden daha fazla. Her kafadan bir ses çıkıyor. Nepal insanı kime inanacağını şaşırmış gibi görünüyor. Bu duruma hala alışamamışlar.


Toplum içerisinde kamplaşma da başlamış. Bu hiç alışkın olmadıkları bir durum aslında.  Farklı bir altyapısı, farklı gelenekleri olan bu insanlar bu  kamplaşmayı kınıyorlar. Şaşkınlar. ”Görüyor musunuz olan biteni?” diyorlar. ”Bu toplum nereye doğru gidiyor?” diyorlar. Artık orda da taraflar var. Olmak zorunda. Artık sözüm ona demokrasi var ne de olsa.

Büyük bir işsizlik var, fakirlik var, fakat hala sosyal patlama yok, hala cinayet yok, hala hırsızlık yok, hala gasp yok. Hala gözleri ışıldıyor insanların, hala seninle ekmeklerini zevkle paylaşıyorlar. Geçmişten gelen kültür ve inanç sistemi onları hala onurlu insanlar olarak ayakta tutuyor. Ama öyle ki, şartlar artık onları da zorluyor. Alışkın değiller, yorulmuşlar biraz.

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.