Mersin’de Neden Bir Kent Kültürü Oluşmuyor – 2

Mersin’de neden bir kent kültürü oluşmuyor adlı ilk yazımda Sayın Uğur Pişmanlık ile yaptığımız konuşmadan esinlenerek genel bazı tespitler yazmıştım. Gelen olumlu tepkiler üzerine bu konunun üzerinde durmam gerektiğin düşündüm. İlk tespitler genel anlamda yerel yönetimler, odalar, sivil toplum kuruluşları, kentteki medya ve kentte verilen ödüller ile ilgiliydi.

Şimdi bu konuya bazı önemli iş insanları ve basın mensupları ile yaptığım konuşmalar sonucunda bir de iş dünyası açısından da yaklaşmak mecburiyeti hissettim. Mersin’de maalesef iş dünyasında da pek çok alanda olduğu gibi önemli bir kültür eksikliği var. Bu duruma maalesef pek çok basın ve medya kuruluşu bazen bilerek bazen de istemeden de olsa çanak tutuyor.

Ama bu durum değişmeli. İş dünyası kültürü, kent kültürünün oluşmasında önemli bir parçadır. Elbette ki ticari bir başarı ne azımsanacak bir iş ne de herkesin başarabileceği bir şeydir ama “iş insanı” kavramını sadece ticari başarı ile sınırlamamak gerek. Mersin’de pek çok alanda olduğu gibi iş dünyasında da bir taşra kültürü devam ediyor. Taşra kültürü derken kastettiğim ise kişiler ve kuruluşlar arasındaki bön bir rekabet. Kent kültürünü, kimliğini ve toplumsal refahı ciddi anlamda pek düşünen yok. Bu iş büyük oranda Mersin Büyükşehir Belediyesinin kucağına bırakılmış durumda. Nasıl olsa Büyükşehir var…

İş insanlarının büyük çoğunluğu zenginliğimi nasıl daha da arttırabilirim ve ismimi nasıl daha ön plana çıkarırım peşinde. Gerçek anlamda toplumsal duyarlılıkla hareket eden, kendilerine ekmek yediren kenti düşünen, cesur ve entelektüel derinliği olan iş insanları maalesef azınlıkta. İş dünyası kültürüne yön verecek ve örnek olacak bu tür kişiler ise kendilerini anlayabilecek ve ifade edebilecek mecra bulmakta zorlandıkları için de genelde arka planda.

Gelişmiş kültürlerde iş dünyası kentteki pek çok önemli konuya öncülük eder ve dahil olur. Kültür ve sanatın oluşmasında başattırlar. Sermaye sahipleri oldukları için maddi güç onların elindedir. Bu konularda sorumluluk alırlar ve kentin gelişmesi için vizyonları ile öncülük rolü üstlenirler. Böylece topluma yaptıkları katkı ile doğal bir şekilde ön planda olurlar. çünkü lider ruhludurlar.

Peki, Mersin’in iş insanlarının çoğu ne yapıyor? Bir fotoğraf karesine girmek, bir gazetenin veya derginin içerisinde boy göstermek, kapağında yer almak veya kentte verilen bir ödülün sahibi olabilmek için  bir sürü para ödeyip çıkar ilişkileri kuruyorlar. Kente gerçek anlamda bir şeyler katmak için düşünmeye ve sorumluluk almaya gelince ise çoğu ortada yoklar.

Bir düşünün, kentte pek çok iş insanları derneği ve grup şirketler var. Bu kurumların hangisinin kent kültürü ve sanatı ile ilgili ayrılmış bir bütçesi var? Hadi bütçeyi bırakalım, kent kültürü ve sanatı ile ilgili kaçının politikası ya da strateji belgesi var? Kaç tane firma kentteki sosyal sorumluluk projeleri için bütçe ayırıyor? Kentteki genç girişimciliği geliştirmek için fon veriyor? Kaçı kentteki gençlerin önünü açmak için projeler üretmeye istekli? Ya da kentin önemli problemleri ve konuları karşısında cesurca doğruları söyleyip toplumu aydınlatma sorumluluğunu alabiliyor? Ve bunu kendi çıkarları ya da isimleri için değil; gerçekten toplum için yapmaya hevesli ve kaç iş insanının böyle bir vizyonu var?

Sağlam bir kent kültürünün oluşması için kentte sağlam bir iş dünyası kültürünün de olması gerekir. Kent, zaten özünde bunu barındıran bir kavram. Mersin’de böyle bir kültürün oluşmasına öncülük edebilecek, bu kalibrede iş insanları ve firmalar elbette var. Sadece kendi cebini değil ama aynı zamanda yaşadığı kenti ve toplumu düşünen, toplumsal duyarlılıkla hareket eden iş insanları elbette var. Sadece konu bütçe de  değil… İyi niyet.

Bu iş insanları aynı zamanda toplumun refahı için gerektiği zaman öne çıkıp, gerçeği söyleyebilen, olaylar karşısında susmak yerine cesurca kendini ifade edebilen, tüm toplumda adaleti sağlamak için sorumluluk alabilen, sistemi ve siyaseti eleştirebilen, insanlık anlamında da örnek teşkil eden iş insanları. Yanlışları doğruları tartışılabilir ama söyledikleri şeylerde gerçekten samimiler. Perdenin arkasında kendini garantiye alıp konjonktüre göre davranmıyorlar. Kafalarının ardında da başka bir niyet yok.   

İşte bu yüzden, iş dünyasında bu insanlar örnek alınmalı ve örnek gösterilmelidir. Mersin’in hep bir dünya kenti olduğunu söylüyoruz ama kent kültürü olmayan bir şehir dünya kenti olamaz. Bu yüzden iş dünyasına yön verecek bu tür insanlar her platformda ön plana çıkarılmalı ve Mersin’deki iş dünyası kültürüne de yön vermeleri sağlanmalıdır. Mersin’de bir kent kültürünün oluşması için iş dünyası artık kendini bulmalı ve nitelikli bir iş dünyası kültürü Mersin”de yerleşmelidir. Her zaman şunu vurguluyoruz; bunun oluşması için de kentte temiz ve doğru bir basına çok ihtiyaç var çünkü bu insanları anlayabilecek ve anlatabilecek bir medyanın Mersin’de olması, hem kent kültürünün oluşturulması açısından hem de toplumun refahı açısından çok önemli.

Böyle bir iş dünyası kültürü olmayan kentten de pek birşey beklenmemeli.

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.