Alaska Zirvesi Ardından Washington
“Kötülüğün içine kolayca girilir ama güçlükle çıkılır.”
Bizde Rus’tan çok Rusçu, Amerikalı’dan daha Amerikancı insanlar vardır. Misal, Alaska’daki samimiyet, bizdeki Rusçular ve Amerikancılar tarafından sevinçle karşılanır. Fakat aynı karede Putin değil de Erdoğan olsa, hemen saldırıya geçilirdi. “Vay sen nasıl olur da Trump ile o denli yakın olursun, ne yaptın, hangi tavizleri verdin?” kesin denirdi. Ama işte Putin olunca dünya barışına hizmet etmiştir. Onurlu duruş sergilemiştir. Ya da tersten bakınca Trump için de iyi duygular beslenir benzer şeyler söylenir. Sadece kendimize bu kadar acımasız davranır, konduramayız. Kraldan daha kralcı olmaktır bunun adı.
Zirveye geçersek, tüm dünya daha bir hafta önceden görüşmeye kilitlendi. Binlerce yorum, tahmin, görüşler paylaşıldı. Bilhassa bizim haber kanalları bununla yattı, bununla kalktı. Tüm haberciler zirveye fokuslandı. İlk görüntüler beklenenden çok olumluydu. Samimi karşılaşma herkeste umutlar yeşertti. Zirvenin müspet havada geçmesinin ötesinde, dünya kamuoyuna pek fazla bilgi verilmedi.
Alaska’da sadece Ukrayna konuşulmadı tabii. Fakat diğer dünya konularında konuşulanlar dışarı pek sızmadı. Alaska Zirvesini, 2. Dünya Savaşı sonrası yapılan, Yalta Konferansına benzetenler hayli fazla idi. Ancak bugünkü koşullar o günkü koşullarla asla karşılaştırılamaz. Zira günümüzde ilişkiler çok girifttir. Ticari çıkarlar ve ülkeler arası temaslar oldukça yoğundur. Geçmişe oranla ülkelerin birbirlerine ihtiyaçları fazladır. Öyle ha deyince kolay kolay savaşlar çıkamıyor.
Savaşlar niçin yapılır? Toprak ve para için. Savaşlar öncesi müttefiklikler de önemlidir. Kimin kiminle ortak hareket edeceği nasıl pozisyon alacağı vb…
Eğer ABD kendine rakip olarak Çin’i seçmiş ise, yanına Rusya’yı almak zorundadır. Çin için de aynısı geçerlidir. Hangi taraf Rusya ile hareket ederse, o taraf avantajlı konuma geçer. İşte Trump tam da bunu yapmak istiyor. Rusya için dünyanın geri kalanını karşısına alıyor. ABD kamuoyu dâhi bu konuda ikiye bölünmüştür. Başta Çin, ardından AB ve hatta Hindistan bile şu anki ABD yönetimi için Rusya kadar önemli değildir.
Trump farklı ve alışılmadık bir başkan profili çiziyor. Oldukça gerçekçi davranıyor. Demokratlar gibi demokrasi ambalajına gizlenmiyor. Açık sözlü, cesur ve kararlı. Putin de tecrübeli ve güçten anlayan, sert gerçekçi bir lider. Karakterleri uyuşuyor denilebilir.
Bu konumlanmanın en fazla kaybedeni Avrupa’dır. Hem ABD hem Rusya tarafından ortada bırakılmıştır. Askeri bakımdan kendi kendine yeterliliği zaman alacaktır. Ekonomisi ise yıldan yıla geriye girmektedir.
Türkiye’nin durumu tam netlik kazanmasa da Avrupa’ya göre daha şanslıdır. Savunma sanayiindeki atılımları, Türk, Müslüman ve Afrika dünyasındaki olumlu yönde imajı ve ilişkileri Türkiye’yi kolay kolay dışlamanın ve karşısına almanın pek mümkün olmayacağı bir süreçteyiz. Türkiye nereden bakarsanız bakın son iki yüzyılın en güçlü seviyesindedir.
Dünya kurulduğundan bu yana paylaşım isteği, zenginliklere konma dürtüsü hep vardır. 20. yüzyılın fosil yakıtlarına ulaşma çabası, bugün yerini nadir toprak elementlerine ulaşmaya bırakmıştır. Bir de tabii ticari yolların taksimi meselesi vardır. Buzulların erimeye başlaması yeni ve ummadık ticari yolları gündeme getirmiştir.
Alaska’yı değerlendirmek ve görüşmelere devam edebilmek için, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ve Avrupalı liderler bu kez Washington’a davet edildiler. Dünkü Washington toplantısının verdiği görüntü, Ukrayna ve Avrupa’nın bu savaşı daha fazla yürütecek istek ve güçte olmadığını ortaya koydu.
Tüm liderler adeta Trump’ı tasdikler durumdaydı. Görüşmeler sonucunda, Ukrayna’ya verilecek belli güvenlik garantileri sonucu ve Ukrayna’nın vereceği toprak tavizleri ile bu savaşın bitebileceği umudu belirmiştir. Bu hâliyle Alaska ve Washington’dan Rusya ve ABD kârlı çıkmış denilebilir. Önümüzdeki günlerde Putin, Zelensky ve Trump arasında bir barış antlaşması toplantısı yapılacaktır. Toplantının yeri ve zamanı kesinleşmese de İstanbul’un ev sahipliği de gündemdedir.