Eylül ve Şiir

Şiir gibi başlayan bir mevsimin,
Ağustos’ta bırakılan bir yazın,
Serin sabaha taşıyan bir güzün…
Kalplere düşen ince bir sızısın EYLÜL.

Eylül, yılın en şiirsel ayıdır. Yazın parlak günlerini geride bırakıp sonbaharın serin rüzgârlarına teslim olduğumuz, gökyüzünün tonlarının yumuşadığı, ağaçların yapraklarını yavaş yavaş toprağa bıraktığı ay… Hepimizin hayatında bir “Eylül” vardır; bir ayrılığa, bir başlangıca, bir hüzne, bir umuda denk gelir.

Şairlerin dizelerinde en çok geçen aylardan biridir Eylül. Çünkü Eylül, sadece takvim yapraklarında değil, kalbimizin derinliklerinde de bir dönüm noktasıdır. İnsan, yazın telaşsızlığından çıkar, biraz daha içe döner. Eylül, ruhun kendini dinlediği, hafifçe duraksadığı, düşüncelerin berraklaştığı bir zaman dilimidir.

Göç eden kuşlara bakın mesela. Onlar da bilir ki, Eylül yolculuk vaktidir. Bir yuvadan başka bir yuvaya doğru kanat çırparken gökyüzünde çizdikleri iz, aslında bize de hayatı hatırlatır: Hiçbir şey kalıcı değildir, ama her şeyin bir vakti vardır. Eylül’ün şiirselliği işte tam burada gizlidir; geçişleri kabullenmeyi, ayrılıkların da hayatın bir parçası olduğunu öğretir.

Şairler, Eylül’ü bazen bir sevgilinin vedasında, bazen çocukluğun hatıralarında, bazen de yeni başlangıçların kıyısında anar. Eylül, umutla hüznü aynı dizelerde buluşturur. İşte bu yüzden, Eylül’ü anlatırken kelimeler şiire dönüşür. Çünkü başka türlü anlatılamaz bu ayın ruhu.

Bir şiirin satırları gibi geçicidir Eylül. Uzun uzun kalmaz; yazla sonbahar arasındaki köprüdür sadece. Ama etkisi kalıcıdır. İnsan ruhunda bıraktığı iz, belki bütün yılın duygusunu belirler. Eylül, biraz da “yarım kalmış” şeylerin ayıdır. Yazın tamamlanmamış hayalleri, bitmemiş buluşmaları, ertelenmiş planları Eylül’le birlikte başka bir mevsime devrolur.

Okulların açıldığı, şehirlere dönüşlerin başladığı, tatil bavullarının kapandığı bir dönemdir aynı zamanda. Çocukların defter kokusu, yeni alınan kalemlerin heyecanı, sokaklarda serinleyen rüzgârla karışır. Yani Eylül, hayatın yeniden düzenlendiği, yeniden ritim kazandığı bir zaman kesitidir.

Şairin kalemi içinse Eylül, en bereketli mevsimdir. Çünkü şiir, en çok geçişlerde doğar. Bir mevsimden diğerine geçerken hissedilen belirsizlik, insanda derin bir duygu yaratır. İşte Eylül, bu duygunun adıdır.

Peki bizler için Eylül ne ifade eder? Kimimiz için yeni bir başlangıçtır; kimimiz için bitmiş bir aşkın ardından gelen sessizliği simgeler. Bazılarımız için çocukluğun yazdan kalma neşesi, bazılarımız içinse kışın habercisi olan serin akşamlarıdır. Ama hangi pencereden bakarsak bakalım, Eylül’ün her hali şiirle anlatılır.

“Bir ay kalır, sonra gider” deriz ya… Aslında Eylül, gittiğinde bile kalır. Çünkü hafızamızda bir fotoğraf gibi saklanır: Sararmış yaprakların sesi, gökyüzünde süzülen kuşların göç yolculuğu, sabahın serinliğinde duyulan ilk rüzgâr… Bunların hepsi Eylül’ün dizeleridir.

Gazete köşesinde Eylül üzerine yazmak, aslında insanın kendi iç dünyasını anlatmasıdır. Çünkü hepimizin içinde bir Eylül vardır. Kimi zaman bir ayrılığın hüznüyle, kimi zaman bir kavuşmanın umuduyla… O yüzden Eylül’ü anlamak, biraz da kendimizi anlamaktır.

Bugün bir pencere kenarında oturup dışarıya baktığınızda, gökyüzünün rengi size şiir fısıldayabilir. Bir ağacın dalından süzülen yaprak, kalbinize “vakit değişiyor” diyebilir. Belki de bu yüzden Eylül, sadece bir ay değil, aynı zamanda bir şiirdir.

Şairler Eylül’ü yazmaya devam edecek, bizler de onu yaşamaya devam edeceğiz. Çünkü Eylül, hayatın en güzel derslerinden birini verir: Her şeyin bir zamanı var. Ve o zaman geldiğinde, vedalaşmayı da, başlamayı da bilmek gerekir.

Sevgili okurlar, Eylül geldi. Onu bir şiir gibi okuyun, bir melodi gibi dinleyin, bir hatıra gibi saklayın. Çünkü Eylül, hayatımızın en şiirsel ayıdır.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.