2007 Isparta Uçağı Düşürüldü Mü?

Vikipedia

Amerikalı eski istihbaratçı gazeteci Wayne Matson  geçen hafta Rusya’da meydana gelen uçak kazasının ardından kazanın sabotaj olduğunu iddia ederek  “İçinde İran’a çalışan 5 nükleercinin olduğu uçak önce havada patladı, sonra düştü. Türkiye’de 2007′de, içinde Türk fizikçilerin de olduğu uçak önce havada patlayıp düşmüştü. Tüm bu kazaların ardında İsrail gizli servisi MOSSAD var.” açıklamalarıyla gündeme oturdu.

20 Haziran’da RussAir’ e ait bir Tupolev 134 tipi bir yolcu uçağı, 52 yolcusuyla Rusya’nın Pedrozayodsk  Havalimanı’na birkaç kilometre uzaklıkta düşmüş ve kazada 44 kişi ölmüş, 8 kişi yaralanmıştı. Wayne Matson  iddiasına göre ölenler arasında İran’daki Buşehr nükleer reaktörünün inşaasında çalışan ve İsrail’in şiddetle karşı çıktığı İran’ın nükleer programına önemli katkılarda bulunan “beş nükleer bilimci ve mühendis” yer alıyordu. Kazada hayatını kaybeden nükleer bilimciler Hindistan, Çin ve Bulgaristan’da da bazı nükleer projelerde çalışmışlardı.

Wayne Matson’un 30 Kasım’da Isparta’da düşen Atlas Jet uçağında da Mossad’ın parmağı olabileceğini iddia etmesi olayda sabotaj ihtimalinin o zaman da var olduğunu ve hala olayın aydınlanamadığına dikkat çekildi. Dönemin Isparta Valisi Şemsettin Uzun, yaptığı bir açıklamada, uçağın enkazının bulunduğu yerin havaalanına iniş rotası üzerinde bulunmadığını belirterek “Uçak oraya nasıl indi anlamak mümkün değil. Sırtın öbür tarafına düşmüş” demişti.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün yaptığı açıklamada da uçağın kuleyle yaptığı son konuşmadan sonra rotasından saptığının keşinleştiği ancak bunun nedeninin bir türlü tespit edilemediği, hava koşullarının uçuş için uygun olduğu, havaalanındaki cihazların normal çalıştığı, uçağın motorlarının çarpma anına kadar faal ve iniş takımlarının açık olduğu belirtilmişti. Yani normal şartlarda kazaya neden olacak uçaktan ve havaalanından herhangi bir teknik aksaklık tespit edilememişti.

Ulaştırma Bakanlığı’nın Kasım 2008 ‘de onayladığı ve adli soruşturmayı sürdüren Keçiborlu Savcısı’na gönderdiği kaza raporunda; pilotların yorgun ve deneyimsiz oldukları, “alçalma planındaki usulleri doğru kullanmamış” ve “karşılıklı çapraz kontrol sağlamamış” olmalarının kazaya neden olduğu belirtildi. Uçağın uçuş güvenliği ile ilgili 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren uçaklarda kullanılması mecburi ekipmanlarından olan yer yaklaşım ikaz sisteminin (EGPWS) de arızalı olması nedeniyle pilotun sistem tarafından ikaz edilemediği ve kör uçuş yaptığı; bunun sonucu olarak da uçağın kuyruğunun Türbetepe’ye çarpmasına mani olamadığı açıklandı. Saat 23:35’te Isparta havalimanı trafik kontrol kulesinden iniş izni istendikten 10 dakika 23 saniye sonra kule tarafından cevap verilmesi hava trafik kontrolündeki aksaklık olarak gösterildi. Bir diğer teknik eksiklik, Isparta Havaalanı’na yaklaşmayı kolaylaştıracak haritanın uçağa yüklenmemiş olmasıydı. Rapora göre, pilotların geç karar vermesinden kaynaklanan bu olay bir kontrollü uçuşta yere çarpma kazası (CFIT) idi.

Resmi kaynaklara göre kazanın tanımlanması ve olabilecek teknik nedenleri yukarıdaki gibi ancak yine de kazanın kesin nedeni olarak gösterilemez.

Kazanın olduğu dönemde sabotaj iddialarını ortaya atan askeri uzmanlara göre pilotlar elektronik aldatmaya maruz kalmış olabileceklerini söylemişlerdi.

Yine geçen Mayıs ayında İstanbul Sabiha Gökçen’de  meydana gelen ‘‘Korsan Kule’’ olayını hatırlarsak eğer; ‘Korsan’ tıpkı bir hava trafik kontrolörü gibi, uçakla kule arasındaki telsiz frekansına girmiş, iki uçağa talimatlar vermiş, birini istediği yöne göndermiş neyse ki durum çabuk fark edilmiş ve olası acı bir durum önlenmişti. Yönlendirilen uçaklardan biri olan THY uçağının pilotu durumu fark edince kuleyi uyarmış ve olay kontrol altına alınmıştı. Korsan’ın bu işi zevk için yapan bir çılgın olabileceği söylenmiş ve konu kapanmıştı. Isparta uçağı da belki böyle bir yöntemle yanlış yönlendirilmiş olabilir. Tabii ki bir çılgın tarafından değil.

Uçakta bulunan ve sabotaj ihtimalini kuvvetlendiren nükleer fizik alanında Başta Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Engin Arık olmak üzere 6 fizikçi  Isparta’daki bir çalıştaya gidiyorlardı. Prof. Engin Arık ”Deneysel Yüksek Enerji Fiziği” alanında çalışmaları olan hızlandırıcı projesine ve Türkiye’nin CERN’e üyeliği için çalışan ve  nükleer fizik konusunda Türkiye’yi geri plandan alıp doğru yola sokacak adımlar atan bir bilim insanı olduğu için birileri tarafından hedef haline gelmiş olabileceğini söyleyen eşi Prof. Metin Arık Habertürk’e yaptığı açıklamada kendilerin de uçağın düşürülmüş olabileceği ihtimalini düşündüklerini fakat kimler tarafından düşürüldüğünü tam olarak bilemeyeceklerini söyledi.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.