4. Metin Altıok Şiir Ödülü Birhan Keskin’e Verildi
Kırmızı Yayınları tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen ödülün seçiciler kurulunda Talât Sait Halman, Doğan Hızlan, Ülkü Tamer, Eray Canberk, Hilmi Yavuz, Ali Cengizkan ve Güven Turan yer aldı. Seçici kurul üyeleri, “Türk şiirinde belli bir damarın derinleşmesine katkıda bulunması, insana olan derin kazısını bu kitapta daha da derinleştiren yaklaşımı ile bireyin karmaşası konusunda ulaşılan en uç noktaları göstermesi” gerekçesiyle ödülün Birhan Keskin’e verilmesini kararlaştırdı. Metin Altıok Şiir Ödülü’nü geçtiğimiz yıllarda sırasıyla Haydar Ergülen, Azad Ziya Eren ve Hulki Aktunç almıştı. Birhan Keskin’e ödülü, mayıs ayında düzenlenecek bir törenle verilecek.
Birhan Keskin 1963 yılında Kırklareli’nde doğdu. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk şiirini 1984 yılında yayımladı. 1995-98 yılları arasında arkadaşlarıyla birlikte Göçebe dergisini çıkarttı. Çeşitli yayın kuruluşlarında editör olarak çalıştı. 1991 ile 2002 arasında beş şiir kitabı yayımladı: Delilikler (İskenderiye Kütüphanesi Yayınları, 1991), Bakarsın Üzgün Dönerim (Era Yayıncılık, 1994), Cinayet Kışı + İki Mektup (Göçebe Şiir Kitapları, 1996), Yirmi Lak Tablet + Yolcunun Siyah Bavulu (YKY, 1999), Yeryüzü Halleri (YKY, 2002)
Kim Bağışlayacak Beni‘de bu beş kitabı tek bir ciltte bir araya getirilmiştir. 2005’te yayımlanan Ba adlı şiir kitabı, 2006 Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazanmıştır. (Birhan Keskin, Gülten Akın’dan sonra bu ödülü kazanan ikinci kadın şairdir).
2006 tarihli Y’ol ise uzun bir şiir olan “Taş Parçaları” ile “Eski Dünya” şiirlerini bir araya getiriyor.
Şiirleri:
Ayrılık
Kaç gecenin çölüdür bu ayrılık
Kaç şiirin dölüdür üstüme
Örttüğün bu ince sessizlik
Kalbim alış artık, kır kendini
Kendi duvarında, sesini
Kendi duvarına haykır.
Tesadüfen birbirine rastlamış
Başka başka aşklarsızın siz artık
Geceyle gündüz gibi birbirine
Ayrılmış. O ki rüzgar, bir zaman
Senin çölünde kumlar uçurmuş,
O ki gece ve esmer, görmüyor
Sahrayı, sesi içinde karışmış.
Her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer
Kendi sabrını deneyen taş,
Kendi uykusuzluğunda yatak oldun.
Kül koy şimdi yanına korunun
Seni kavuran onu da yakmasın.
Aşkla besle kendini, gül yetiştir,
Sardunya çoğalt.
Ki, sen aşktan ve ayrılıktan
Başka ne anlıyorsun.
…………………………………………………..
Gitmek mi Yitmektir, Kalmak mı?
Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
Bilemem, belki bu yüzden
Ben sana yanlış bir yerden edilmiş
Bir büyük yemin gibiydim.
Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
Yine de döneyim döneyim istedim.
Ah benim sesimle
Söylesem de, inanmazlar
Benzemiyor çünkü bir dile.
Döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
Döndüğüm bu sema sensin, döndüğüm.
Sen benim kara ömrüme vuran
Suyumu harelendiren sevincimdin.
Onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin, bırak gitsin
O senin en ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.
……………………………………………….
Aşk
Aniden. Birdenbire, beklenmedik olandan…
Beklemeyene: Dilegelen bir dünya.
Vahiy gibi, en çok ona benziyor.
Baharın karnını öptüğüm rüya.
O yüzden “ayak”landım, yukarı ağdım.
Sana vardığımda ağlamam bundan…
Adını andığımda sıcak akıyor bütün nehirler
Dünyayı dolduran sözü olduran o.
Ve ben ne desem şimdi, benden değiller.
Hâlâ soruyor musun bana, aşk ne demek:
O en “bir” ve “tam” olana yürümek.
Durup durup geçmesin içinden ağlamak
Dur, neden ağlıyorsun ca’nım,
Yetmez mi ikimize bir sağanak…