Ağırlık Merkezi Rusya’da
“Güvenilir olmayan yiğitten sayılmaz.” Çeçen Sözü.
Avrupa’nın geçmiş dönemdeki yükselişi sanayileşmeye, kolonileşmeye bağlanır daha çok. Oysa az bilinen bir gerçek daha var. O da bitmek tükenmek bilmeyen Rus, Türk savaşlarıdır. Tarihte bu iki millet o denli çok savaştı ki aradan sıyrılan Avrupa kolay ilerledi. Eğer Türkler ve Ruslar bu kadar çok savaşmayıp, Avrupa’ya abansalardı. Bugünkü Avrupa başka kimlikte olabilirdi.
Rusya bir süper güç mü? Askerî kapasite açısından buna evet diyebiliriz ama ekonomik ve teknolojik bakımdan süper güç değildir Rusya. Ki son Ukrayna savaşı askeri kapasitesini de sorgulatır hâle soktu. Her şeye rağmen dünya sahnesinde ağırlığı olan bir devlettir. Nükleer güçtür örneğin. 17.5 milyon km2 toprağı ile ilk sıradadır. Fakat nüfus açısından o denli büyük değildir. 140 milyonluk nüfusu vardır. Demografisinin yarısına yakını Müslüman veya Türk orjinlidir. Beyaz Ruslar git gide bitme noktasına yaklaşmaktadır. Doğurganlık sorunu ve alkol bağımlılığı ciddi yaralar açmaktadır.
Ukrayna Savaşı, Rusya ve dünya açısından bir dönüm noktasıdır. Savaşın bitme ihtimali dengeleri değiştirecek potansiyel taşımaktadır. Ukrayna Savaşı ekonomik açıdan Avrupa’yı vurmuştur. Ucuz enerji tedariki sekteye uğramıştır. Buna mukabil Avrupa’da bir durgunluk hasıl olmuştur. Yanı sıra ilave yük olarak Ukraynalı göçmenler meselesi doğmuştur. Diğer taraftan savaşta zayıflayacak bir Rusya, Avrupa’nın çok işine gelirdi. Rusya, Ukrayna Savaşı’ndan güçlenerek çıkıyor denilebilir. Ukrayna Savaşı’ndan güçlenerek çıkan bir Rusya, Avrupa ve Türkiye açısından tehtide dönüşür. Öte yandan savaşın sürmesi, dünyada nükleer savaş tehlikesini arttırır.
Trump yönetiminin Rusya’ya yakın durması ve Avrupa’yı eskisi kadar kollayıcı davranmaması, Avrupa’da bir panik havası estirdi ve güvenlik derdine düşürdü. Avrupalılar bundan böyle refahlarına harcadıkları parayı, silahlanmaya yatırmak zorunda kalacaklar.
Trump yönetiminin önceliği Avrupa ve İsrail’in güvenliğini sağlamak değildir ki ABD bu iki bölge için yıllardır kaynaklarını tüketmektedir. Bu arada en büyük rakibi saydığı Çin ile mücadeleye gerektiği kadar zaman ve kaynak ayıramamaktadır. ABD içinde küreselci, siyonist savaş lobisi de Trump yönetiminin politikalarına engeller koymaktadır. Nereden baksanız Ukrayna Savaşı tam bir çıkmaza dönüşmüştür.
Soğuk Savaş döneminin iki rakibi, bu kez işbirliği yapacak aşamaya geçebilir mi? Trump’ın yaklaşımı ve son Alaska Zirvesi’ndeki samimiyet bunun mümkün olabileceğini göstermektedir. ABD ile beraber hareket eden bir Rusya, küresel emellerini daha kolay elde eder.
Olası bir ABD- Rusya birlikteliği dünyanın geri kalanını karşısına alır. Avrupa, Hindistan, Çin ve Güney Amerika muhtemel rakiplere dönüşür. Rusya, Çin ile beraber hareket ettiğinde bu kez Çin bloğu avantajlı konuma geçer. Kısaca Rusya ağırlık merkezinde bulunmaktadır ve tercihleri dünya politikasını değiştirebilecek güçtedir.
ABD ile yakınlaşan Rusya, Türkiye bakımından eski anlayışını ve yakınlığını sürdürmeyebilir. Balkanlar’da, Kafkasya’da, Türkistan’da, Afrika ve Ortadoğu’da farklı ve Türkiye karşıtı girişimlerde bulunabilir.
Böyle bir politika Türkiye’yi Avrupa’ya ve Çin’e daha fazla yaklaştırır ki hatta Türkiye’nin AB üyeliği dâhi mümkün olabilir. Çünkü AB, Türkiye’nin askeri gücünden Rusya’ya karşı yararlanmak isteyecektir.
Rusya’nın Çin yanlısı davranması Türkiye’nin daha fazla işine yarar. Ancak bilinmelidir ki Rusya’nın Türkiye gibi ‘denge’ politikası gütmesi daha mümkün görünmektedir. Fakat ABD ve Çin ile gerginliğe varmayan, ortak çıkarlara dayalı bir politika ise oldukça güçtür ve sürdürebilirlik açısından riskler taşır.
Şangay İşbirliği Örgütü’nün 25. toplantısına Türkiye diyalog ortağı sıfatıyla üst düzey bir katılım gerçekleştirdi. Zirveden yansıyan izlenimler, Türkiye’nin büyük ilgi gördüğü ve önemli ikili görüşmeler gerçekleştirdiğidir. Bilhassa Putin -Erdoğan görüşmesi dünyada ilgiyle izlendi ve çok olumlu havada gerçekleşti.