Batı İle Rusya Arasındaki Çatışmalar Yoğunlaşıyor. Bu Durum En Çok Çin’in İşine Geliyor
Batılı ülkeler, Rusya’ya yönelik politikalarını gözden geçirmeye yanaşmıyor ve bu durum, özelikle Rusya’nın komşu ülkesi Çin’in etkisini güçlendiriyor.
2010’ların başından bu yana Batı, Rusya’ya karşı olumsuz bir tavır sergiliyor. Batının siyasi ve medya ortamındaki söylemleri bu tavırla şekilleniyor ve Rusya’nın düşman olduğu algısı yaratılıyor. Rusya’nın Şubat 2022’den bu yana Ukrayna’daki askeri operasyonları, AB ve Moskova ilişkisini tamamen kopma noktasına getirdi. Bunların sonucu olarak Batı, yoğun bir şekilde yaptırımlar uyguluyor. Bu şekilde Rusya ekonomisinin hızlı bir biçimde çökmesi hedefleniyor. Fakat bu hedefe yaklaşılamadığı gibi, Çin Komünist Rejimi durumdan istifade ederek gücüne güç katıyor.
Rusya’dan Çin’e enerji ihracatında yüzde 40 artış
Batı, Rus petrolü ve gazı için bir satış pazarı olarak giderek değerini kaybediyor. Birçok Batılı ülke, karşılayamadığı enerji ihtiyacını başka ülkelerden daha zor ve yüksek bedel ödeyerek yerine koymaya çalışıyor. Rusya ise Batı yerine, Hindistan ve Çin gibi ülkelere enerji ihracatını artırıyor.
Interfax haber ajansına göre, Rusya’nın Çin’e enerji arzı bu yıl yüzde 40 artacak. Birçok uzman, Batının enerji talebindeki azalma nedeniyle, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin enerjiyi daha ucuza ithal edebileceklerini tahmin ediyor.
Ancak Kremlin için koşullar kabul edilebilir düzeyde. Ne de olsa Rusya ve Çin’in, enerji dışında pek çok ticari ve siyasi alanda da işbirliği var. İki ülke arasında geçtiğimiz günlerde, yatırım işbirliğini derinleştirmek ve Çin’e tarım ürünleri ihraç etmek için anlaşmalar imzalandı. Buna karşılık ÇKP rejimi, Rusya’ya birçok teknolojik ekipman tedarik edecek.
Rusya’nın Pekin ile ilişkileri doruk noktasında
Mayıs ayında, Rusya Başbakanı Mihail Mişustin Pekin’de Çin Komünist Partisi lideri Xi Jinping’i ziyaret etti. Bu görüşmelere Başbakan Li Qiang da iştirak etti. G7 zirvesinin Rusya’ya yönelik yaptırımlarının ve ÇKP rejimine yaptığı ‘Rusya’yı Ukrayna’da kontrol ettiği bölgeleri boşaltmaya ikna etme’ çağrısının da etkili olmadığı ortada.
Rusya Federal Vergi Servisi Başkanı Mihail Mişustin, iki ülke arasındaki ilişkilerin “şu anda doruk noktasında olduğunu” vurguladı. Londra’daki Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu’nun (School of Oriental and African Studies – SOAS) Çin Enstitüsü müdürü Steve Tsnag, bu duruma şaşırmadığını ifade etti. Tsang, İngilizce yayınlanan The Epoch Times’a verdiği demeçte, Rusya’ya yönelik yaptırımları Çin’in kendisi için bir fırsat olarak gördüğünü söyledi.
Batı’nın Pekin’e karşı manevra alanı daralıyor
ÇKP rejimi resmi olarak Ukrayna ihtilafında kendisini tarafsız ve hatta sözde bir barışçı elçisi olarak lanse ediyor. Devlet Başkanı Xi, Çin ve Rusya’nın “ekonomi, ticaret ve yatırım alanlarında işbirliğini artırması” gerektiğini vurguladı. Komünist Parti rejimi Batıya, Rusya ile işbirliğinin hiçbir uluslararası normu ihlal etmediğini belirtiyor. Çin, Batının Ukrayna’ya silah sevkiyatında bulunduğunu, ancak Pekin’den Rusya’ya hiçbir silah sevkiyatının bulunmadığını vurguluyor.
Rusya Güvenlik Konseyi sekreteri Nikolai Patrushev, Çin ile Rusya arasındaki ilişkilerin derinleşmesini “Moskova için stratejik öneme sahip bir yol” olarak nitelendirdi. Buna karşılık Batı, yaptırımlar yoluyla Çin’i Rusya’dan uzaklaştırmaya yönelik çok fazla hareket alanına sahip değil.
Batının Rusya’dan kopuşu ideolojik politika hedefleriyle birleşince, Batı’nın Çin’e bağımlılığı da artı. Şirketler, yüksek enerji fiyatları nedeniyle, Avrupa’dan taşınmaya devam ediyor ve göç edilen ülkeler arasında Çin de var. Çin, nadir toprak elementleri, yarı iletkenler, rüzgâr türbinleri ve güneş panelleri bileşenleri imalatında önemli bir konuma sahip.
Ayrıca Çin “iklim koruma” anlaşmalarının uygulanmasında kilit ülke olarak görülüyor. Batı, özellikle bu nedenle de Çin ile bir çatışmadan kaçınıyor.
Çin çok kutuplu bir sisteme karşı
Center for a New American Security (CNAS) gibi birçok ABD’li düşünce kuruluşu, başka gelişmelere de dikkat çekiyor. İngilizce yayınlanan The Epoch Times’a göre uzmanlar, Rusya, Çin ve İran arasında üçlü işbirliğinin güçlendiğini söylüyor. Bu üç ülkenin ortak paydasının, ABD’nin uluslararası düzeydeki etkisini baltalamak olduğu ifade ediliyor.
CNAS’tan Jacob Stokes, Komünist Parti rejiminin Rusya’nın sürekli dile getirdiği gibi “çok kutuplu” bir dünya düzenini hiçbir şekilde amaçlamadığının altını çiziyor:
Aslında Çin, Çin liderliğindeki ortakların ABD’ye karşı güçlerini birleştirdiği, iki kutuplu bir sistem hedefliyor.
Pekin, Rusya gibi ortakların güçlenmemesini memnuniyetle karşılıyor.
Çin işbirliği içinde olduğu ülkelerin liderliğini üstlenmek ve uluslararası düzeydeki kararlarda söz sahibi olmak istiyor.
“Kurallara dayalı düzen” mi yoksa “otoriter düzen” mi?
Stokes’a göre Pekin, Moskova ve Tahran’ın fazla yakınlaşmasının önüne geçmek istiyor. Aksi takdirde Ortadoğu’daki ekonomik ve diplomatik dengeler Çin’in aleyhine gelişebilir. Fakat aynı zamanda Çin, “ortaklarının tamamen çökmesini” önlemek için de elinden geleni yapacaktır. Çünkü bu üçlü blok oluşumu, Batı’ya karşı bir denge oluşturması açısından, Çin için çok değerli.
Bu yaklaşım, CNAS’ın “kurallara dayalı dünya düzenine” karşı birleşen “otoriter bir blok” açıklamasıyla örtüşüyor.
Pekin ve Moskova’dan yükselen sesler, Batı’nın kendi çıkarları söz konusu olduğunda, uluslararası kuralların çiğnendiğine dikkat çekiyor. Buna NATO’nun Yugoslavya’ya yönelik ve Irak savaşındaki saldırıları ile sergilediği tutum örnek gösteriliyor. Aynı şekilde Batı 2014’te Ukrayna’da seçilmiş hükümete karşı yapılan darbeyi desteklediği yönünde eleştiriliyor.
Yazan: Reinhard Werner, The Epoch Times Almanya
Çeviren: Evren Durmaz, The Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.