Belirsizliğin Dayanılmaz Hafifliği
“Korunamayan zenginlik yağmalanır” b.zorba
Geleceği yalnız Allah bilir. Biz ölümlüler sadece tahminlerde bulunuruz. Veya gelecekle alakalı bilimsel çalışmalar yaparız. Bugün, dünya öyle bir denge -ya da dengesizlikte- duruyor ki nereye evrileceği pek kestirilemez. Misal, Ukrayna -Rusya savaşı bitecek mi, bitecekse ne zaman ve hangi şartlarda biter? Gazze’de durum nereye evirilir? Çin, Tayvan’a girer mi? Türkiye-İsrail savaşı hangi şartta ve ne zaman başlar? ABD ekonomik, gümrük yaptırımları hangi sonuçları doğurur? AB ülkeleri yeniden eski günlerine dönebilir mi? Sorular bitimsizdir, uzayıp gider..
Bunlardan herhangi birine vereceğiniz cevap, sadece tahminden ibarettir ve diyelim ki birkaçı tuttu. Bu sizi çok önemli bir şahsiyet yapmaz. Tutmuştur o kadar. Medyadaki yorumlara bakınca böyle bir hissiyata kapılıyorum. Onlarca fikir, düşünce, varsayım havada uçuşuyor. Herkes kendi bagajına göre konuşuyor.
Dünya genelinde insanları yönetmek giderek zorlaşıyor. Yolsuzluk, yoksulluk dolandırıcılık, çeteleşme, madde bağımlılığı artıyor. Devletlerin halklar üzerinde etkisi, yaptırım gücü düşerken, ulus üstü şirketlerin gücü artıyor. Bir hesaplamaya göre, 2050 yılına gelindiğinde dünyayı az sayıda, tekelleşmiş dünya devi şirketin yöneteceği öngörüsü vardır.
Günümüzdeki en temel yanılgı, şimdiyi 20. yy paradigmalarıyla okumaktır ki 20. yy paradigmaları ortadan kalkmıştır. 2. Dünya Savaşı ertesinde kurulan yeni dünya düzeni ve kurumları bitmiştir. Bugün, Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Ceza Mahkemesi, IMF, Dünya Sağlık Örgütü vb. kurumlar işlevsizdir.
Hegomon ABD hegomanyasını kaybetmiştir. Dünya nüfusunun yüzde 15’ni oluşturan Batı, dünya üretiminin ve silah gücünün büyük bölümünü elinde tutarken, üretim ve askeri güç kapasitesi, Avrasya ve küresel güney denen ülkere kaymaktadır.
ABD, dünyayı kontrol etme kabiliyetini kaybetmiştir. ABD önümüzdeki süreçte Amerika kıtasına çekilecektir ve kendi iç güvenliğini sağlama derdine düşecektir. Dolar, rezerv para olma özelliğini yitirecektir.
Avrupa Birliği: Almanya ve Fransa’da milliyetçi, göçmen karşıtı partilerin iktidar olması durumunda Birlik dağılma eğilimine girecektir. AB ekonomik açıdan git gide geriliyecektir. Her ülke kendi derdine düşecektir.
Afrika’nın yıldızı 2050’lere doğru parlayacaktır. Kıta insan gücü, doğal kaynaklar ve ekilebilir araziler -dünya ekilebilir arazisinin yüzde 65’i Afrika’dadır- bakımından yükselen değer haline gelecektir.
Çin: Tüm öngörülerde dünyanın bir numaralı ülkesi hâline geleceği konusunda hemen herkes hemfikirdir. Çin askeri, teknolojik, üretim ve yenilikçilik bakımından lider ülke olacaktır. Müttefikleri çoğalacaktır. Hindistan ve Rusya bunlardan en önemlileridir. Eğer Çin bu iki ülkeyi yanında tutabilirse gücüne güç katacaktır.
Çin geleceğin normlarını da belirleyen ülke olacaktır. Hemen tüm öncü ve yenilikçi teknolojiler oradan çıkacak ve ilk orada uygulama fırsatı bulacaktır. Dijital dünya devletinin merkezi, kural koyan ülke olacaktır.
Türkiye: ABD ve Avrupa önünde Çin’e doğrudan karşı olmasa da bir bariyer olarak, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar ve Türkistan’da -eski Osmanlı bakiyesi coğrafyalarda- bir dengeleyici dünya gücene dönüşecektir. Türkiye önderliğindeki bu birlikteliğe muhtemelen G. Kore ve Japonya da katılacaktır. Düşük ihtimalle de olsa Rusya bile bu blokta yer alabilir. Çünkü Rusya’da büyük bir Türk ve Müslüman varlığı bulunuyor. Hristiyan, beyaz Rusların nüfusu hızla düşüyor.
İşte tüm bunlar da benim katıldığım ve gerçekleşemesi çok muhtemel öngörüler. Görelim bakalım, Mevlam ne eylerse güzel eyler..