Bit Pazarına Yağan Nur
Eskiciiiii… Eskiler alıyorum eskiler…
Yok mu şöyle kıyıda köşede kalmış, içinizde ukde kalmış umutlarınız, yarıda kalmış hayalleriniz? Onları istiyorum.
Hani o kız size bakarken gözlerini kaçırırdı. Sizin yüzünüz alev gibi yanardı, tutkundunuz, yutkunurdunuz. Onun yanına gidip konuşmaya cesaret edemezdiniz… İşte onlar olabilir mesela.
Hani “Sıradaki şarkı benim şansıma…” derdiniz. İstediğiniz gibi bir şarkı çalmazdı ama, olan biteni kabullenirdiniz. Hayatta fazla seçim şansınız olmamıştı zaten, olanla yetinirdiniz. Siz yine de çaktırmadan kendi şarkınızı söylerdiniz sessizce… O günler de olabilir.
Bir ev hayaliniz vardı hani… Şehrin bitmeye başladığı yerlerdeki arsalardan birinde. Şöyle üç yüz metrekare bir yer. O arsada yüz yirmi metrekare bir ev. Evin önünde bir bahçe… Bahçede ebruli hanımelleri, bir asma çardağı, üzümleri sapsarı. Bir incir, bir şeftali ağacı ve mutlaka fıskiyeli bir havuz evin önünde… Suyu kuyudan, tulumbadan çekseniz de olur. Yeter ki size ait bir ev olsun. O evi yuvaya dönüştürmek kolay. Sarışın, karaşın oğlan-kız çocukları, kolay… O hayaliniz duruyor mu hâlâ… Yoksa kat karşılığı mı sattınız, kentsel dönüşüme mi dönüştünüz? Varsa o hayalinizden biraz…
…
Eskiciiiii… Eskiler alıyorum eskiler…
Gramofonlar olmasa da olur, eski kasetler, eski teypler, pikaplar…
İçinde meselesi olan şarkılar dinlemek istiyorum. “Kaşların arasına domdom kurşunu değdi” desin mesela. “Sevda sırınan olur” mesela. “Bir kitaba başlar gibi / Koşarken yavaşlar gibi / Ölen arkadaşlar gibi / Sessiz, sitemsiz…” mesela. “Baş koymuşum Türkiye’min Yoluna / Düzlüğüne yokuşuna ölürüm” mesela. Ziya’nın Ağıtı mesela…
“Vay vay vay Demet Ablam hoş gelmiş” değil. “Bas gaza aşkım, bas gaza” değil. “Seni çöpe atacağım, poşete yazık” değil.
İçinde kalp olan, ruh olan şarkılara eşlik etmek istiyorum.
Var mı elinizde, onlara müşteriyim işte.
…
Eskiciiiii… Eskiler alıyorum eskiler…
Eski kitaplarınızı da alabilirim. Kıyıya köşeye bir bakın. Evin bir köşesinde, bir karton kutunun içinde olmalılar. Ya da birkaç poşetin içinde tozlanmış, beni bekliyorlardır.
Kitap dedimse ÖSS kitapları, örnek çözümlü üniversite hazırlık soruları kitapları falan değil. Onlardan bir şey katamadım kendime. Okudum, hatmettim evet. Sınavı da kazandım, evet. Ama bunlar bir işe yaramadı; hayatımı verip de aldığım şeylere bakılırsa…
Şöyle satırlarının altı çizili kitaplar arıyorum. Okunmaya, düşünmeye, anlamaya, beğenmeye değer sözler içeren. “Kurtlukta düşeni yemek kanundur” gibi mesela. “Yalnızın odasında / İkinci bir yalnızlıktır ayna” gibi mesela…
Kenarları sararmış kitaplar da olabilir. Çok seçici durumda değilim. Sayfaların içinde unutulmuş siyah-beyaz resimler, kurşun kalemle karalanmış not kağıtları da olabilir, kabulüm… Yeter ki “çok satan”, “uydur uydur ipe diz, ergen roman serileri” olmasın. Hepsine fitim…
…
Eskiciiiii… Eskiler alıyorum eskiler…
Elinizde eskiden kalma bayram günlerinizden varsa onlar da olabilir. Hani büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpülen. İçinde harçlık heyecanı, yeni elbise sevinci olanlardan. Hani gerçekten içinde bayram ve sevinç sözcüklerinin tadı olanlardan. Onlardan varsa alayım, eğer tatille takas etmediyseniz…
Mektuplarınız var mı hiç, hani yazanın yazarken üzerine gözyaşlarının damladığı türden. Hani ucu yanık mektuplar, sonu “sepet sepet yumurta, sakın beni unutma”, “kestane kebap, acele cevap”la kapatılan… Hadi o kadar eskiye gitmeyelim. İçinde “seni çok özledim” yazan sıradan cümleler de olabilir. Slm, nbr, mrb… yazanların bilemeyeceği mektuplar… Varsa, lütfen…
…
Eskiler alıyorum. Salaş, partal şeyler olsun. Ne olursa olsun; elinizi çabuk tutarsanız makbule geçer. Makbule Geçer dedim de aklıma hayali sevgilim geldi. Ben onun iflah olmaz sevdalısı. Kim miyim ben? Ne önemi var? Çetin Ceviz olsun adım, Mesut Bahtiyar ya da Sıtkı Sıyrıldı, ne fark eder? Bu göz kamaştıran parlak ışıklardan, bu cilalı imajlardan, yani modern çağdan lezzet alamamış biriyim, bunu bilmeniz yeterli.
…
Eskiler istiyorum; hem de hemen. Bedeli neyse ödemeye hazırım, acelem var.
Çünkü bunca yaşamaklardan sonra anladım ki…
Çocukluğuma yetişmem lazım…
Acelem var çalınmış çocukluğum olmam lazım .
Hangi eskicide kalmış gözyaşlarım
Hoşça kal çocukluğum çocuk yanlarım…