
CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı “İrade Milletindir” temasıyla Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde toplandı. Özgür Özel, 1171 oyla yeniden CHP Genel Başkanı seçildi.
CHP‘nin 21’inci Olağanüstü Kurultayı Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde toplandı. Kurultay saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Divan Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu oldu.
Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal genel başkan adaylığından çekildi, eski milletvekili Berhan Şimşek ise başvuru saatini kaçırdığı için aday olamadı.Tek aday olan Özgür Özel, 1171 oyla yeniden CHP Genel Başkanı seçildi. 1276 oy kullanılan seçimde 105 oy geçersiz sayıldı.
Özel’in sol tarafında ise CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu için temsili koltuk ayrıldı. İmamoğlu için ayrılan koltuğun sol yanında ise CHP’nin eski Genel Başkanı Altan Öymen ve Murat Karayalçın oturdu. Salondaki koltukların üzerine Silivri’de tutuklu bulunan Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın gönderdiği mesaj konuldu. Özel’in sağ tarafında Hikmet Çetin’e, onun yan tarafında da Kemal Kılıçdaroğlu’na koltuk ayrıldı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin 21’inci Olağanüstü “İrade Milletindir” Kurultayında konuştu. Özgür Özel, kurultayda yaptığı konuşmada;
“Niye buradayız? Atatürk’ün partisine, Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı’na yönelik sivil darbe girişimine karşı direndiğimiz bir dönemde partimizin 21’inci Olağanüstü Kurultayı’nı yapıyoruz. Bugün 19 Mart başarısız darbe girişiminin bir ayağı olan partimize kayyım atama planını bertaraf etmek, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ne demek olduğunu cümle aleme göstermek için buradayız…
…Millet, bu darbeyi püskürttü ama elimizde karşımızda bir cunta kaldı. Türkiye’de bir yanda kutuplaştırmak isteyen, bir yanda milletle kucaklaşmak isteyen, bir yanda karşısında şeytanlaştıran, bir yanda her şeye rağmen o iktidara oy vermiş de olsa millete, iradesine saygı duyan ve bu ülkenin kuruluş kodlarına, kardeşliğine, birliğine, beraberliğine inananlar karşı karşıya geldiler. Bugün Türkiye’de yine milletin çözeceği bir denge durumu mevcuttur. Cuntacılar, yani darbeyi planlayanlar, bir önceki seçimin sonuçlarından dolayı sarayda, bakanlıklarda, devlet dairelerindeki makam odalarına hapsedilmiş bir cunta olarak durmaktadırlar. Ama sokaklar, meydanlar, irade halkındır, milletindir, bizimle birliktedir. O cunta bugün Ekrem Başkanımız başta, arkadaşlarımızı çeşitli cezaevlerinde esir tutmaktadır. Bugün Türkiye’yi seçimden korkan, rakibinden korkan, milletten korkan bir cunta yönetmektedir. Tayyip Erdoğan halkın desteğini arkasına alan bir cumhurbaşkanı değil, halkın desteğini alanları, kendine rakip olabilecekleri hedef alan bir cunta başkanına dönüşmüştür. Çünkü artık meşrutiyeti yoktur. Seçimden, sandıktan, sokaktan ve milletten korkmaktadır. Zaman, demokratik yollarla o cuntayı dağıtmanın zamanıdır. Bugün bu salondaki irade, o cuntayı dağıtacak olan iradedir. Türkiye’yi bir avuç cuntacıdan kurtaracak olan iradedir. Türkiye bir avuç cuntacıdan büyüktür. Devleti var eden millettir. Millet bu ülkenin gerçek sahibidir. Gelecektir sandığa, bitirecektir, yollayacaktır cuntayı. Çünkü irade milletindir, milletin iradesini kimse yenemez…

”İktidara en kuvvetli yanıtı yine kendileri verecektir”
…Partimiz her kesimden olduğu gibi Kürtlerin de partisidir. Ama iktidar Kürtlerin belediye meclisinde temsil edilmesini suç saymaktadır. Biz barıştan yanayız. Barışa destek oluruz. Kendi önerilerimizi dile getiririz. Terör örgütünün silah bırakacağı, Kürtlerin sorunlarının demokratik yollarla aşılacağı her türlü girişimi yıllardır istikrarla savunduk. Savunmaya devam ediyoruz. Ama karşımızdaki iktidar, batıda seçimlere giren Kürtlere terör yaftası yapıştırmaktan çekinmiyor. Ekrem Başkan’a kurulan kumpas, bir yanıyla Kürtlerin seçilme hakkına ve seçme hakkına kurulan kumpastır. Kürtler, Cumhuriyet Halk Partisi’ne güvenebilirler ama kendilerini defalarca kandırmış, her fırsatta suçlamış, cezalandırmış ve zulmetmiş olan bu AK Parti iktidarına en kuvvetli yanıtı yine kendileri vereceklerdir. Eğer bugün hala kayyım varsa, seçilmiş siyasetçiler hala hapisteyse, çözüme dair söylenen her sözün altı boşaltılmaktadır. Kürt meselesinin çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçer. Türkiye demokratikleşecek, tüm sorunlarını hep birlikte çözecek, iktidarın çıkar hesapları alanından çıkarılacak bu sonucun TBMM zemininde şeffaflıkla, samimiyetle, toplumsal mutabakatla çözülmesi için her gayreti göstereceğiz. Kürtlerin de teminatı biziz ve onları değersiz görmeyen tüm siyasi partiler bizim için değerlidir. Ancak terör sürecinde en büyük bedeli ödemiş, şehitlerimizin analarının, evlatlarının ve gazilerimizin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir işin de içinde olmayacağımızı açıkça ifade ediyorum…
”Bunları Türkiye’ye de dünyaya da rezil edeceğim”
…“Şimdi öyle bir hale düştüler ki MASAK Raporu bir poşet peçeteden ibaret. Gizli tanık beyanlarını destekleyecek kanıt, dosyada ara ki bulasın. Bir tane kanıt koyamadılar. İddianame yazacak, MASAK patladı, kanıt yok, yalancı şahit, gizli tanık, Çınar, Meşe gibi odunlardan ifadelerinin birbiriyle çelişkileri, avukatlar tarafından yakalanıyor, yüzlerine vuruluyor. Çare yalancı tanık bulmakta. Öyle bir noktaya savruldular ki geçmişte İBB’de çalışan, şimdi kamuda, Anadolu Ajansı’nda, bakanlıklarda, Cumhurbaşkanlığında iş yapan firmaların sahiplerini çağırıp yalancı tanıklığa meyil etmelerini, onları yalancı tanıklığa zorlamaya çalışan görüşmeler yapılıyor. Kimi zaman İstanbul’daki Adalet Sarayında, sözde Adalet Sarayında, kimi zaman hakimevlerinde kimi zaman bambaşka mekanlarda. Her biriyle ilgili detaylı bilgimiz var. Ve bu kişilere yapılan baskılarda kişiler ‘Ben oraya girmedim, İstanbul bana ters, ben zaten buranın işini aldım’ deyince, ‘Buradan ekmek yiyorsun. Ne olur orada ortaya çıkarılması gereken bir rüşvet çarkına şu ifadeyi imzalasan. Sen bunu söylesen ne olur’ diyene, ‘Günah olur, iftira olur’ diyeni odasından kovan, bundan sonra ‘Alırsın sen o ihaleleri’ diye tehdit savuranların hukuk fakültesinden diplomalarının olması, dünyanın en kutsal mesleği savunma mesleğinin mensuplarının karşısında, iddiaları oluşturmak için bu kadar ahlaki zeminden uzaklaşmaları, kendileri için değilse bu ülkede onları bu mevkilere getiren bir iktidarı, 23 yıldır yenemediysek en büyük sorumluluk bize aittir, hepsi için ne yapmak gerekiyorsa ilk seçimde seçimleri kazanıp bu ülkeyi yeniden demokrasi ile tanıştırarak mutlaka başaracağız. Yargıdaki bir avuç çetenin eninde sonunda yargılandıkları günleri göreceğiz, yargılandıkları günleri. Silivri’de kadın mahkumları SEGBİS’le çağırıp ‘1.5 yaşında 3.5 yaşında kızın varmış. Bak son kez buradayım. Ekrandan giderim, 10 yıl ne beni ne evladını görürsün’ ifadelerini kullananların SEGBİS görüşmesinin kaydını sildirmek üzere, bu ifade bize ulaştıktan sonra çabaladıklarını, uğraştıklarını ve orada o görüşmenin kaydını sildirmeye çalıştıklarını biliyorum. O görüşmelerin en yakın zamanda televizyon ekranlarında yer alması için gayret ediyorum. Eninde sonunda bunları Türkiye’ye de dünyaya da rezil edeceğim. Size söz veriyorum.”

”Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünen Türkiye’deki cuntanın mali ayağı olan kişidir”
…Ve buradan bir meydan okuma, bir özgüven ifadesini tekrar etmek boynumun borcudur. Tayyip Erdoğan, hani bir zamanlar ‘Onlar bu davanın avukatı’ deyip rahmetli Baykal’a, Allah gani gani rahmet eylesin, ‘Ben de savcısıyım’ diyorlardı ya. Hani Zekeriya Öz’ün yerine geçiyorlardı ya. Şimdi Erdoğan’a diyorum ki: Ben Ekrem İmamoğlu’nun, bu davanın, bu davaların avukatıyım. Sen de bu Akın Gürlek yerine savcısıysan, ve cesaretin varsa getir düzenlemeyi, hızla geçirelim. Bu hafta yapalım. Talep eden sanıklar açısından, her dava olacak diye bir şey yok, ama talep edildiğinde canlı yayına açalım. Ve sizin iftiralarınızı, Akın’ın iftiralarını ve bizim bunların her birini teker teker çürüttüğümüz kanıtları TRT ekranlarından canlı yayınlasın. Görelim bakalım bu millet iftiraya mı prim veriyor, yoksa tertemiz vatan evladına, cumhurbaşkanı adayına mı sahip çıkıyor. Hodri meydan. Yandaş basında ‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 560 milyarlık yolsuzluk’ dediler. Bir lirasını ispat edemediler. Ekrem Başkan’ın gözaltına alınmasıyla başlayan süreçte, bu milletin hazinesinden 30 milyar dolar sattılar. Yani tek bir kişinin koltukta oturması için milletimize ödettiği bedel şu: Bir aylık bebekten 104 yaşındaki amcamıza kadar 86 milyon vatandaşa bölüştürürsek her birimizden 13 bin 500 lirayı çaldılar. Seçilmiş belediye başkanının mazbatasına, 31 yıl önceki diplomaya, şirketlerin mal varlıklarına el koyanlar, bu ülkede devlet tarafından verilen hiçbir kağıdın bir güvencesinin, bir karşılığının olmadığını bütün dünyaya haykırdılar. Bu, ekonomiye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Ekrem İmamoğlu ile yarışmaktan korktukları için faizler yükseliyor, enflasyon yükseliyor. Daha dün elektriğe yüzde 25 zam yaptılar. Siyasi operasyonların faturalarını millet ödüyor. Risk primi diye bir şey var. Belediyenin de, bakanlığın da, Hazinenin de, özel şirketin de yurt dışından bir para bulacağı zaman risk primi faizinin tutarını belirliyor. Risk birimi 19 Mart sabahı darbe girişimi başladığında 279’a fırladı, herkes çok endişeliydi. Bugün 320’dir. Muadilimiz ekonomilerde 100’ün altında olan risk primini 320’ye çıkaran, işte bu kendi iktidarı için milleti düşünmeyen anlayıştır. Mehmet Şimşek yurt dışı yatırımcılarla toplantılar yapıyor. Ve Türkiye’ye para çekmeye çalışıyor. Bu toplantılardan birine giderken yolladığı davet mektuplarından ikisi TÜSİAD’ın yöneticilerine ait. Oysa o yöneticilerin bu yargılama sürecinin hemen öncesinde iş dünyasında gözdağı olsun diye kendi kürsülerinden yaptıkları ekonomi eleştirileri yüzünden yurt dışına çıkış yasakları var. Mehmet Şimşek’in yurt dışına sözünü dinletmeye gittiği yerde, yurt dışında 70 ülkeye ihracat yapan TÜSİAD Başkanı davetli olduğu toplantıya yurt dışına çıkış yasağı olduğu için gidemiyor. Soruyorlar ‘Ne suç işlemiş?’ diye, ‘Hükümeti eleştirmiş’ diyorlar. Mehmet Şimşek o insanları ikna edip para bulmaya çalışıyor. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünen, gerçekte Türkiye’deki cuntanın mali ayağı olan kişidir. Bunu deşifre etmeye devam edeceğiz. Ve yapılan işi hep birlikte görelim…

“AK partili ve MHP’li seçmenin vicdanına sesleniyorum”
…Biz birlik ve beraberlik içinde, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Ama AK Partili ve MHP’li seçmenlerin vicdanına seslenmek isterim. Mübarek Ramazan ayında kul hakkı yediler. Bayramda insanları ailelerinden, çocuklarından ayırdılar. 18-19 yaşında gençleri, hepimizin evlatlarını bir gün yatarı olmayan bir suçtan günlerdir hapiste tutuyorlar. Bugün hesap veremeyeceği düşünülüp kul hakkına giren darbeciler, cuntacılar mahkeme-i kübrada acaba ne yapacaklar? İktidarını sürdürmek için insanların kişisel namusuna rüşvet ve onların partisine terörle işbirliği iftirasını atmak hangi vicdanına, hangi ahlaka, hangi dine, nasıl bir dindarlığa sığar? O yüzden lütfen iftiracılarla, müfterilerle artık bundan sonra sorgulayarak, bunların attığı iftiraların muhatabının kendi evladınız, kendiniz, kendi öz vicdanınız olduğunu düşünerek lütfen hesaplaşın. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Bugün gücü elinde bulunduranlar adaleti değil, kendi kurdukları batıl düzeni hakim kılmak istiyorlar. Hak çiğneniyor, adalet ayaklar altına alınıyor. Bugün Müslümanlar inancın şerefini, zalimin karşısında susarak değil, mazlumun yanında durarak taşıyacaklar. Zulm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Bizim davamız makam davası değildir. Hak bâtıla galip gelene kadar mücadelemizi onurla sürdüreceğiz…

”Adayımızı yanımızda, sandığımızı önümüzde istiyoruz”
…Cesaretin varsa, geleceksin. Eğer istiyorsan Haziran’ın ilk haftasında, en kısa takvimle. ‘Yok yetişemem’, o zaman görev sürenin yarısında, en son Kasım ayında, çıkacaksın ve adayımızla yarışacaksın. Bizler attığımız imzalarla sana dünya siyasi tarihinin en büyük güvensizlik oyunu ve tüm güvensizlik oylarının doğuracağı gibi tekrar milletin iradesine başvurmaya davet ediyorum. Sana meydan okuyoruz. Adayımızı yanımızda, sandığımızı önümüzde istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi korkuyu asla yanına almayanların, korkuyu 100 yıl önce bırakanların, korkuyu Kerbela’da bırakanların, Cumhuriyet Halk Partisi korkunun yerine cesareti Çanakkale’de gösterenlerin, Cumhuriyet Halk Partisi direnenlerin, teslim olmayanların, rantı paylaşmak yerine yoksulluğu paylaşarak azaltmaya çalışanların partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi dostların, Cumhuriyet Halk Partisi canların, Cumhuriyet Halk Partisi yoldaşların, Cumhuriyet Halk Partisi hangi görüşten olursa olsun vatanına, milletine, bayrağına bağlı bütün vatandaşların partisidir. İşte bu parti milletin adayını belirlemiş ve sana meydan okumaktadır. Eğer korkmuyorsan, yiğitsen, mertsen, cesaretin varsa çık karşımıza. Millete niye güvenmiyorsun? Biz hırsızsak biz teröristsek, rüşvetçiysek, şaibeliysek millet bize niye oy versin? Milleti inandıracağını düşünüyorsan, bizi yenebileceğini düşünüyorsan biz milletten korkmuyoruz. Milletimizin önüne çıkıyoruz. Gurur duyduğumuz adayımızla, kadrolarımızla, cesaretimizle birlikte Türkiye’yi senden kurtarmaya hazırız. Salon adamı Erdoğan. Sana, bizim zorla mahkum edildiğimiz salona sıkışarak, birazdan yüz binlerle kucaklaşacağımız gerçek kurultay konuşmasını yapmadan hemen önce, bu salondan salon adamına sesleniyorum: Korkma, cesaretin varsa çık karşımıza. Seninle de cuntanla da hesaplaşacağız. Türkiye’yi bir kez daha kurtaracağız. Her birinin ilçesine gitmiş, her birini seven, sayan, geçmişteki tutumu, tavrı, sözü ne olursa olsun şu 250’ye yakın il, ilçe ziyaretinde kucaklaştığımız canım delegelerim iyi ki koştunuz, iyi ki buraya geldiniz, iyi ki partinize sahip çıktınız. Kendimi, listemizi size emanet ediyorum. Burada ortaya çıkacak birlik ve beraberlik görüntüsü, yarın akşam yandaş kanalların tasası olacak. Bizi gündemde tutup Ekrem Başkan’a yapılan haksızlıkları, adaletsizlikleri gizlemeye çalışanlara bu ülkenin gündemini, yokluğu, yoksulluğu, işsizliği, onların çaresi seçim sandığını ve adayımızı hatırlatmanın zamanı geldi. Hepinizi seviyorum, hepinize bir şey söyleyerek sözlerimi sonlandıracağım. Bu salonda geçmişte birbirini kıranlar, kırılanlar vardır. Üzülenler, üzenler vardır. Her kavganın bir haklısı, bir haksızı vardır. Bu salondaki bütün haklılardan, bütün haksızlar adına partinin Genel Başkanı olarak ben özür diliyorum. Helalleşin arkadaşlar, kucaklaşın. Kalkın, kucaklaşın. Bu partiyi yarınlara taşıyacak olan sizin bu birlikteliğiniz. Hepinizi seviyorum. Bu parti birdir, bütündür ve size emanettir. İyi ki varsınız. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın onun kurucusu Cumhuriyet Halk Partisi, var olsun Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi. Eninde sonunda biz başaracağız, siz başaracaksınız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”
Özel, ayrıca gelecek hafta Samsun’da, 19 Mayıs’ta İzmir’de miting düzenleneceğini, her çarşamba akşamı da İstanbul’da bir ilçede ‘gece mitingi’ yapılacağını duyurdu.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.