Daha Aydınlık Bir Türkiye
Son yıllarda, Türkiye olarak hepimizin omuzlarında biriken ortak bir yorgunluk hissi var. Bu bağlamda gündelik yaşamın zorlukları, ekonomik sıkıntılar ve belirsizliklere değinmek istiyorum. Özellikle gençlerimizin gelecek kaygıları, tüm kesimlerde derin izler bırakıyor. Ancak bu tabloya rağmen hâlâ içimizde taşıdığımız en değerli şeyin; umudun var olduğunu unutmamalıyız. Çünkü her zorluk dönemi, aynı zamanda bir yenilenme ve yeniden birlikte olma fırsatıdır.
Adil bir Türkiye
Toplumumuzda farklı görüşler, farklı yaşam biçimleri ve farklı beklentiler olabilir. Bu çeşitlilik, bizi zayıflatmaz; tam tersine bizi güçlü kılar. Asıl mesele, bu farklılıkları çatışma nedeni değil, zenginlik olarak görebilmekte yatar. Bugün ihtiyacımız olan şey herkesin kendini güvende, değerli ve eşit hissettiği; şeffaf, adaletli ve kapsayıcı bir yönetim anlayışıdır.
Bu anlayış sadece bir kesimi değil, toplumun tümünü gözetir. Emekliyi de, öğrenciyi de, esnafı da, çiftçiyi de, işçiyi de… Hiç kimseyi dışlamadan, ayrıştırmadan, herkesi bu ülkenin asli bir parçası kabul eder. Böyle bir ortamda insanlar kendilerini daha huzurlu, daha güvende hisseder. Her vatandaş, her kim olursa ya da düşüncesi ne olursa olsun, adalete ve yönetime eşit mesafede durulduğunu bilmek ister.
Umut vadeden bir Türkiye
Bugün birçok gencimiz, ne yazık ki geleceğini başka ülkelerde arıyor. Eğitimli, çalışkan ve idealist gençlerin yurt dışında yaşamayı tercih etmesi, sadece bireysel bir kayıp değil, aynı zamanda ülke adına da büyük bir kayıptır. Bu tabloyu tersine çevirmek mümkündür. Gençlerimize umut verecek, onları kendi ülkelerinde tutacak olan şey hak ettikleri fırsatlara sahip olabilecekleri bir gelecek vizyonudur. Fırsat eşitliği, adil rekabet ortamı ve liyakate dayalı bir sistem, onların yeniden bu topraklara bağlanmasını sağlar.
Öğretmenlerimizin atama beklediği, emeklilerimizin geçim sıkıntısı çektiği, çalışanların emeğinin tam karşılığını alamadığı bir düzenin sürdürülebilir olması mümkün değildir. Oysa biz, bu ülkeyi büyüten, kalkındıran, ayakta tutan insanların alın terine her zaman değer veren bir toplum olduk. Bu değerleri yeniden hatırlamak, unuttuğumuz değil, yeniden inşa etmemiz gereken bir sorumluluktur.
Gelişmiş bir Türkiye hayalimiz, sadece ekonomik büyümeyle değil; aynı zamanda hukukun üstünlüğüyle, ifade özgürlüğüyle, eğitimde fırsat eşitliğiyle ve barış içinde yaşama kültürüyle mümkündür. Geleceğe umutla bakan bir ülke, her bireyin kendisini özgürce ifade edebildiği, eleştirinin düşmanlık değil, gelişmenin parçası olduğu, farklı fikirlerin bir arada barış içinde yaşayabildiği bir ülkedir.
Tek Vücut bir Türkiye
Bugün hepimize düşen görev; ayrışmak değil, birleşmektir. Çünkü Türkiye hepimizin ortak evidir. Sağcı-solcu, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden, hepimiz bu ülkenin geleceği için aynı sofrada yer alıyoruz. Bu sofranın bereketi, ancak birlikte olursak çoğalır. Güven duygusunu yeniden tesis edecek olan şey; birlikte yaşama irademiz, birbirimize olan saygımız ve ülkemize olan sevgimizdir.
Şeffaflık, adalet ve liyakat, bir ülkenin temel taşlarıdır. Bu taşlar yerli yerinde durduğunda, toplum da huzur bulur. Herkesin hakkını aldığı, fırsatlara eşit erişebildiği, emeğin karşılık bulduğu bir düzende insanlar yarına daha güvenle bakar. Böyle bir Türkiye’de kimse başka diyarlarda gelecek aramak zorunda kalmaz. Çünkü bilir ki kendi ülkesi, kendi evi, kendi toprağı ona umut sunacaktır.
Dileğimiz; emeklinin geçimini dert etmediği, gençlerin başka ülkelere sürüklenmediği, öğretmenlerin atama beklemediği, adaletin gecikmeden tecelli ettiği, üreticinin emeğinin değer bulduğu, çocukların barış içinde oynadığı bir Türkiye’dir.
Yönü aydınlığa dönük, gelişen, özgür, adil ve huzurlu bir ülke mümkündür. Bunun için yapılması gereken; ortak değerlerde buluşmak, her kesimi dinleyen bir anlayış geliştirmek ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir ülke bırakma sorumluluğuyla hareket etmektir.
Bugün belki biraz yorgunuz, biraz umutlarımız eksilmiş olabilir. Ama biz biliyoruz ki bu topraklarda her sabah güneş yeniden doğar. Bu yüzden, birlikte ve kararlılıkla yürüdüğümüzde aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Yeter ki birliğimizi, inancımızı ve umut ışığımızı kaybetmeyelim.