Haklarında iyileştirme isteyen emekli astsubaylar, “Taleplerimiz komuta kademeleri ve hükümetlerimizce de haklı görülmüş, çözüm sözleri verilmiş ancak herhangi bir ilerleme sağlanamamıştır” dedi.
Emekli astsubaylar, İstanbul Maltepe’de, özlük haklarını savunmak ve tazminat taleplerini dile getirmek için iktidara çağrıda bulundular. “Hak, Hukuk, Adalet” sloganı atan emekli astsubaylar, yıllardır özlük hakları için mücadele ettiklerini ve mevcut hükümet tarafından oyalandıklarını belirterek “Cumhurbaşkanımız, Genelkurmay Başkanımız bizi neden sokağa döktünüz?” diye sordu.
Türkiye’nin dört bir yanından emekli astsubaylar, özlük hakları için İstanbul Maltepe’deki miting alanında bir araya geldi. Miting düzenleme komitesinin çağrısı üzerine toplanan binlerce emekli astsubay “Hak, Hukuk, Adalet” sloganı attı. Mitinge Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da destek verdi.
Emekli astsubaylar adına basın açıklamasını yapan Deniz Kuvetleri’nden emekli Kıdemli Başçavuş Avukat Yalçın Tunçbilek, haklarını alıncaya kadar, inanç ve kararlılıkla mücadele edeceklerini belirterek, “Astsubaylar, sadece itibari anlamda değil ücret rejimi noktasında da büyük hak kayıpları ile karşı karşıya bırakılmışlardır” dedi.Mitingte okunan basın açıklaması ise şöyle:
Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazgeçilmez unsuru kahraman astsubayların uzun yıllardır çözüm bekleyen sorunlarını ve haklı taleplerini dile getirmek üzere milletin kürsüsünden sizlere ve kamuoyuna saygıyla sesleniyorum. Mazisi şan, şeref ve zaferlerle dolu Türk Ordusunu daha nice yüzyıllara taşıyacak yenilikçi değişim ve dönüşümlerin, çağın gereklerine uygun olarak zamanında gerçekleştirilmesi önemli bir husustur. Bu bağlamda, Milletimizin bağrından çıkmış ordumuzun, geleceğinin hassasiyetle planlanması ve aidiyet duygusunu pekiştirecek çok yönlü değişim ve dönüşümlerin vakti geldiğinde yapılarak tüm TSK personeline hissettirilmesi de büyük önem arz etmektedir. Ordumuz, memleketin her köşesi, her bir hanesinden gelen insan kaynağıyla teşekkül etmiş, asil Türk Milleti’nin adeta çelikleşmiş bir ifadesidir. Toplumumuzda bu niteliği itibariyle de askerlik bir meslek değil bir yaşam biçimi olarak kabul görmüştür. Halk arasında ‘Peygamber Ocağı’ olarak da ifade edilen bu kurum tüm kamuoyu yoklamalarında halen en güvenilir kurumlarımızdan bir tanesi olarak ön sırada yer almaktadır.Türk Ordusu, milletinin zor günlerinde şefkatle yardıma koşan, yolu gözlenen, en çok güvendiği dayanağı olmuştur. Yakın zamanda yaşanan elim deprem felaketinde de tecrübe edildiği üzere, halkımız böyle durumlarda ilk olarak kendi bağrından çıkan ‘Mehmetçiği’ yanında görmek istemiştir. Sırtında bu kadar önemli manevi yükü taşıyan ordumuzun gücü, takdir edersiniz ki, tüm personelinin sahip olduğu moral ve motivasyonuyla da doğrudan orantılıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin (TSK) yakın tarihi incelediğinde; yeniden yapılanması adına 1950’li yıllardan itibaren uygulamaya geçirilen Amerikan modeli politikalar askeri anlamda modernleşme çabaları olarak görülmüş ve bu yeni yapılanmanın çeşitli sorunları da beraberinde getirebileceği karar alıcılar, kanun koyucular tarafından öngörülememiştir.
Amerika Birleşik Devleti (ABD) ordu yapısının Türk ordusuna transfer edilmesi bazı temel yapısal sorunları da beraberinde getirmiştir. Ordumuza ithal edilen bu sistem ile, yeni ara statülerin benimsenip işlevsel hale gelmesinde zorluklar yaşanmıştır ve hala da uyumsuzluğun sorunları yaşanmaya devam etmektedir. Uyumsuzlukları olan bu ithal sistem, rasyonel ve güçlü bir yasal temelde, sorunları çözüme kavuşturulmadığı için, en baştaki sorunlar büyüyerek bugüne kadar süregelmiştir. Mevcut sistemimizdeki astsubaylar ve emeklilerinin karşı karşıya kaldığı sorunlar da bu durumun belirgin bir göstergesidir. TSK’da astsubaylar branşlarında en ihtisaslı personel olmalarının yanında liderlik ve amirlik; Kısım ve Takım Komutanlığı, Bölük Komutanlığı, Bando Komutanlığı, Karakol Komutanlığı, Bot Komutanlığı, Bölük Astsubaylığı, Saymanlık, Kısım Amirliği, Öğretmenlik, Müdürlük, Öğretim görevlisi kadroları dâhil birçok sorumlulukları olan etkin vasıflı kadro görevlerinin yanında, çeşitli subay kadro görevlerini de asaleten ve vekâleten yürütmektedirler. Bunlara ek olarak astsubay statüsü kritik konumu itibari ile yıllar içerisinde daha da fazla sorumluluk taşıyan bir hale dönüşmüştür. Ancak tarihi süreç incelendiğinde bu kadar ağır sorumluluklarına karşılık statü haklarının iyileştirilmesi ve uyumu noktasında etkin yenilikler yapılamamıştır.
Astsubaylar, geniş sorumlulukları bulunan bu görevleri icra etmelerine karşın sadece itibari anlamda değil ücret rejimi noktasında da büyük hak kayıpları ile karşı karşıya bırakılmışlardır. 120 bin emekli ve 100 bin çalışanı ve aileleriyle birlikte de 1 milyonu aşan astsubay camiasının acil çözüm bekleyen sorunları ne yazık ki çözümsüz kalmıştır. Az önce bahsedilen negatif etkiler altında uzun yıllar görev hayatlarına devam ederek emekli olduktan sonra da çektikleri külfetin nimet dengesi hususunda yeterince tatminkar bir kıymet görememişlerdir. Bahse konu negatif etkiler değerlendirildiğinde; maddi eksiklerin yanında itibari kıymetlendirmeyi de esas alarak astsubaylık statüsünün; ifa etmiş oldukları görevlerin kritik öneminin daha iyi idrak edilerek, bilgi birikim ve tecrübelerinin de göz önünde bulundurularak çağın gereğine uygun bir sisteme kavuşturulması da son derece önem arz etmektedir. Bugünün ve geleceğin harp anlayışı teknoloji-yoğun sistemlerin varlığına bağlı olarak şekillenmektedir. Sadece idari konularda değil aynı zamanda tüm teknik konularda da sorumluluğu üstlenmiş, teknolojik silah, araç gereç ve malzemenin işlerliğini sağlayan ve kritik teknik görevleri icra eden astsubaylarımızın mevcut durumdaki ön lisans olan eğitim seviyelerinin lisans seviyesine çıkartılarak Türk Ordusunun, modern ve güçlü dünya orduları arasındaki yerinin pekiştirilmesi sağlanmalıdır. Siyasi ve askeri karar alma mekanizmaları bu rasyonel tercihi göz ardı etmemelidirler. Astsubayların savaş ve barış koşulları altında, yıllar içerisinde edindikleri tecrübe, bilgi ve birikimleri ile kazandıkları yetkinlik dikkate alınarak yatay nitelikli kadrolardan branşlarında ihtisaslaşmış dikey nitelikli kadrolara açık hale getirilmesi ve potansiyellerinden azami ölçüde fayda sağlanabilmesi de yine çok önemli bir husustur. Astsubaylarımız yaşadığı sorunları uzun yıllar Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ve birçok yazılı ve görsel medya organlarında da gündeme getirmeye çalıştılar.
Astsubay camiasının bu talepleri ordumuzun komuta kademeleri ve hükümetlerimizce de haklı görülmüş, çözüm sözleri verilmiş ancak sonrasında herhangi bir ilerleme sağlanamamıştır. (Türk Dünyasının ünlü Yazarlarından Cengiz Aymatov ‘un dediği gibi; Bütün duyguları anlatmaya yetecek kadar kelime yoktur. Gerek de yoktur. Kelimeler mi yetersiz kalmıştır? Anlaşılmak mı istenilmemiştir, takdirini siz değerli konuklarımıza ve meslekdaşlarımıza bırakıyorum) Yakın zamanda bahse konu bu haklı talepleri tekrar duyurulabilmek adına emekli astsubaylarımızın öz çabaları ile bilimsel nitelikte bir makale çalışmasıyla önemli bir adım atılmıştır. Bu konuların değerlendirileceği bir ‘Çalıştay’ yapılabilmesi için de hala çalışmalarını azim ve kararlılıkla sürdürmektedirler.
20 Eylül 2023 tarihinde ‘’Cumhuriyetin 100. Yılında Astsubaylar‘’ başlığıyla yayınlanan makalede, binlerce emekli astsubayın gönüllü katılımı ile görüşlerine başvurulmuştur. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında çalışmalar yürüten kendisi de emekli bir Asb olan Öğr. Üyesi Dr. Fatih Çam tarafından kaleme alınan ve hakemli ulusal bir dergide yayınlanan çalışmanın bulguları sorunların çözümünde tarafsız ve gerçekçi bir biçimde karar alıcılar, kanun koyucular ve tüm paydaşların dikkatine sunulmuş bilimsel bir kaynak niteliğindedir. Makalede elde edilen bulgular ışığında, TSK personelinin aylık bağlama oranları ve net ele geçen maaşların toplamının tazminat faktörü üzerinden değerlendirildiği görülecektir. Tazminatlar sadece subay statüsüne bağlanan maaşlarda yer almaktadır. Aradaki farkın oluşmasındaki temel belirleyici unsur da tazminatın varlığıdır. Çünkü astsubaylarda tazminata konu bir ödeme kalemi değerlendirmeye alınmamıştır. TSK içerisindeki subaylara tahakkuk ettirilen tazminatların temel dayanak noktası anılan personelin “amir” sıfatıyla tanımlanmış olmasıdır. Astsubayların da ifa etmiş olduğu görev ve almış olduğu sorumluluklar dikkate alındığında “amir” sıfatıyla doğrudan emir-komuta yetki ve sorumlulukları olan makamları işgal ettiği açıkça görülmektedir. Bu nedenle söz konusu amir tanımına karşılık olarak statüler arası bir farklılıktan bahsetmek yeterli bir gerekçe değildir.
Aradaki büyük mali uçurumun ortadan kaldırılması için yeni bir düzenleme acilen tesis edilmelidir. Bu düzenlemenin en önemli gerekçesi ise 926 Sayılı Kanun hükümlerince TSK içerisinde ‘asker kişi’ olarak tanımlanan astsubayların kamu mali yönetimi çerçevesinde ücretlendirilmesi noktasına gelince 657 Sayılı Kanun’a bağlı ‘büro memuru’ statüsünde gösterilmesidir. Arz ettiğim bu mağduriyetlerin giderilmesi için TSK bünyesindeki tüm personelin sorumluluklarını göz önünde bulunduran, insan odaklı bir ücret politikasının tesis edilmesi gerektiği ortadadır. Kamu idaresi içerisinde istihdam edilmiş tüm çalışan ve emeklileri gibi astsubaylarımızın da yaşam standartlarını yükseltmek askeri ve siyasi karar alıcıların acil çözüm bulması gereken konuların başında gelmelidir. Mali iyileştirme ve düzenlemelerin aynı zamanda astsubaylık statüsünün itibari anlamda da iyileştirilmesine doğrudan katkı sağlayacağı da inkâr edilemez bir gerçekliktir. Bu mağduriyetleri giderecek olan en yetkili ve en yüce makam ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Astsubayların gerek maddi, gerek itibari anlamda haklı taleplerinin karşılanması ordumuzun gücüne güç katacaktır”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.