Erdoğan; 80 Bin İdlibli Türkiye’ye Göç Halinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan; ’80 binin üzerinde İdlibli kardeşimiz ülkemiz sınırına doğru göçe başladı. Böyle bir durumda Türkiye bu göç yükünü tek başına taşımayacaktır.’ dedi.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu.

Erdoğan, “İdlib’te katliamlar” sebebiyle bir hareketlilik oluştuğunu söyleyerek, 80 bin Suriyeli’nin İdlib’den Türkiye sınırına doğru hareket ettiğini dile getirdi ve ekledi;

“Türkiye bu göç yükünü tek başına taşımayacaktır. Bizim maruz kalacağımız baskının olumsuz yansımaları, başta Yunanistan olmak üzere tüm Avrupalı ülkelerin de hissedeceği bir konu olacaktır.

“Bu durumda 18 Mart mutabakatından önce yaşanan sahnelerin tekrarlanması kaçınılmazdır.”

Moskova’da Pazartesi günü konu ile ilgili Rus yetkilelerle bir görüşme yapılacağını söyledi.

Türkiye – AB 18 Mart anlaşması

Türkiye ile Avrupa Birliği 18 Mart 2016’da mülteciler anlaşmasını imzaladı.

1 Nisan’da da Yunanistan parlamentosu, mültecilerin Türkiye’ye gönderilmesiyle ilgili bir yasa tasarısını 107’ye karşı 169 oyla kabul etti.

Anlaşma kapsamında, Avrupa’ya geçmeyi başarmış mülteciler 4 Nisan’da Türkiye’ye geri gönderilmeye başlandı.

Uygulamaya göre, Yunanistan adalarından Türkiye’ye geri gönderilmesine karar verilen her Suriyeli karşılığında Türkiye’deki bir Suriyeli de AB ülkelerine yerleştirilecek.

AB-Türkiye anlaşmasının hedefi, mültecilerin Avrupa’ya hareketini durdurmak.

Anlaşma kapsamında, Türkiye’den Yunanistan’a ulaşmış ancak iltica başvurusunda bulunmamış ya da bulunup da başvuruları kabul edilmemiş mülteciler Türkiye’ye geri gönderiliyor.

Uluslararası Af Örgütü ise mültecilerin Türkiye’den Suriye’ye geri gönderildiğini ifade etti. Türkiye Dış İşleri Bakanlığı bu iddiayı yalanladı.

Erdoğan’dan Tebrik Konuşması

Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İlim Yayma Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada Erdoğan, Türkiye’nin akademik ödüllerinin verildiği, Mühendislik ve Doğa Bilimleri’nde Prof. Dr. Mehmet Zahmakıran’ı, Sosyal Bilimler’de Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu’nu, İlim Yayma Büyük Ödülü’nde ise Prof. Dr. Fikrettin Şahin’i tebrik etti.

Erdoğan, Türkiye’in sorunların çözüm getirerek, toplumda etki oluşturan çalışmaların özellikle bu şekil mükafatlandırmayla geleceğe bir başka heyecan katacağına inandığını belirterek,, neden “mükafat” ifadesini kullandığını şöyle açıkladı:

“Dün akşam Necip Fazıl Mükafat Tören’indeydik. Prof. Dr. Uğur Derman Hocamız dedi ki ‘Sanatta, musikide ödül denilebilir ama ilimde bunun adı mükafat olursa çok anlamlı olur, bu da benim teklifimdir’ dedi. Tabii Uğur Derman Hocamız malum, çizgiye derman olmuş bir hocamız. Hatta çok farklı bir konumu olan hocamız. Dolayısıyla o nasihati tutalım istedim, onun için söylüyorum. Bu mükafat programına 758 başvurunun gelmiş olması aslında mayanın tuttuğuna işaret ediyor. Önümüzdeki yıllarda bu çalışmayı uluslararası boyuta da taşıyarak inşallah dünya çapında bir marka haline dönüştüreceğinize inanıyorum.”

Temelleri 68 yıl önce atılan cemiyetin kendisinin de ekmeğini yediğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

“Onun tasından çorbamızı içtik ve karavanasına her sabah çaydanlıkla oradan bardağından çayımızı aldık, tabii öyle cam bardak değil ha onu karıştırmayalım ve öyle yetiştik. Onun için oradaki büyüklerimize, bizim ne kadar onları şükranla anarsak azdır, Allah onlardan razı olsun, mekanları cennet olsun, inşallah. Bu hareket Şehit Başbakan Merhum Menderes’in teşvikiyle başlayan bir mücadelenin meyvesi olarak bugünlere gelmiştir. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet niyaz ediyoruz. Cemiyetimizin tarihi gerçek bir ilim ve irfan mücadelesinin fazilet ve adalet mücadelesinin tarihidir. Milletin iradesine saygının, milletin hukukuna riayetin ve sahip çıkmanın sembolü olan bu müessese, ülkesinin ve milletinin, insanlığın hayrına yüz binler yetiştirmiş bir ocaktır. Kurulduğu günden beri hiç sönmeyen bu ocak giderek daha da büyüyen bir iman ve inanç ateşinin hak yolunda bir kararlılık güneşinin adı haline gelmiştir. Bu cemiyet, ayrıştıranların değil birleştiren ve kucaklaştıranların yuvası olmuştur. Burası milli ve yerli bir aklın rehberliğinde ve duru bir kalbin eşliğinde memleket hayrına büyük hayallerin kurulduğu, yeşerdiği, büyütüldüğü bir yerdir. Husumetin kapısından içeri giremediği bu cemiyet, daima fitne ve fesada karşı verilen amansız mücadelenin de kalelerinden biri olmayı sürdürmüştür. Bütün kalbimle inanıyorum ki bu ocak bugüne kadar olduğu gibi inşallah bundan sonra da milli iradenin yılmaz savunucusu olacaktır. Birlik ve beraberliğimizin bu numune kurumu, milli ve manevi değerlerimize bağlı nesiller yetiştiren bir çatı olarak daha nice yıllar hizmet verecektir. Milletin bağrından çıkan ve sadece millete hizmet için çalışan bu örnek sivil toplum kuruluşumuza ilk günden beri emeği geçmiş olan herkesi tekrar hayırla, rahmetle, minnetle yad ediyorum.”

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.