Erdoğan: ‘Musul’u Kendi Kaderine Terk Edemeyecekler’

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN RİZE’DE CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: “MUSUL SORUNU HALLOLANA  KADAR BİZ ORADAYIZ” “MUSUL’U KENDİ KADERİNE TERK EDEMEYİZ” “MUSUL’U MUSULLU'DAN ALIP BİRİLERİN VERME HESABI VAR; MUSUL’DA MUSULLU YAŞAMALI” “TÜRKİYE SADECE TÜRKİYE DEĞİLDİR” “BİZİM FİZİKİ SINIRLARIMIZ BAŞKADIR GÖNÜL SINIRLARIMIZ BAMBAŞKADIR; FİZİKİ SINIRLARA SAYGI GÖSTERİRİZ AMA GÖNÜLLERE SINIR KOYMUYORUZ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Musul sorunu hallolana kadar Türkiye’nin bölgeden çıkmayacağını ve Musul’u kendi kaderine terk edemeyeceklerini söyledi.

İsmini taşıyan Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin akademik yıl açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 bin öğrencisi ile RTE üniversitesi güçlü ve güçlenmeye devam eden bir üniversite olduğunu belirterek üniversite yönetimine “Bu sayı daha da artmalı mı ? Akademisyen sayımız arttıralım. Ama öğrenci sayımızı daha da arttırmayalım. Lisans, lisans üstü, doktora noktasında burası farklı bir noktaya gelsin” tavsiyesinde bulundu.

“Bir kültür inkilabına ihtiyacımız var”
Başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı döneminde ülkede önemli hizmetler yaptıklarını ancak 15 temmuz’a gelindiğinde bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldıklarını kaydeden Erdoğan “Demek ki kafalar değişmemiş. Kafaları değiştirememişiz. Mesele fiziki meselelerinden olmasından öte şu gönülleri halletmek, bu kafa yapısını halletmek, zihinleri halletmek. Bir kültür inkilabına ihtiyacımız var. Asıl reformu kültürde yapmamız lazım. Kültür ihtilalini, devrimini şiddetle ihtiyacımız var” dedi.
Bölgede yaşanan gelişmelere dikkat çeken Erdoğan, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sorunun yanı sıra Suriye ve Irak’ta yaşanan sorunlara dikkat çekerek “Rize’nin doğal hinterlandında ne var Karadeniz ve Kafkasya. Tarihi olarak gerçekten çok güçlü ilişkilerimizin olduğu bir coğrafya. Maalesef bu bölge çok uzun zamandır yaşanan çatışmalar ve istikrarsızlıklar nedeni ile hak ettiği yerin şu anda çok gerisinde bulunuyor. En son Ukrayna da meydana gelen olaylar bölgede yeniden tehlikeli bir gelişime vesile oldu. Daha önce Gürcistan’da yaşanan çatışmalar nedeni ile halen devam eden sıkıntılar var. Ondan önce Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırması nedeni ile bölge kana ve ataşe boğuldu. Türkiye bu bölgede yaşanan tüm çatışma ve çekişmelerde mazlumlara kucak açmış kardeşlerinin yanında olmuş bir ülke. Bizim fiziki sınırlarımız başkadır. Gönül sınırlarımız başkadır. Bunu birbirinden ayırmak lazım. Fiziki sınırlana elbette saygı gösteririz ama gönlümüze sınır çizemeyiz. Çizilmesine de asla müsaade etmeyiz. Birileri bize Irak ve Suriye ile neden ilgileniyorsun diyorlar. Aynı soruyu, Ukrayna, Gürcistan ve Kırım ile neden ilgileniyorsunuz, Azerbaycan ve Karabağ ile neden ilgileniyorsunuz, Balkanlar ile Kuzey Afrika ile neden ilgileniyorsunuz diye bu soruları genişletmek mümkün” ifadelerini kullandı.

“Libya ile de Karabağ ile de Bosna ile de diğer kardeş bölgeler ile de ilgilenmek görevimiz ve hakkımızdır”
“Ama dikkat edin kimse binlerce kilometre uzaktan gelip burnumuzun dibinde faaliyet gösterene aynı cesaret ve yüksek sesle siz burada ne arıyorsunuz” demiyor” diyen Erdoğan “Bize ne aradığımızın denilen yerlerin hiç biri bize yabancı değil ki. Rize ile Batum’u birbirinden ayırmak mümkün mü? Edirne’yi Selanik’ten Kırcaali’den nasıl ayrı düşünebiliriz. Gaziantep ile Halep’i, Mardin ile Haseki’yi, Siirt ile Musul’u nasıl birbiri ile ilgili olmayan yerler olarak kabul edebiliriz. Hatay’dan çıkın Fas’a kadar uğradığınız tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinde bizden bir şeyler mutlaka görebilirsiniz. Trakya’dan Doğu Avrupa’ya kadar olan coğrafya da attığınız her adımda ecdadınızdan bir adıma mutlaka rastlarsınız. Tarih kitaplarımız da ki Misak-i milli de ne var. Eğer Misak-i milli diye bir sorunumuz varsa kendi içimizde bu soruyu kendimize soramayız. Tam aksine bizim üzerimize düşen görevler var demek zorundayız. Aynı dili konuştuğumuz, aynı kültürü paylaştığımız Orta Asya’dan ta Sibirya’ya kadar kendimizden ayrı düşünebilmemiz için kendimizi inkar etmemiz lazım. Bizim kültürümüzde aslını inkar eden haramzadedir. Onun için bizim Trakya ile de Suriye ile de Libya ile de Karabağ ile de Bosna ile de diğer kardeş bölgeler ile de ilgilenmek görevimiz ve hakkımızdır. Bunlardan vazgeçtiğimiz gün istiklalimizden ve istikbalimizden vazgeçtiğimiz gündür. Bizim buna hakkımız olmadığı gibi milletimiz de böyle bir duruma asla müsaade etmez” şeklinde konuştu.

“Tezgah farklı dönüyor, tuzak farklı”
Konuşmasında “Türkiye sadece Türkiye değildir” vurgusu yapan Erdoğan “Millet olmak şuuru var ya bizim için çok önemli. Kendimize güveneceğiz. 3-5 PKK’lı zibidiye biz Türkiye’yi böldürtmeyiz. Bunlar islamla alakası yok. Bunlar müslüman filan değil. Sadece bunlar bizim güzel dinimizi kirletiyor. Bunlar pislik hiç alakası yok. İşte birde PKK’nın atığı PYD, YPG bunlar atık. Birileri de bunlara sahip çıkıyor. Bunlara silah indirip, bndiriyorlar. Bakıyorsunuz Kobani’nin güneyinde pistler inşa ediliyor. Bunu bizimle görüşüp, dertleşip varsa atılacak bir adım böyl yapman lazım PYD gibi bir terör örgütüyle değil, o PKK’nın atığıdır. Bunu böyle kabul etmek zorundasın. Bizimle NATO’da berabersin. Müttefiksin, NATO’da beraber olduğum Türkiye’yi bir kenara koyacaksın bir teörr örgütüyle beraber olacaksın. Neymiş DAEŞ’e karşı savaşıyormuş. Böyle saçmalık olur mu. Sen kendine güvenmiyor musun. 63 ülke 10-15 bin DAEŞ teröristiyle Suriye’de karşı karşıya gelmeye gücü yetmiyor öyle mi? Bu olabilecek bir şey mi. Nerede NATO, PYD sizin NATO’da ortağınız değil ki. YPG sizin ortağınız değil ki. Biz bunların canını okuruz. Eğer sot olmak içn DAEŞ’e karşı olmak ölçüyse o zaman ENDÜSTrayla ile de dost ol. Çünkü onlarda DAEŞ’le şuanda savaşıyor. Bunun ne akılla, ne bilimle, tecrübeyle izahı mümkün değil. Fakat tezgah farklı dönüyor. Tuzak farklı. Dert anlatılır gibi değil. Ne olursa olsun biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Bunu böyle bilelim. Üzerine, üzerine biz bu işin üzerine gideceğiz. Musul’u kendi kaderine terk edemeyiz. Musul’un tarihinde biz varız” dedi.

“Başika’dan çıkmaya niyetimiz yok”
Musul’u Musulludan alıp birilerin verme hesabı var. Biz ‘hayır’ diyoruz. Musul’da Musullu yaşamalı. Orada Arap kardeşlerimiz ve Türkmenler yaşıyor. Çok az Kürtler var. Oraya DAEŞ sızmış. Orada bir mücadele veriliyor. Orada verilen bu mücadelede koalisyon güçleri ne yazık ki diyorlar ki, ‘Türkiye burada merkezi yönetiminden izin almalı’. Bende koalisyon güçlerin başına diyorum ki, ‘Ey koalisyon güçleri kusura bakma biz Başika üssünü kurarken, o merkezi yönetimi geldi ‘Başika’da bir üs kurmanız bizim için isabetli olacaktır’ demiştir. Şuanda biz Başika’da varız. Şimdi Başika’dan Türkiye’ni çıkması gerekiyor diyorlar. Kusura bakma bizim Başika’dan çıkmaya niyetimiz yok. Musul sorunu halledilene kadar biz oradayız. . Telafer aynı şekilde. Oradan da elimizi çekmeyeceğiz. Biz diplomatik yollara her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Halep halkına nasıl sırtımızı dönebiliriz. Libya’yı, Afganistan’ı, Bosna’yı nasıl kendi dertleri ile baş başa bırakabiliriz” diye konuştu.

“BİZİM ABLALARIMIZ, AĞABEYLERİMİZ BURADA”

“Ben Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin mensuplarını, öğrencilerini geleceğin aydınlık Türkiye’ sinde o dindar nesli çok daha farklı olarak karşımda görüyorum” diyen Erdoğan “Bu şahıs sapkın ideolojisini yaymak için uzun bir dönem cami kürsülerini bile kullanabilmiştir. Ama artık buraları siz onlara bırakmayacaksınız. Teslim etmeyeceksiniz. Bunların ablaları var. Bizim ablalarımız burada. Onların ağabeyleri var. Bizim ağabeylerimiz burada. Onun için iyi yetişeceğiz. İyi okuyacağız. Başta Kuran, Hadis, Tevsir, Arapça, Kelam. Bütün bu ilimlerde inşallah iyi bir noktaya varacağız. Ben sizlere inanıyorum. İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir nefis muhasebesini yapması gerektiğine inanıyorum. Bu manzara bize dinimizin anlatılması ve anlaşılması konunda önemli boşlukların olduğuna işaret ediyor. Şüphesiz bunlar tek parti döneminde dine ve dini hayata olan sorunlu bakışın etkisi çoktur. Çünkü bu dönem Kuran-i kerimin gizli bir şekilde öğrenilmek zorunda kalındığı çok zor bir dönem olmuştur. Camiler yıkıma terk edilmiş, dini eğitim yasaklanmış, ölümleri yıkayacak kişi bile bulunamamış. Alimler dert es edilmiş, kamusal alanda mütedeyyin insanların kendi kimlikleri ve var olmasına iman verilmemiştir. Buda dini anlamda ciddi bir boşluğun oluşmasına neden olmuştur.

FETÖ elebaşı gibi şarlatanlar da oluşan bu boşluğu fırsata çevirmişlerdir. Bizim geçmişe takılıp kalmadan bu yaşananlardan ders çıkartarak geleceği planlamamız gerekiyor. Bir daha FETÖ vari yapılan milletimize, gençlerimize musallat olmasının önüne geçecek adımları atmamız gerekiyor. Bunun yolu dini bilgisi yüksek, ilmini amele çevirebilen toplumla beraber olan, mütevazilikten taviz vermeyen hocalarımızın sayısının artmasından geçiyor. Unutmayalım tabiat boşluk kabul etmez. Siz olmayınca sahneyi bezirganlar, takke ve cübbe ile göz boyayan şarlatanlar alıyor. Yunus’un güzel bir ifadesi var ‘dervişlik olayı taç ile hırka, biz bile alırdık otuza kırka’ Dervişlik o kadar ucuz değil. Kabiliyet ve irfan gerektiriyor. ‘ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır’ siz bunlardan değilsiniz. Siz irfan sahibi arifler ve arifeler olarak geleceği inşa edeceksiniz. İhya edeceksiniz” ifadelerini kullandı.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.