Eskinin Köyleri Şimdinin Mahalleleri
Bir zamanlar köylerimiz yalnızca doğanın dinginliğini değil, kaliteli bir eğitim anlayışını ve üretime verilen güçlü desteği de barındırırdı. O dönemlerde benimde doğup büyüdüğüm köy ilkokulları, kısıtlı imkânlarına rağmen geleceğe umut saçan yerlerdi. Özellikle Köy Enstitüleri, köylerdeki çocuklara yalnızca okuma yazma değil; el becerisi, tarım bilgisi, zanaat, kültür ve sanat eğitimini de birlikte vererek onları üretken bireyler haline getirdi. Bu sistem sayesinde köy öğretmenleri hem ders anlatan hem de üretimde yol gösteren kişiler oldular.
O öğrencilerden birçoğu yıllar içinde ülkemizin hızlı kalkınmasında önemli roller üstlendi; köylerde artan üretim, şehirlerin gelişen fabrikaları ve okulları için de sağlam bir temel oluşturdu. Sabah erkenden tarlaya çıkan köylü, imeceyle sürülen topraklarda alın teri döker, harman yerinde buluşup hasat sevincini paylaşırken yüzlerinde memnuniyet dolu bir ifade olurdu.
Çocuklar, okuldan kalan vakitlerinde annelerinin, babalarının yanında çalışır; üretmenin, paylaşmanın değerini küçük yaşta öğrenirdi. O eski köylerin anılarında bolluk, dayanışma ve birlikte üretmenin getirdiği huzur saklıdır.
Zamanın akışıyla birlikte köylerimizin büyük bir bölümü şehirlerin ilçelerine bağlı mahallelere dönüştü. Bir zamanlar köy kahvesinin önünde konuşulan gündemler, harman yerinde yapılan hasat sohbetleri ve eski okulun soba başındaki sıcacık anıları şimdi çok başka bir manzara çiziyor.
Değişim kaçınılmazdı; ancak bu değişimin tarıma, üretime ve eğitime nasıl yansıdığını görmek, geçmişle bugünü karşılaştırmak açısından çok önemli.
Eskiden tarım, köy hayatının merkezindeydi. Her evin mutlaka bir tarlası, bağı, bostanı olurdu. Arpa, buğday, mısır, nohut, fasulye… Ne yetişirse sofraya bereket olarak dönerdi.
Son yıllarda köyden mahalleye dönüşüm süreciyle birlikte tarım arazilerinin bir kısmı imara açıldı, genç nüfusun bir bölümü şehre göç etti. Buna rağmen toprağını bırakmayan üreticiler hâlâ var ve onlar, artık sadece klasik yöntemlerle değil, modern tarım teknikleriyle üretim yapıyor. Damla sulama sistemleri, seracılık, organik üretim gibi kavramlar köylünün gündelik hayatına girdi. Tarımda verim artışı sağlansa da iş gücü azaldığı için bazı tarlalar boş kaldı; ancak teknolojinin yardımıyla küçük bir araziden bile yüksek verim almak mümkün oldu.
Ürün çeşitliliği de değişti. Bir zamanlar yalnızca evin ihtiyacına yönelik ekim yapılırken, bugün pazara yönelik üretim yaygınlaştı. Evin önündeki bahçede yetiştirilen domatesler, biberler artık büyük şehirlerin organik pazarlarında yer buluyor. İnsanlar “yerel üretici” etiketine değer verirken, eski köylümüz için bu hem yeni bir umut hem de ek gelir oldu. Köy meydanında şimdi sıkça “hangi tohumdan daha çok verim alırsın?” sohbetleri yapılıyor.
Eğitim alanındaki değişim ise daha da belirgin. Bir zamanlar köy okullarında beş sınıfın bir arada eğitim gördüğü günler geride kaldı. Köylerin mahalleye dönüşmesiyle birlikte çocuklar için servisler organize ediliyor, ilçe merkezlerindeki okullara ulaşım kolaylaşıyor. Böylece laboratuvarı, spor salonu, kütüphanesi olan daha donanımlı okullardan yararlanabiliyorlar.
Teknolojinin eğitime yansıması da köylerde yaşayan çocukların ufkunu genişletti. Birçok evde artık internet var, çocuklar çevrim içi derslere katılabiliyor. Okullar arası bilgi yarışmalarında köyden çıkan öğrencilerin başarılarını duymak hepimize ayrı bir gurur veriyor. Hatta bazı köy okulları, ülkemizin büyük şehirleri ve kıyı bölgelerindeki aydın yerel yönetimlerin desteğiyle tarımsal eğitim projelerine katılıyor. Çocuklar hem matematik öğreniyor hem de serada domates yetiştirmenin inceliklerini öğreniyor.
Üretimdeki değişimle eğitimdeki gelişim aslında birbirini destekliyor. Köyden çıkan gençler, üniversite okuduktan sonra memleketlerine dönerek modern tarım yöntemlerini uyguluyor. Bir zamanlar yalnızca babasının tarlasında çalışan genç, şimdi aynı toprağı bir tarım işletmesine dönüştürüyor. Kimi lavanta bahçesiyle turizmi birleştiriyor, kimi organik meyve üretimiyle markalı ürünler çıkarıyor.
Elbette bu değişimin zorlukları da var. Mahalleye dönüşen eski köylerde nüfus azalınca bazı sosyal etkinlikler eskisi kadar canlı değil. Fakat bunun yerine kadın kooperatifleri, gençlik dernekleri kuruluyor.
Kadınlar yöresel lezzetler üreterek gelir elde ederken, gençler spor kulüplerinde bir araya geliyor. Böylece köy ruhu bambaşka bir şekilde yaşamaya devam ediyor.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, eski köylerimizin mahallelere dönüşmesi yalnızca bir tabelanın değişmesi değil; hayatın ritminin yeniden şekillenmesi anlamına geliyor. Tarımdaki üretim alışkanlıklarımız, eğitimdeki hedeflerimiz ve geleceğe bakışımız değişti.
Geçmişin anılarını unutmadan, bugünün imkânlarını değerlendirerek üretmeye ve öğrenmeye devam eden her mahallemize selam olsun.