Güçlü Bir Bağışıklık Sistemi için 5 Doğal Yöntem

Ebola’dan soğuk algınlığına kadar çeşitli patojenlerle savaşma sırasında vücudumuzun ilk savunma hattı, güçlü bir bağışıklık sistemidir.

Bir bağışıklık sistemi olmasaydı, insan vücudu mikrobiyal saldırılar karşısında hızlı bir şekilde yıkıma uğrardı. Bağışıklık bir kalkan gibi davranır, bu davetsiz misafirleri kapıda durdurur. Korumamız tehlikeye girdiğinde – ya bağışıklık yetersizliği ya da sadece genel yorgunluk ve kötü beslenme alışkanlıkları nedeniyle – vücut bir istilaya karşı daha savunmasız hale gelir. Ancak bağışıklık güçlü olduğunda, hastalanma ihtimalimiz daha azdır.

Bağışıklık sistemi vücutta bulunan çeşitli organlardan, dokulardan ve hücrelerden oluşur. Korumamızın yaklaşık yüzde 80’i bağırsaklarda yaşar, bu yüzden bağırsak sağlığı güçlü bir bağışıklık için hayati öneme sahiptir.

Sağlıklı bir yetişkinin bağırsaklarında 1 ile 3 kg civarında faydalı bakteri bulunur. Bu mikroorganizmaların sayısı kendi hücrelerimizden 10 kat fazladır. Güçlü bağırsak florası, patojenik bakterilerin çoğalmasını engeller ve hastalanmamızı önler. Yaşam tarzı seçimlerimizin bu bakteri kolonisine büyük etkisi olabilir.

Sık antibiyotik kullanımı bağışıklık sisteminin gücünü azaltabilir, ancak iyi bir diyet bağışıklığımızı yenilemeye yardımcı olabilir.

Kimchi (Pixabay)

Fermente Gıdalar

Fermantasyon, dünyanın her yerinde geleneksel kültürlerde bulunan bir gıda koruma yöntemidir. Her ne kadar modern soğutma teknolojisinin ve kitlesel gıda üretiminin yaygınlaşması ile unutulmaya başlamış olsa da, bugün geleneksel yollarla fermente edilmiş gıdalara bir geri dönüş yaşanıyor.

“Yabani Fermantasyon: Lezzet, Besin ve Yaşayan Kültüre Ait Gıdaların El Sanatları” kitabının yazarı Sandor Katz’a göre: sağlıklı bağırsak florasının anahtarı yoğurt, lahana turşusu ve kimchi (mayalanmış kırmızıbiber ve sebzelerden özellikle çin lahanasından yapılan, geleneksel bir Kore yemeği) gibi bakteri yönünden zengin besinlerdir.

Katz 15 yıldan uzun bir süredir HIV pozitif olmasına rağmen nadiren hastalandığını söylüyor. İyi sağlığını, fermente gıdaların sık tüketilmesi de dahil olmak üzere, çeşitli faktörlere bağlıyor.

Katz, Epoch Times’a şunları söyledi: “Tecrübem tamamen kitapların söylediklerine dayanıyor: bağırsaklarımızdaki çok sayıda biyolojik çeşitlilikteki bakteri toplulukları, bağışıklık sistemimizin iyi çalışmasını sağlar”.

Günlük probiyotik takviyesi benzer şekilde faydalı olsa da, farklı bakteriler içeren besin kaynaklarının tüketilmesi daha etkili olabilir.

Katz kitabında, fermente gıdalar ve bağışıklık sistemi sağlığı arasındaki bağlantıyı inceleyen 2006 tarihli bir çalışmayı aktarıyor. Araştırmada, zeytin, salam, turşu ve peynir gibi çeşitli fermente yiyecekler tüketen bireyler incelendi. Bağışıklık fonksiyonunun başlangıç değerleri kaydedildikten sonra, denekler fermente gıdaların olmadığı bir beslenme tarzına tabi tutuldu ve bağışıklık belirleyici değerleri hızla düştü. Daha sonra araştırmacılar bir grubu düzenli olarak yoğurtla ve bir başka grubu da probiyotik yoğurtla besledi. Probiyotik grup biraz daha başarılı oldu, ancak denekler içeriğinde çeşitli fermente gıdalar ve içecekler olan normal beslenme düzenlerine geri dönene kadar, bağışıklık fonksiyonları da en yüksek değerlere geri dönmedi.

Katz, “Verilerden şunu anladım: beslenmede çeşitlilik, bağışıklık sistemi sağlığıyla ödüllendirilir” dedi. “Bağışıklık fonksiyonunu uyarmak için bir veya iki bakterinin milyarlarca kopyasını çıkarmak yerine, birçok farklı bakteri türü içeren yiyecekleri yemeliyiz.”

Ekinezya (Pixabay)

Bitkiler

Ekinezya, Mürver ve Sarımsak, bağışıklık arttırıcı bitkiler olarak iyi bir üne sahip oldular. Bu bitkileri kullanmak sadece hasta olduğumuzda aklımıza gelir, ancak bunlar hastalıklardan koruyucu olarak daha fazla değerli bitkilerdir. Özellikle Ekinezyanın, makrofajlar ve doğal öldürücü hücreler de dahil olmak üzere beyaz kan hücresi üretimini artırdığı ispatlanmıştır.

Ekinezya’yı çok sık almaktan endişe etmeyin. Birçok kişi dayanıklılık gelişebileceğine inansa da ünlü bitki araştırmacısı Kerry Bone’a göre bu inanış, bilinenler hakkındaki zayıf bir yorumdur. Bone sağlığını düzenli Ekinezya tüketimine borçludur.

Ginseng ve astragulas gibi Çin bitkileri geleneksel olarak zayıf ve yorgun olan insanlara canlılık vermek için kullanılmıştır. Bu tatlı köklerin de bağışıklık fonksiyonunu güçlendirdiği gösterilmiştir, ancak uygun şekilde alınmaları gerekir. Eski Çin tıbbı ilkelerine göre bunlar gibi enerji veren bitkiler, aktif bir enfeksiyon sırasında kontrendikedir (kullanımı uygun değildir), andographis (Hindistan ve Sri Lanka’ya özgü yıllık otsu bir bitki), çivit otu ve hanımeli gibi bitkiler çok daha iyi bir seçimdir.

Eski Çin tıbbı, modern tıbbın bağışıklık sistemi olarak tanımladığı şeyle tamamen paralel olan tek bir kavrama bile sahip değildir. Ancak modern tıbba karşılık gelen bazı özelliklere sahiptir. Örneğin, koruyucu bir kalkan olarak önerilen Jade Windscreen isimli klasik bitkisel formül, tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonlarına karşı duyarlılığı olan insanlar içindir. Karışım geven otu, tarçın ve siyah Çin hurması içerir.

Reishi Mantarı (Pixabay)

Mantarlar

Shitake ve Maitake gibi koyu renkli mantarları bağışıklık güçlendirici yönleriyle bilinirler. Ancak bu tıbbi mantarlardan en çok itibar gören ve en sevileni Reishi’dir.

Reishi tat olarak hiç puan alamaz (sert ve acı bir tadı vardır) ama sağlığı artırıcı özellikleri dillere destandır. Bu koyu kırmızı mantar, tarih boyunca uzun ömür veren bir ilaç olarak üst raflarda yer aldı. Çinliler onu Ling Zhi (ruh bitkisi) olarak adlandırır.

Japon hükümeti reishi’yi güvenilir bir kanser tedavi ilacı olarak kabul etmektedir. Mantarın klinik olarak immünoglobulin seviyelerini dengelediği ve hepatit hastalarında karaciğeri onardığı gösterilmiştir.

Reishi, bir zamanlar sadece kraliyet ailesi için yetiştirildiği için çok nadir bulunurdu, ancak 15 yılını erik ağacı talaşında reishi sporları yetiştirme yöntemi geliştirmeye adayan Shigeaki Mori sayesinde geliştirilen modern yetiştirme yöntemleri sayesinde, güvenilir reishi üretilebilmektedir.

Uzak Doğu Asya’da çok sayıda tapınak ve evde reishi mantarı resmedilmiştir. Bu tasarım motifi, kötü ruhlardan koruma amacı görür.

Fotoğraf: Pixabay

Hijyen

Özellikle bakteri ve virüslerin yoğun olduğu kirli yerlerde veya bir hastane ortamında sağlıklı olmak için düzenli el yıkamak gereklidir. Ama bunu bazen çok abartabiliriz.

Hijyen kuramını düşünün: bu fikre göre toplumun giderek yükselen hijyen standartları aslında bağışıklık sistemlerimizi zayıflatıyor. Modern gelişmeler enfeksiyonların yayılmasını sınırlamayı başarmış olsa da, aynı zamanda bağışıklığımızı ikincil virüs ve bakterilerden uzak tuttu, bu da bağışıklık sistemi zayıflığına ve alerjik hastalıklara yol açtı.

Üzerinde çok tartışılan bir kimyasal olan triklosan, hijyen konusunda aşırı titiz olmaktan kaynaklanan hasarın en iyi örneğidir. Triklosan deri yoluyla vücuda girebilir. Bu kimyasal, antibakteriyel sabunlar ve diğer ürünlerde çok miktarda bulunur, ancak endokrin bozukluklarına doğru gittiği kanıtlanmış bir dizi sağlık sorunuyla bağlantılıdır. Araştırmacılar ayrıca aşırı yaygın triklosan kullanımının da antibiyotik direncine yol açtığını öne sürüyor.

Fotoğraf: Pixabay

Çok Fazla Stres, Çok Az Uyku

Bağışık sistemini korumak için yeterli miktarda dinlenmek ve rahatlamak hayati önem taşır. Birçok araştırma, uzun süreli stres ve kronik uyku bozukluğunun bağışıklık sistemini tehlikeye atabildiğini, hatta tek bir tüm gece uykusuz kalmanın bile doğuştan gelen savunmamızı zayıflatabileceğini göstermiştir.

Journal SLEEP’in Haziran 2012 sayısında yayınlanan bir çalışmada, Hollanda ve İngiltere’den bir bilim insanı ekibi 15 sağlıklı genç yetişkin erkeği izledi. Denekler bir hafta boyunca her gün sekiz saat uyuduğu bir dönemden sonra ve 29 saat boyunca sürekli olarak uyanık tutulduktan sonra, beyaz kan hücresi sayıları ölçüldü.

Beyaz kan hücresi sayılarında ani bir sıçrama görüldü. Özellikle belirgin olan, istilacı mikroorganizmaları tüketen bir beyaz kan hücresi türü olan granülositlerdeki yükselişti. Araştırmacılar bir gecelik uykusuzluğun, vücudumuzda kavga veya uçuşa gösterilenle aynı tepkiyi yansıttığını buldu. Çalışma, uzun süreli uyku yoksunluğunun bağışıklık kaynaklarımızı tüketebileceğini ve patojenler saldırdığında bizi korumasız bırakabileceğini gösteriyor.

Yazan: Conan Milner, Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.