Güçlü Kadın Güçlü Toplum Demektir

Toplumların kalkınmasında kadınların rolü, tarih boyunca görmezden gelinmiş ya da ikinci planda bırakılmış olsa da, bugün artık inkâr edilemez bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Kadın emeği, yalnızca bir evin içinde değil, tarlada, atölyede, fabrikada, pazarda ve iş dünyasının her alanında kendini var ediyor. Kadınların dayanışması ise bu emeğin görünürlüğünü artırarak güçlerini çoğaltıyor.

Bir kadın tek başına üretir; ama kadınlar bir araya geldiğinde, yalnızca kendi yaşamlarını değil, toplumun geleceğini de dönüştürür. Üreten kadınların dayanışma gücü, toplumsal yapılarla değişimin potansiyelini artıran güçlü bir araçtır. Köyde kendi elleriyle ürettikleri yoğurdu, peyniri, reçeli pazara götüren kadınlar; kentte el emeği göz nuru ürünlerini fuarlarda sergileyen girişimciler ya da büyük şehirlerde kooperatifler kurarak markalaşan üretici kadınlar, yalnızca ekonomik gelir elde etmekle kalmaz, aynı zamanda sosyal bir dönüşümün öncüsü olurlar.

Bugün dünyanın pek çok ülkesinde kadın kooperatifleri yükselişte. Afrika’da tarlalarını imece usulüyle ekip biçen kadınlar, Latin Amerika’da kahve üretiminde söz sahibi olan kadın grupları, Asya’da tekstil atölyelerini el ele işleten kadın girişimciler, hep aynı amaca hizmet ediyor: Kadın emeğini değerli kılmak ve dayanışmayla daha güçlü bir gelecek inşa etmek. Avrupa’da ise tarımda, sanatta ve teknoloji girişimlerinde kadın dayanışmasının yarattığı başarı hikâyeleri dikkat çekiyor.

Ülkemizde de benzer örnekler gün geçtikçe artıyor. Karadeniz’de fındığını işleyip dünya pazarına açan, Ege’de zeytinyağıyla kendi markasını yaratan, İç Anadolu’da el dokuması halılarını dünyaya pazarlayan kadınlar, bu dayanışma ağlarının gurur verici örnekleridir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kurulan kadın kooperatifleri ise hem bölgesel kalkınmaya hem de kadınların kendi ayakları üzerinde durmasına katkı sağlıyor. Bu dayanışma yalnızca ekonomik bir değer yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda özgüven, cesaret ve toplumda daha fazla söz sahibi olmanın da yolunu açıyor.

Kadınların dayanışması, yalnızca üretim ve pazarlama alanıyla sınırlı değil; belediye başkanları, muhtarlar, meclis üyeleri, kent konseyi ve yürütme kurulu, kadın ve gençlik kolları yöneticileriyle el ele verildiğinde köyde, şehirde, mahallede kadın sesi daha gür çıkıyor. Birlikte hareket eden kadınlar, yerel yönetimlerde taleplerini dile getiriyor, yaşam alanlarını güzelleştirmek için ortak projeler üretiyor. Bu sayede kadınlar sadece üretici değil, aynı zamanda karar mekanizmalarının aktif bir paydaşı haline geliyor.

Bir köy düşünün… Kadınlar sabahın erken saatlerinde tarlaya gidiyor, gün boyu çalışıyor ve akşam köy meydanında kurulan pazarda kendi ürünlerini satıyor. Yan yana tezgâh açan kadınlar hem birbirlerinin müşterisi oluyor hem de birbirlerine destek veriyor. Satamadığı ürününü komşusunun tezgâhına koyan, pazar dönüşü kazandığını imeceyle paylaşan kadınların dayanışması, aslında en saf ve güçlü toplumsal değişim örneğidir.

Bir de kentte yaşayan kadınların hikâyesi var. El işi ürünlerini sosyal medya üzerinden pazarlayan, dijital platformlarda markalaşan ve ülke sınırlarını aşarak dünyaya açılan kadınlar… Onların başarısının arkasında da çoğu kez dayanışma ağları bulunuyor. Kadın dernekleri, kooperatifler, girişimcilik kulüpleri, belediyelerin kadın destek merkezleri… Hepsi aynı amaca hizmet ediyor: Kadının emeğini görünür kılmak, kadını güçlendirmek ve toplumsal gelişime katkı sağlamak.

Kadın, tıpkı denizdeki bir dalga gibidir; bazen hırçın, bazen dingin. Ama her durumda bir güç taşır. Bu güç, kimi zaman kumsala vurup huzur verir, kimi zaman ise engelleri aşarak toplumun geleceğini şekillendirir. Kadın, gün doğumunun kızıl gülüşüyle dünyaya yaşam kaynağı sunar. Kadının gücü, dayanışmayla birleştiğinde ise yalnızca bireysel değil, toplumsal bir kalkınmaya dönüşür.

Bugün geldiğimiz noktada, kadın dayanışmasının yalnızca kadınlar için değil, tüm toplum için bir kazanım olduğunu artık herkesin kabul etmesi gerekir. Çünkü güçlü kadın, güçlü toplum demektir. Üreten kadınların dayanışması, yalnızca bugünü değil, yarını da inşa eder. Köydeki pazar tezgâhından küresel markalara uzanan bu yolculuk, kadınların ellerinde yükselen bir umudun yolculuğudur. O halde sorumluluk hepimize düşüyor: Kadınların emeğine sahip çıkmak, dayanışmalarını desteklemek ve onları yalnız bırakmamak… Çünkü üreten kadınların omuzlarında, hem ülkemizin hem de dünyanın geleceği yükseliyor. Unutmayalım; “Güçlü kadın, güçlü toplum demektir

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.