Herkes Gider Mersin’e, Biz Gideriz Tersine
Bütün dünya Japonya’daki deprem ve tsunami felaketinin ardından meydana gelen Fukişima Nükleer santralindeki kazayı izliyor. Deprem ve tsunam sonucu oluşan patlamalar sonucu radyoaktif sızıntı giderek artmakta ve uzmanlar asıl felaketin 1-2 güne kadar Çernobil Felaketi boyutuna ulaşabileceğini bekliyorlar. Amerika Sızıntının okyanusa doğru160 kilometre yayıldığını ve bölgedeki gemilerini geri çağırdığını açıkladı.
Dünya’da teknolojik gelişmişlik seviyesi en yüksek ülkelerden biri olan Japonya bile nükleer felakette bütün imkanlarını kullanmasına rağmen olabilecek tehlikeyi önleyebilmiş değil. Santralde soğutma çalışmaları devam ederken güvenlik uzmanları canları pahasına reaktörlerdeki patlamayı önlemeye çalışıyor.
Nükleer enerji üretimin tüm dünyada sorgulandığı bir dönmede Japonya’da meydana gelen bu kaza ile ülkeler nükleer santralleri kapatmayı ya da yapmayı düşündükleri santaralleri de askıya almayı gündeme taşıdılar.
Nükleer santrali olmayan ülkelerden biri olan ülkemiz Akkuyu’da yapılması kararlaştırılan ve yapım ihalesi bir Rus şirketine verilen nükleer santral yapım aşamasında bulunuyor. Deprem uzmanları Akkuyu nükleer santralinin yapılacağı bölgeden Ecemiş Fay Hattı’nın geçtiğini ve bu hatta 500 yıllık bir enerji birikiminin olduğunu açıkladılar. Bu konuda özellikle çevreci örgütlerin de yoğun çabalarıyla kamuoyunda nükleer santrale karşı oluşan tepkilere hükümet özellikle başbakan Recep Tayyip Erdoğan duymazdan gelerek kulak tıkıyor. Başbakan yaptığı açıklamada piknik tüpü ve LPG kullanımının da riskleri olduğunu hatırlatarak bizleri bu konuda ferahlattı! Çernobil sonrası Karadeniz’e radyoaktif yağmurların yağmadığını, herhangi bir risk taşımadığını kendisinin bu konuda rahat olduğunu göstermek amacıyla çay içen dönemin bakanlarından birisinin yaptığı gösteriyi anımsattı.
Yapılması planlanan nükleer santralle enerji üretimimizin ancak %6.5 karşılanabilecği söyleniyor. Bunun çok önemli bir oran olmadığını; bu üretimi ikame edebilecek rüzgar, güneş ve akarsu kaynakları bakımından zengin bir coğrafyada olduğumuzu fakat ülke olarak gelişmişliğin bir göstergesi olan doğaya saygıda zihinlerimizin ne kadar fakir olduğunun farkında olarak ne diyebiliriz ki?