İnsan niçin inanır?
İnanç kavramı ilk olarak Batı’da ortaya çıkmış olan bir kavramdır. Batı’daki gerçek öğretiler ‘‘İnanç’’ kavramı üzerine vurgu yapmış iken, Doğu’daki öğretiler ve dinler ise ‘‘Aydınlanma’’ kavramını vurgulamışlardır. Bu farklılık kültürel ve tarihsel sebeplere dayanıyordu ve gerçek bir uygulama (xiu-lian) sistemi, dünyanın hangi bölgesinde öğretiliyor olursa olsun, o toplumun kültürüne uygun bir şekilde aktarılıyordu.
İnsanın bir şeylere inanması, o konudaki evrensel hakikatlere aydınlanmasından dolayıdır. Aydınlanma olmadan inanç da doğamaz. İşte bu sebepten dolayı inanç asla sarsılmaz olan bir kavramdır. Dışarıdan gelen düşünceler ya da empoze edilmeye çalışılan fikirler, gerçeğe aydınlanmış olan bir kişinin düşüncelerini değiştiremez. Tarihte çok sayıda bilge var olmuştur ve hepsinin benzer şeyleri söylemiş olması bir tesadüf değildir. Aydınlanma (inanç) körü körüne inanmak demek değildir. İnsanın somut bir gerçeği tam olarak anlamış olması durumudur.
İnanç veya aydınlanma, xiu-lian uygulamasındaki en temel faktördür ve ilk adımdır. Aydınlanma veya inanç olmadan kişi gerçek bir öğretinin yolunda yürüyemez. Zaten aydınlanmamış olduğu için uygulama yapması da beklenemez. Bazı insanlar Tao’yu duyduğunda onu hayat boyu büyük bir ciddiyet ile uyguluyor iken, bazı insanlar da ona gülmüşlerdir. Aradaki bu fark, ‘‘aydınlanma kalitesi’’ olarak isimlendirilmiştir. Aydınlanma kalitesi düşük olan insanlar Tao’ya her zaman gülmüşlerdir.