İslami Terörizmin Arkasındaki Kızıl Gölge
Orta Doğu’da şu anda tanık olunan terörün ve İslami terörizmin temelinde Çin’in onlarca yıldır sürdürdüğü komünist yıkım yatıyor.
Çin’in en büyük arama motoru Baidu’da “İsrail” kelimesini aramayı deneyin. Ülkenin adının artık haritada olmadığını göreceksiniz.
30 Ekim’de Çin’de yaşayan pek çok kişi bunu fark edince çok şaşırdı. İsrail’in safına koşan diğer büyük dünya güçlerinin aksine, Çin rejimi bilerek sessizliğini sürdürüyor. Bu dijital eylem, sessizlikteki son değişiklik oldu.
Rejim, kendisini arabulucu ve barışın savunucusu olarak konumlandırıyor. Bunun yanı sıra İsrail’i Hamas’a karşı saldırıda çok ileri gitmekle eleştirdi.
Çin’in ağır sansürlü internetinde ve devlet medyasında İsrail’e karşı düşmanlık artıyor. Ancak Pekin’de yapılan resmi açıklamalarda ölümcül saldırıdan sorumlu terörist gruptan tek bir söz bile edilmedi.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen basın toplantısında muhabirler Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsüne iki kez baskı yaptılar. Çinli yetkililerin “Hamas kelimesini söylemeyi” neden reddettiklerini sordular. Bunun üzerine sözcü, rejimin adaletten yana olduğunu ve “tüm şiddet içeren saldırılara” karşı olduğunu ileri sürdü.
Trump yönetiminde ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Çin politikası danışmanlığı yapan Miles Yu, The Epoch Times’la görüştü. Çin’in yaklaşımının “temelde Hamas’ın yanında yer almanın farklı bir yolu” olduğunu söyledi.
Yu ve Çin’i izleyen diğer gözlemcilere göre Pekin’in suskunluğu bir gösterişten ibaret değil. Rejimin yaklaşımları, kendisinin iddia ettiği gibi bir barış savunucusu olmaktan çok uzak. Bunun yanı sıra, dikkatleri kendi hırslarından uzaklaştırıyor ve “dünyanın başka yerlerindeki krizler yüzünden sersemlemiş” gibi görünüyor.
İslami Terörizmin Arkasındaki ‘Nihai Güç’
Hamas’ın İsrail’e yönelik korkunç saldırısı 7 Ekim’de gerçekleşti. O günden itibaren İran’ın bu saldırının gerçekleşmesini sağlayan rolü konusunda çok fazla inceleme yapıldı. İran’ın başkenti Tahran’ın Hamas teröristlerine eğitim ve lojistik destek sağladığını öne süren raporlar yayınlandı.
İran, Hamas’a olan desteğini göstermekten çekinmedi. İran rejimi, saldırıyı “tarihi bir zafer” olarak alkışladı. Filistinlileri desteklemek için mitingler düzenledi ve grubun hedeflerini ilerletme konusunda “işbirliğini sürdürme” sözü verdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2020 tarihli bir raporuna göre Hamas, Filistinli gruplara yılda yaklaşık 100 milyon dolar sağlıyor. Bunlar arasında Filistin İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Komutanlığı da var. 2022’de Hamas lideri İsmail Haniyeh, kamuoyuna bir açıklama yaptı. Ayrıca örgütün o yıl İran’dan yaklaşık 70 milyon dolar aldığını ve roket yapmak için kullandığını söyledi.
Ağdaki örümcek İran’dır – İran olmasaydı Hamas var olmazdı”
İsrail Savunma Kuvvetleri sözcüsü Yarbay Jonathan Conricus
İsrail Savunma Kuvvetleri sözcüsü Yarbay Jonathan Conricus, The Epoch Times’ın kardeş medya kuruluşu NTD’ye konuştu. “Ağdaki örümcek İran’dır. İran olmasaydı Hamas var olmazdı” dedi.
Bununla birlikte Çin analistleri, İran’a aşırı vurgu yapmakla asıl noktanın kaçırıldığını söylüyorlar. Analistler arasında uzun süredir Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) seçkin saflarında bulunan bir Çinli de var. Yu “Çin, teröristleri destekleyen İran rejiminin en büyük destekçisidir” dedi. “Bu krizin sorumlusu dolaylı olarak Çin’dir.”
‘Şer Ekseni’ Ortaya Çıkıyor
Mevcut çatışmada Çin’in parmağı olduğuna işaret eden doğrudan bir bağlantı yok. Buna rağmen Çin, Orta Doğu’daki ABD etkisine karşı koymak için İran’la yakın ilişkiler kurdu. Çin, art arda 10 yıl boyunca İran’ın en büyük ticaret ortağı oldu. Bunun yanı sıra, Mart ayında Suudi Arabistan ile İran arasındaki bağların onarılmasına da yardımcı oldu. Bu olay İsrail’in Riyad ile ilişkileri yeniden kurmaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşti.
Bu arada Çinli kuruluşlar, İran’a askeri teçhizat tedarik etme yönündeki ABD kurallarını defalarca ihlal etti. İran’ın insansız hava araçları, füzeler tedarik ettiler ve nükleer programını geliştirmesine yardımcı oldular.
Emekli İsrail donanması komutanı Eyal Pinko, The Epoch Times’a açıklamalar yaptı. Çin, İran ve Hamas’ın “tek çetenin” parçası olduğunun kendisi için “açık” olduğunu söyledi.
Pinko “Çin, nükleer programda bile İran ile ilgileniyor” dedi. “İşbirlikleri kesinlikle stratejik ve çok sıkı.”
Atlantik ötesi bir dış politika ve ulusal güvenlik düşünce kuruluşu Henry Jackson Society’de araştırma görevlisi olan Christopher Balding de aynı fikirde.
Balding The Epoch Times’a şunları söyledi: “Bu, Çin’in en azından gizli veya dolaylı olarak Hamas’ı desteklediğinin farkında olmadığı yönündeki her türlü mantığa aykırıdır.”
Ayrıca Çinli telekom operatörleri Huawei ve ZTE’nin Orta Doğu’daki varlığına da dikkat çekti. İran ve Lübnan da güçlü olan bu kuruluşlar muhtemelen Pekin’e “büyük ölçekte” istihbarat sağlıyor. Çin’in veri toplayıcılarının muhtemelen Hamas’ın faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olduğunu söyledi. Saldırı gerçekleşmeden önce “neler konuşulduğunu biliyor olduklarını” da sözlerine ekledi.
Orta Doğu’da uzun süreli bir savaş Pekin için birçok cephede açık bir zafer olacaktır. Bu, Batı’nın kaynaklarını tüketecektir. Aynı zamanda dikkatleri, Çin rejiminin kontrol için agresif bir şekilde mücadele ettiği Hint-Pasifik bölgesinden uzaklaştıracaktır.
Çin Yeni Dünya Düzeni Kurma Arayışında
Amerika Birleşik Devletleri Ukrayna ve İsrail’e giderek daha fazla odaklanıyor. Bu durum ÇKP’ye kanatlarını başka yerlerde genişletme fırsatı sağlıyor. Çin’in arayışı yeni bir dünya düzeni kurmak. Bunu gerçekleştirebilmek için Batı karşıtı bir koalisyonu sağlamlaştırma peşinde koşuyor. Cai Xia, kariyerini ÇKP’nin Merkezi Parti Okulunda üst düzey Çinli yetkililere eğitim vererek geçirmiştir. The Epoch Times’a verdiği demeçte, Rusya’nın pozisyonunun Ukrayna’ya savaş açtığından bu yana zayıfladığını söyledi. Bu nedenle, Çin lideri Xi Jinping’in doğal olarak “patron” olacağını belirtti.
“Sadece izleyin. En büyük faydayı sağlayan kim ise, muhtemelen perde arkasındaki kışkırtıcı da odur” dedi.
“Dünyada ellerine geçirebilecekleri, amaçlarına hizmet eden her türlü kaynağa el koyacaklar. Onların gözünde her şey güç ve statüyle ilgilidir. Ahlaki bir sınır yoktur”
Kremlin ve Pekin’in Orta Doğu politikasında koordinasyon sağlamak için el ele vermiştir. Bu durum İsrail-Hamas savaşındaki uyumlu tavırlarından açıkça görülüyor. Pekin’in Putin’i kırmızı halıyla karşılamasından yaklaşık bir hafta sonra, bir Hamas heyeti Moskova’ya geldi. 26 Ekim’de, gözaltındaki Rus rehinelerin serbest bırakılması konusu görüşüldü. Ardından Hamas, Putin’in “İsrail’in Batı tarafından desteklenen suçlarına” son verme çabasını öven bir bildiri yayınladı.
Birleşmiş Milletler nezdinde Çin’in ısrarla Filistin davasını genişletme konusunda bir geçmişi var. ABD öncülüğündeki 25 Ekim tarihli bir kararı, Rusya ile birlikte engelledi. Kararda Hamas’ın saldırısı kınanıyor ve İsrail’in meşru müdafaa hakkı destekleniyordu.
Tayvan’daki Tamkang Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler uzmanı Cheng Chin-mo, The Epoch Times’a bir açıklamada bulundu. Çin, İran, Rusya ve Kuzey Kore arasında yeni bir “şer ekseni” kurulduğunun “apaçık ortada” olduğunu söyledi. Buna ek olarak Çin’deki komünist rejim için temel kuralın basit olduğunu anlattı.
“Onların esası şudur: ‘Amerika’ya karşı olduğun sürece benim dostumsun’ “ dedi.
‘Komünist Bir Yapı’
Pekin’in Filistinlilerle bağları 1960’ların ortalarına kadar uzanır. Çin, yeni kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) Filistin halkının temsilcisi olarak tanıyan, ilk Arap olmayan ülkedir. Örgüte o yıllarda Pekin’de bir ofis verilmiştir. Devlet medyasında çıkan haberlerde, 1969’dan 2004’teki ölümüne kadar FKÖ’ye başkanlık eden Yaser Arafat, ÇKP’nin kurucusu Mao Zedong’un sadık bir hayranı olarak tanımlanır. Ayrıca Çin büyükelçiliği ve konsolosluk web sitelerinde paylaşılan 2021 tarihli bir makalede bu dostluktan bahsediliyor. Mao Zedong’un gerilla savaşı stratejisinin, FKÖ’nün İsraillilerle mücadelesinde “büyük etkisi” olduğu anlatılıyor.
Aynı makaleye göre, “Filistin davasının bir dönüm noktasıyla karşı karşıya kaldığı her seferinde” Arafat’ın Çin’e gitmesinin nedeni de muhtemelen bu “derin yakınlıktır”. Ayrıca Arafat’ın “yılda bir kez Çinli liderlerle görüş alışverişinde bulunma alışkanlığı edindiği” belirtiliyor.
Çin’deki parti sözcüleri, rejimin Filistin bölgesindeki etkisinden gurur duyuyor. Çin devlet medyası People’s Daily, 1969 tarihli bir raporunda bu konuya değindi. Rapora göre Filistinli savaşçılar, Mao’nun yazılarını “manevi kaynak” ve “en güçlü silah” olarak görüyor.
Muhabir, Filistinlilerin Mao’ya çok büyük hayranlık duyduklarını belirtiyor. Portresini Ürdün’deki Filistin mülteci kamplarına astıklarını; onun yazılarını yiyecek ve sudan daha hayati gördüklerini söylüyor. Mustafa Saphariny 1992’den 2002’ye kadar Filistin’in Çin büyükelçisiydi. İsrail’e karşı savaşa katılmadan önce, 19 yaşında Çin’de siyasi ve askeri eğitim almıştı. Pekin Üniversitesi’nde uluslararası politika okurken eşiyle tanıştı. 2016 tarihli mezuniyet yıllığında adının altında yazılanlara göre Çin’i “ikinci memleketi” olarak görüyordu.
Epoch Times yazarı ve komünist yayılma uzmanı Trevor Loudon, konu hakkındaki birikimlerini paylaştı. “Bu terör örgütleri her zaman Maoizm’den yararlanır” dedi. “Sosyalist grupların dünya çapında Hamas’ı desteklemek için güçlerini bir araya getirme çabaları, tesadüf değil.”
“İslami terörizm dediğimiz şey, komünist bir yapıdır” dedi. “Kümenin dibindeki gerilla” bunu fark etsin veya etmesin, liderler “komünist hedeflerin peşindedir.”
“Para Terörizmin Oksijenidir”
Rejimin Filistinlilere desteği sürüyor. Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi, siyasi ve ekonomik nüfuzunu dışa aktardığı mega altyapı projeleridir. Çin ve Filistin arasında Aralık 2022’de bu girişimle ilgili bir anlaşma imzalandı. İki ülke, Abbas’ın Haziran ayında Çin’e yaptığı beşinci ziyaret sırasında stratejik bir ortaklık kurdular. Ayrıca aynı tarihlerde Çin’in Wuhan şehri, Ramallah ile bir dostluk anlaşması duyurdu. Bu anlaşmayı Çin ile Filistinliler arasında, türünün ilk örneği olarak ilan etti.
Çin, 10 yıldan fazla bir süre önce Hamas’a yardım etme işine doğrudan karıştı. İsrail’deki bombalama ve roket saldırılarının kurbanları, Çin Merkez Bankası’na karşı 1 milyar dolarlık bir dava açtı. Bankayı Hamas’a yapılan ödemeleri bilerek kolaylaştırmakla suçladılar. İsrail hükümeti başlangıçta davaya ağırlığını verirken, 2013’ün sonlarında geri adım attı. Bildirildiğine göre Çin’in baskısı nedeniyle davada kritik öneme sahip eski bir terörle mücadele ajanının ifade vermesini yasakladı.
Davaya dâhil olan İsrailli avukat Nitsana Darshan-Leitner, The Epoch Times’a “Para terörizmin oksijenidir” dedi. Çin Merkez Bankası’nı Pekin kontrol ediyor. Dolayısıyla bankanın attığı her adım, Çin hükümet politikasının bir yansımasıdır.
“O zamanlar Çin’in Hamas’ı desteklemesi çok rahatsız ediciydi.”
Bu arada Pekin, niyetinin Filistinlilerle kendi şartları çerçevesinde ilişki kurmak olduğunu açıkça belirtti. ABD ve İsrail’in karşı çıkmasına rağmen Çinli yetkililer, 2006 yılında üst düzey Hamas lideri Mahmud el-Zahar’ı Çin başkentinde konuk ettiler.
Hoover Enstitüsü misafir araştırmacısı Matthew Johnson, The Epoch Times’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: Böyle bir iyi niyet gösterisi Hamas’ı meşrulaştırır. “Hamas’ın Filistin ve Filistin halkının sesi olma konumunu sağlamlaştırır”.
Pekin Filistin’in En Büyük Güç Destekçisi
Askeri açıdan, Çin’den silah sevkiyatı FKÖ’nün kuruluş yılı olan 1964’te başladı ve 1980’lerin başına kadar devam etti. Mark Morrison 1984 yılında, ABD Donanması tarafından işletilen ve askeri subayları eğiten, Donanma Yüksek Lisans Okulu’nda bir tez makalesi hazırladı. Makaleye göre Eylül 1981’de bir hafta içinde en az iki “büyük miktarda ağır silah” teslim edildi.
Araştırmacı Lillian Craig Harris, 1977’de Pekin’i “Filistin’in en büyük güç destekçisi” olarak nitelendirdi. Ayrıca Çin’in gerilla örgütlerini silahlandırdığını, yönlendirdiğini, birleştirmeye çalıştığını söyledi. İki ülke ilişkilerindeki dalgalanmalara rağmen istikrarlı bir şekilde manevi ve maddi destek sağladığını belirtti.
Journal of Palestine Studies (Filistin Araştırmaları Dergisi) adlı akademik dergide, Çin’in askeri yardımı olmasaydı, “FKÖ siyasi açıdan bugünkü kadar güçlü bir örgüt olmayabilirdi” diye yazdı.
Geçmişte olduğu gibi bugünkü savaşta da Çin teknolojisi silahlar Gazze’ye sızdı ve Hamas’ın eline geçti.
Pinko, 2006 Lübnan Savaşı sırasında henüz donanmadayken yaşadıklarını hatırlıyor. İsrail amiral gemisi Hanit, Çin taklidi gibi görünen İran füzeleri tarafından vurulmuştu. Bunun yanı sıra İsrailli yetkililer 2014 yılında kaçak Suriye roketleri tespit etti. Bunlar Çin devletine ait Sichuan Aerospace Industry Corp. tarafından geliştirilmiş uzun menzilli füzelerdi.
Hiçbir Şey Tesadüf Değil
2009 yılına ait savaş alanı fotoğraflarında Çinli bir çelik üreticisine ait borular görünüyordu. Boruların Hamas’ın Gazze’deki askeri kanadı İzzeddin el Kassam Tugayları’nın roketlerinde kullanılması büyük tepki yarattı. Sonunda Shandong Eyaleti merkezli şirket, boruların Orta Doğulu bir gaz şirketine gönderildiğini açıkladı.
Şirket yaptığı açıklamada “Bunun gösterdiği tek şey, fabrikamızın ürünlerinin birinci sınıf ve makul fiyatlı olduğudur” dedi. “Müşterinin hangi ülke olduğunun” açıklanamayacağını ancak bunun “kesinlikle Lübnan olmadığını” belirtti.
Çin devlet medya platformu Ifeng’e göre, 2014’teki bir askeri geçit töreninde Hamas, zırhlı personel taşıyıcısı sergiledi. Orta Doğu’da popüler olan ve Type 63 olarak bilinen bu cihaz, Çin yapımıdır.
Pinko, “Çin’le ilgili hiçbir şey tesadüf değildir” dedi.
Loudon’a göre Filistin bölgesindeki çeşitli siyasi gruplar, “mafya gruplarından” farklı değil.
“Zaman zaman toprak için birbirlerine saldırabilirler” dedi. “Ama hepsinin ortak yanı komünizmi desteklemek, Batı’dan nefret etmek ve İsrail’i yok etmek istemektir.”
İsrail’le Çin arasında uzun süredir yakın bir ticaret ortaklığı olsa da, savaş ilişkilerin yeniden değerlendirilmesine yol açabilir. İsrail büyükelçisi Maya Yaron, Tayvan’ın açık desteğinden dolayı “gerçekten iyi bir dost” olduğunu söyledi. Ancak Çin’in tepkisini “çok rahatsız edici” olarak nitelendirdi.
Geleceği bilmeye gerek yok ama tehlike olduğu açık.
Loudon “Üçüncü Dünya Savaşı senaryosuna giderek daha da yaklaşıyoruz” dedi. “Çizgiyi aşar mı? Umarım aşmaz ama burada bakmamız gereken şey bu.”
Şimdilik “bu ülkeler ellerinden geldiğince fırsatları değerlendiriyorlar” dedi.
Luo Ya bu rapora katkıda bulunmuştur.
Yazan: Eva Fu, The Epoch Times
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.