Kılıçdaroğlu CHP Grup Toplantısında Konuşuyor

Kılıçdaroğlu, Gara’da şehit olan 13 asker ve polise ilişkin olarak AKP’yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sert bir dille eleştirdi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuşuyor.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan satır başları:

ENİS BERBEROĞLU DAVASI

Gerçekten hakkı hukuku ve adaleti her ortamda savunduk ve savunmaya devam edeceğiz. Sanıyorlar ki biz geri adım atarız. Bu partinin dokularında Kuvayi Milliye ruhu var. Defalarca söyledim, yine söyleyeyim; Cumhuriyet Halk Partisi avukat bürolarında kurulan bir parti değildir. Savaş meydanlarında kurulmuştur. Cumhuriyet kurulmadan önce kurulmuştur. Ve o insanlar Cumhuriyet’i kurdular. Ve o insanlar Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlandırılması için bizi görevlendirdiler.

Bir bardak vardı, bütün haksızlık birer damla halinde o bardağa düşüyordu. Enis Berberoğlu’nun damlası bardağı taşıran son damla oldu. Dünya siyaset tarihinin en anlamlı ve en uzun yürüyüşü yaptık. Adına adalet yürüyüşü dedik. Memlekette adelet yoktu, adaletin eli kolu bağlanmıştı. İradesi ipotek alınmıştı. Bütün adaletsizliklere karşı çıktık. Hiçbir ayrım yapmadık. Kim adalet istiyorsa onun yanında olduk. Bugün de aynı noktadayız. Kim adalet istiyorsa bize gelecek. 

Enis Berberoğlu için bir mahkeme beraat, bir başka mahkeme müebbet veriyor. Nasıl bir yargı süreci? AYM ‘hak ihlali’ var diyor, alttaki mahkeme bunu uygulamam diyor. Tam bir devlet krizi. Bir mahkeme düşünün “Ben AYM’yi takmayacağım” diyor, “Ben gücümü bana talimat veren saraydan alıyorum” diyor. Bugün o saray yerle bir oldu. Şeklen orada bir saray var. Ama Türkiye’de de adaleti gerçekleştirmek için mücadele eden milyonlar var. Enis Berberoğlu şimdi parlamentonun onurlu bir üyesi olarak görevinin başındadır, hoş geldiniz. 

GARA’DA 13 ŞEHİT

Gara şehitlerimiz var. Uzman çavuş Hüseyin Sarı, polis memuru Sedat Yabalak, Jandarma Astsubay Semih Özbek, polis memuru Vedat Kaya, Jandarme Er Süleyman Sungur, Uzman erbaş Mevlit Kahveci, Topçu er Müslim Altıntaş, er Adil Kabaklı, Aydın Köse, sivil Muhammet Salih Karaca, sözleşmeli er Sedat Sorgun, uzman çavuş Ümit Gıcır.

Gara şehitleri 5 buçuk-6 yıldır terör örgütünün tuttuğu erlerimiz. 5-6 yıldır ne yapıldı? Defalarca hatırlatılmasına karşılık ne yapıldı? Ve şimdi bunların tamamı hayatını kaybetti. İçimiz yanıyor. Öyle bir noktaya geldik ki adeta şehitler üzerinden hesaplaşan bir Türkiye. Şu iktidarın yaptığına bakın. Şehit şehittir. Onun bizim toplumda, vicdanı olan bir toplumda ayrı bir yeri vardır. Ayrı bir kültürümüz vardır. Bir tweet üzerinden kıyameti koparttılar. Hangi ahlak, hangi erdem, hangi inanç? Emin olun anlamakta zorlanıyorum. Aileler defalarca geldiler. Bana da geldiler. Malatya’ya gittim orda da geldiler. Arkadaşlarımızı görevlendirdik. Basın toplantıları yaptılar. Olaya iktidarın el atması gerektiğini söyledik. Elimizden gelen her şey yapıldı. Soru önergeleri verildi. Dönemin başbakanına, bakanına, içişleri bakanına soru önergesi verildi. Her soru önergesi olayın özüne inmeyen yanıtlar verildi. Şöyle; “Terör örgütleriyle mücadeleye yönelik keşif, gözetleme ve operasyonel faaliyetler azim ve kararlılıkla devam etmektedir arz ederim.” soru önergesine verilen yanıtta bu yazıyor. Şehit olan kardeşlerimizin öldüğü haberi geldi. Önce şunu düşündüm, nerede, nasıl bu kardeşlerimiz şehit oldular. Bilgi edinmeye çalıştık. Ve bilgiler parça parça önümüze gelmeye başladı. 

Açıklamayı niye Malatya Valiliği yapıyor? Benzer bir olay İdlib’te olmuştu. Orda da 33 askerimiz şehit edilmişti, açıklamayı korkudan hiç kimse yapmıyor, Hatay Valisi yapıyor. Çünkü kabahatlerini ve kusurlarını biliyorlar. 

Erdoğan “bir müjde vereceğim” dedi. Ama bu kardeşlerimizi tamamı şehit oldu. Açıklama yapmaktan korktular. Devleti yöneten birisi, “Çarşamba günü çok önemli bir şey yapacağım” diye bir açıklama yapmaz. Operasyonlar gizli yapılır, kimseye haber verilmez. Rahmetli Ecevit, terör örgütünün başındaki kişiyi alıp getirirken bile eşine haber vermemiştir. Devlet böyle yönetilir. Bırakın devleti bunlar bir köy bile yönetemezler. 

AK Parti’ye ait troller harekete geçtiler. Kabahatlerini örtmek için. Suçlamaya, ayrıştırmaya başladılar. Oysa şehitler 83 milyonun şehidi. Ama bu ülke için hayatlarını verdiler. Her alanda ayrıştırdılar, şehitler üzerinden de ayrıştırmaya çalışıyorlar. Çok değerli bir tutum bu. Daha defnedilmemiş, yaralar tazeyken bunu yapıyorlar. Saray’ın talimatı üzerine yapıyorlar. Ben üzülüyorum. İçim acıyor. Şehitler gelmiş, daha cenazeler kalkmamış kavga ediyorlar. 

Erdoğan sanki bu olaylar hiç olmamış gibi bir yaylaya kahvaltıya gidiyor. Rize ile Trabzon arasında her 15 metreye bir polis dikiyorlar. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir şey. Sen kendi vatandaşına güvenmiyorsun. Şikayeti görev yapan polis söylüyor. Yaylaya çıkıyorsun sabah kahvaltısı yapmaya. 13 kişi hayatını kaybetmiş, şehidimiz var.  Umrunda bile değil. Sonra Rize kongresi. Allah aşkına oturun internetten o kongreyi izleyin. O gülüşmeler, o fıkralar, o kahkahalar. 13 kişi hayatını kaybetti. Hangi inanca, hangi ahlaka göre yapıyorsunuz bunu? 13 kişi hayatını kaybetmiş, şehidimiz var bari onlara saygı duy.

Güle oynaya kongre yapıyorlar bir de şehit annesini telefonla bağlatıyorlar. O da ayrı bir dram. Erdoğan’ın keyfi yerinde, anne ağlamaklı. Ders vermeye kalkıyor. Allah bu millete sabır versin. Bir şehit annesini propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Şehitlere ne kadar yakın olduğunu Türkiye’ye anlatmak için kullanıyor onu. Oysa bütün Türkiye görüyor onu. Nasıl güldüğünü, nasıl eğlendiğini, nasıl keyif içinde olduğunu.

Askerlerimiz, sivillerimiz, devlet görevlilerimiz hayatlarını kaybetmiş o beyfendinin derdi başka. Bir annenin matemini yaşamasına dahi izin vermiyor. O annenin acısını, dramını acaba Saray ve çevresi biliyor mu? 

Bir de “Oğlunuz şehit oldu, siz bu şerefi yaşadınız” diyor. Lafa bak, o şeref en çok sana yakışıyor. Göndersene çocuklarını askere. Niye bedelli askerlik yaptırdın? Eğer sen böyle bir şerefi istiyorsan, böyle bir şerefi kabul etmek istiyorsan çocuklarına bedelli askerlik yaptırmazsın, gönderirsin askere. Neden bu ülkede fakir fukaraların çocukları bedel ödüyor? Hangi AK Partili milletvekilinin çocuğu bedel ödedi bu ülkede? Gerçekten içimiz acıyor. 

ERDOĞAN’A 5 GARA SORUSU

Erdoğan’a beş soru soracağım. Bu soruların cevabını millet  adına ondan bekleyeceğim.

1. Bölücü terör örgütünün tam 5,5 yıl elinde tuttuğu vatan evlatlarını kurtarmak için başbakan veya cumhurbaşkanı olarak ne yaptınız?

2. Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’dan seçimlerde size yardımcı olması için mektup dilenirken neden vatan evlatlarının serbest bırakılması için çağrı yapmasını istemediniz. İstanbul seçimleri sizin için 13 vatan evladından daha mı kıymetliydi?

3. Yıllarca dostum Trump diye böbürlenip durdunuz. Neden dostluğunuzu vatan evlatlarımızı terör örgütünün elinden kurtarmak için kullanmadınız. Bölgede Amerikalılar çok güçlü, senin de en yakın dostun Trump. 

4. Daha önce benzer hadiselerde sorunun çözümünde büyük katkıları olmuş insan hakları örgütlerinden, terör örgütünün elinde tuttuğu evlatlarımıza zarar gelmemesi için en azından çağrıda bulunmak hiç aklınıza gelmedi mi? Neden 13 kişiye sahip çıkmadınız şimdiye kadar?

5. Dün Rize’de yaptığınız açıklamalardan sınır ötesi operasyonun hedeflerinden birinin de şehit olan 13 evladımızın kurtarılması olduğunu, ancak başaramadığınızı söylediniz. 13 vatandaşımızın kurtarılması amacıyla başlatılan operasyondaki başarısızlığı kim üstlenecek? Bu işin sorumlusu kim? 

Kurtarma operasyonuna gidiyorsun bütün rehineler ölüyor. Akıl tutulması var burada. Gidiyorsun rehineleri kurtarmaya, bütün rehineler ölüyor. Sen de dönüp geliyorsun. Korkudan hiç kimse açıklama yapmıyor, vali açıklama yapıyor. Bunlar devleti yönetemezler. Yönetemiyorlar zaten. 

AK Partili kardeşlerime özellikle söylüyorum; 13 kardeşimizin kanları yerdedir. Onlar Türkiye’ye getirilebilirdi. Sözde terör örgütünden alacaklar, Çarşamba günü gelecek, medyaya açıklama yapacaktı. Hedef bu değil miydi? Hedef buydu. Davul zurnayla harekat yaptılar. 13 şehidimizin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. 

Bir kadın Elazığ’da, Erdoğan’a “açım” diyor. Erdoğan duymazlıktan geliyor. “Açım, aç” diyor kadın. Bizi söylüyoruz, bizi duymuyor ama kadını da duymuyor. Bu sosyal medyaya düşünce, devletin valisi “açım” diyen kadını valiliğe çağırıyor. Allah bilir iki polis gönderip, getirtmiştir makama. “Açım demeyeceksin, beni yanlış anladılar diyeceksin.” Ya koskoca valisin, talimat aldın. Bu kadının bari ayağına git, derdini sor. 

Kişi kendini partinin valisi olarak görüyorsa valilik yapamaz. Vali tarafsız olmak zorundadır. Her vatandaşına eşit davranmak zorundadır. 

Havuz medyasına da bir şeyler söylemek lazım. Boğaziçi’nde bir eylem var. Atanan bir rektör var. Rektöre herkes karşı. Dolayısıyla rektör demokratik yollarla protesto ediliyor. Ne cam kırılıyor, ne çerçeve kırılıyor. Polis bazı eylemler yapıyor, şiddet uyguluyor. Şimdilik onlar da yok. Alıyorlar Uludağ’daki bir görüntüyü, “Boğaziçi Üniversitesi nasıl eğleniyor” diye yayınlıyorlar. Havuz medyasının hiçbir kıymeti yok. Havuz medyasının iftira atma konusunda müthiş yetenekleri var. Çünkü bunların hiçbiri gazeteci değil. Rüşvetten beslenen bir adamın Türkiye’nin lehine bir satır yazması mümkün mü? Değil. Dolayısıyla, “şehitlerimiz varken eğleniyorlar” diyor. Beyfendi sen Rize kongresine bir baksana.

Bütün anne babalara sesleniyorum, evlatlarınıza sahip çıkın. Onlar güzel çocuklar. Evlatlarınızla gurur duyun. Onlar her zaman her yerde doğruları söylüyorlar. Doğruları söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama Boğaziçi Üniversiteli öğrenciler doğruları söylemeye devam edecekler. 

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.