Küçük Efran Otizm’in Bir Engel Olmadığını Kanıtladı

Fotoğraf: İHA
Fotoğraf: İHA

Diyarbakır’da yaşayan 5 yaşındaki otizm hastası Efran Gençoğlu iki yılda büyük bir başarıya imza atarak herkese otizmin bir hastalık olmadığını gösterdi.

3 yaşına kadar hiç bir şeye tepki vermeyen minik Efran, 2 yıllık eğitiminin ardından akranlarını geride bırakarak, konuşmayı söküp çarpım tablosunu ezberledi. Diyarbakırlı Gençoğlu ailesinin tek çocukları olan minik Efran, 5 yıl önce dünyaya geldi. Aile çocuklarının 2.5 yaşına geldiğinde otizmli olduğunu anladı. Bu zamandan sonra çocuklarının bu sorundan kurtulması için büyük bir çaba içine girdi. Yaklaşık bir yıl boyunca eğitim almaya başlayan Efran, herhangi bir duruma tepki vermezken isteklerini de annesine iletme sorunu yaşadı.

3 yaşına kadar göz kontağı dahi kuramayan minik Efran, aldığı özel eğitimle 2 yıl içinde konuşmayı söküp bölgeleri ve çarpım tablosunu ezberledi. Uzun İnce Bir Yoldayım şarkısını da ezberleyen minik Efran, basketbol oynayıp, koşu bandında koşuyor.

İKİ YILDA BÜYÜK YOL KAT ETTİ
Efran’ın annesi Merve Gençoğlu, oğlunda otizm belirtilerini fark eder etmez Efran’ı doktora götürdü. Doktorun kesin otizm tanısı koyduğu Efran için aile iyileşme yollarını araştırmaya başladı. Birçok özel eğitim merkezine ve devlet eğitim merkezlerine götürülen Efran, 3 yaşına kadar hiçbir gelişme kaydetmedi. Çevresindeki tüm olaylara tepkisiz kalan Efran, 3 yaşında tanıştığı özel öğretmeni ile birlikte çok büyük gelişme kaydederek 2 yıl içerisinde yaşıtlarını geçmeyi başardı. Şimdilerde henüz 5 yaşında otizmli bir çocuk olmasına rağmen bine kadar sayı sayan Efran, çarpım tablosunu, Türkiye’nin 7 bölgesini ve yerlerini biliyor, maddeleri ayırıyor ve her gün spor yapıyor.

“BU ÇOCUKLARIN İÇİNDEKİ MOZART’I KEŞFEDİN”
Efran’ı ve yaşadıklarını anlatan anne Merve Gençoğlu, otizmli çocuklara bakış açısını ve ön yargının kırılması gerektiğini söyledi. Eğitimcilerin otizmli çocuklara karşı ön yargılı olmasının yanlış olduğunu ifade eden anne Gençoğlu, otizmli çocukların çoğu zaman yaşıtlarından daha çabuk öğrendiğini, derslerde bu yüzden sıkıntılar yaşadıklarını söyledi. Gençoğlu, gittikleri müzik kurslarında olumsuz tepkilerle karşıladıklarını fakat bir müzisyenin bu çocukların içindeki Mozart’ı keşfetmesi gerektiğini aktararak, “Doktora gittiğimizde ben çocuğuma konulacak tanının ne olduğunu biliyor hatta emindim. Gittik doktor çocuğu inceledi test yaptırın dedi test yaptırdık. Daha sonra çocuğuma Yaygın Gelişimsel Bozukluk (YGB) tanısı konuldu. Rapor çıkardılar. Ben de internetten kurum araştırdım. Önce başka bir hocayla başladık ama Efran orada durmadı. Çocuklarımız okula gidince diğer öğrencilerden daha çabuk öğreniyor kimi zaman. Mesela bir derste öğrenmesi gerekeni 10 dakikada öğreniyor geriye kalan süreçte de sıkılarak yaramazlık yapılıyor. Bu yaramazlıklar da ‘çocuk otizmli yapamıyor’ diye bize geri dönüyor. Halbuki çocuk erken öğrendiği için yapıyor o yaramazlığı. Tek zorlandığımız nokta öğretmenlerin ön yargıları. Çocuğun otizmli olduğunu öğrenince suratları düşüyor. Biz müzik kursuna da gittik. Orada da aynı şey başımıza geldi. Adamın dediği ‘otizmli mi? Keşke başta deseydiniz sizi buraya çağırmazdım’. Nedenini sorunca ‘daha önce denedik olmuyor’ tekrar deneyin deyince ‘olmuyor, yapamıyoruz’ cevapları alıyoruz. Bir deneyin dedim, bir deneyin. Kaldı ki siz Mozart’ın otizmli olduğunu söylüyorsunuz, bu çocukların içinde bir Mozart aramak varken her geleni neden geri tepiyorsunuz? Bir alın deneyin denemekten hiçbir şey kaybetmezsiniz” diye konuştu.

“ÇOCUKLARIN ELİ KOLU OLMAYIN, ONLARA ELLERİNİ KULLANMA FIRSATI VERİN”
Otizmli çocuklara kendilerini geliştirmek için fırsat verilmediğini belirten Gençoğlu, çocuklara el ayak olarak hata yaptıklarını onlara fırsat verilmesi gerektiğini ifade etti. Gençoğlu bu çocuklara fırsat verildiği takdirde çok şey başaracaklarını dile getirerek, “Şöyle bir problemimiz var, çocuk otizmli ve otizm bir tanı. Aileler sanki bu çocuğun eli ayağı tutmuyormuşçasına vicdanen çocuğa el ayak olma ihtiyacı duyuyor. Otizmli çocukları kanadı kırık kuş gibi görüyoruz ve her şeyini biz vermeye çalışıyoruz. Onlara el oluyoruz ellerini kullanma fırsatı vermiyoruz. Onlara dil oluyoruz, dillerini kullanma fırsatı vermiyoruz. Bir arkadaşım bana konuşamayan bir çocuğa amcasının ‘sen konuşma, sen elma istiyorsun sana üzüm geliyor portakal geliyor muz geliyor’ diyerek konuşma fırsatının verilmediğini anlatmıştı. Oysa şunu fark ettim. Yapabiliyor her şeyi yapabiliyor. Kreşteyken diğer çocuklara ıslak mendil verilirken Efran’ın eli silinirdi. O silebiliyor elini neden buna gerek duyuyorsunuz ki? Bayağı bir ön yargı var yapamaz edemez diye. Ailelerin bundan sıyrılması lazım. Bu çocuklar her şeyi yapabiliyor, yeter ki ona o fırsatı verin” şeklinde konuştu.

ÇOCUĞUNUN HASTALIĞINI GÜLEREK ANLATIYOR
Gençoğlu ailelerin çocuklarını sakladıklarını ve bunun yanlış olduğunu ifade etti. Belli bir başarıya ulaşmış kimi otizmli çocukların gizlenmek yerine gösterdikleri başarı ile örnek olabileceklerini vurgulayan Gençoğlu, çocuğunun hastalığını artık gülerek anlattığını söyledi. Otizmli çocukların en büyük sıkıntısının dili algılamak olduğunu belirten anne Gençoğlu, dili algıladıkları an işlerin kolaylaşacağını ve bunun için de doğru eğitimin şart olduğunu dile getirerek, “Bizim gibi ailelerde de hata var çünkü çocuklarımızı saklıyoruz, göstermiyoruz. Bu çocuklar bir engel değil, bir engel yok. Bunların sadece tek problemi bizi anlayamamaları, bizi anladıkları an olay bitecek. Ve bunlara kendimizi anlatmamız lazım, çocuklarımızı saklamak, gizlemek, üstünü örtmek değil. Çocuklar saklandıkça, iyi yerlere gelen örnekleri görülmedikçe bu ön yargılar devam edecek. Artık gülüyorum. Bu muydu bu kadar korktuğum bu kadar üzüldüğüm hastalık bu muydu diyorum. Artık bu noktadayız. Umarım diğer aileler de bunu yapar. Doğru eğitimciyi arayın. Çocuklarınızı işi bilmeyene vermeyin. Çocuklarınızın zamanını kaybetmeyin. Tek problemleri dili algılayamamak. Dili algılattığınız noktada iş bitecek. Çocuk da kendini topluma kazandıracaktır mutlaka. Bu noktada tek diyebileceğim doğru eğitim. Biz Efran’la eğitim saatlerini ayda 60 saate çıkardık. Bu bile Avrupa standartlarında bizim için düşük. Normalde devletin karşıladığı ayda 8 saat. 8 nerede 60 nerede? Arada uçurumlar var” dedi.

“EFRAN DİYARBAKIR’IN YILDIZI”
Efran’ın özel öğretmenliğini yapan Aile Danışmanı ve Dil Konuşma Terapisti Mirhat Tekin Yıldırım, Efran’ı anlattı. Efran için ‘Diyarbakır’ın yıldızı’ tabirini kullanan Yıldırım, Efran’ın ilk başladığı zamanlarda durumunun çok kötü olduğunu, göz kontağı kuramadığını ve iletişimde çok büyük sıkıntı yaşadığını dile getirdi. Yıldırım, Efran’ın aynı zamanda hareket becerilerinde de sıkıntı olduğunu söyledi. Ailenin kendisinden Efran’a sadece günlük hayatta kullanılan basit kelimeleri öğretmesini istediğini belirten Yıldırım, Efran’ın sadece günlük kelimeleri öğrenmekle kalmayıp yaşıtlarıyla aynı düzeyde olduğunu ve sayısal zekada özellikle çok büyük adımlar attığını aktardı. Yıldırım, Efran’ın 2 yıllık süreçte çok büyük bir başarıya imza attığını kaydederek, “Efran yüksek işlevli otizmli bir çocuktur. Efran 3 yaşında benden özel ders almaya başladı. Efran’ın o anki durumu çok kötüydü. Göz kontağı çok azdı. Söylenenleri anlayamıyordu. Hiç konuşması yoktu. Taklit yeteneği yoktu. İletişim kuramadığı için sıkılırdı ağlardı. Etrafındaki eşyaları tanımlayamıyordu. Ayırt edemiyordu. Sesleri ayırt edemiyordu. Yiyecekleri ayırt edemiyordu ve isimlendiremiyordu. Hareket becerileri yaşına göre çok zayıftı. Basit bir topu tutamıyor atamıyordu. Bilişsel gelişimi yaşına göre çok gerideydi.

Efran’la ilk davranış problemleri üzerine yoğunlaştım. Kendini rahat hissetmesini sağladım. İletişim kurdum. Beni ve ortamı sevmesini sağladım. Sonra ona testler yaptım. Gelişim haritasını belirleyip ona bir Bireysel Eğitim Programı (BEP) yaptım. Bu eğitim programı bütün gelişim alanlara yönelikti. Ama iletişim, dili ön planda tutarak çalıştım. Çok geçmeden Efran gelişim sinyalleri vermeye başladı. Tabi ben ve ailesi bunu görünce daha çok umutla çalışmaya devam ettik. Bu süreçte Efran’a yaptığım programlar başarıya ulaştı. Çok iyi sonuçlar almaya başladık. Aile bunu görünce seans sayıları artırdı ve ben Efran’a daha çok verimli oldum. İki yıllık zaman diliminde Efran’la çok şey başardık. Bizi anlamayan Efran her şeyi anlar hale geldi. Sözcük dağarcığı çok gelişti. Bütün kategoriyi biliyor. Hayvanları, meyve-sebzeleri, giysileri, renkleri, sayıları, yemekleri her şeyi öğrendi. Hareket becerileri de çok gelişti artık futbol, basketbol oynuyor, tırmanıyor, atlıyor, zıplıyor, sekiyor yani yaşına göre hareket becerileri paralel ilerliyor. Bununla birlikte ifade edici dili çok gelişti artık iletişim başlatıyor ve duygularını dile getirebiliyor. Bununla birlikte Sosyal-duygusal alanda da gelişti grupça oyuna katılıyor oynuyor. Selamlaşıyor diğer insanlarla iletişim kurabiliyor. Şarkı söylüyor bu çok hoş bir durum. Bir de en çok sayısal zekada başarılı Efran, bine kadar sayıyor. Efran çok gelişti ama yapacaklarımız bitmedi. Hayatı yorumlaması gerekiyor akademik ve sosyal-duygusal anlamda arkadaşlarını yakalamasını ya da en yakın duruma gelmesini hedefliyoruz. Çok az otizm çocukları bu başarıyı yakalıyor. Efran’da nadir başarılardan bir tanesidir. O Diyarbakır’ın yıldızı” ifadelerini kullandı.

İHA

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.