Melaka ile ilgili de bir şeyler yazmak istiyor ama sürekli erteliyordum. Borneo ve Malezya gezisindeki en son durağım Melaka olmuştu.
En son artık biraz yorulduğumu hatırlıyorum. Melaka’ya geldiğimde doğrudan bir kültür mirası olan eski şehir bölgesine gittim ve Bala’s Place isimli pansiyona yerleştim. Tabii otogara gece varmış olduğum için hiç uğraşmadan taksiye atlayıp gitmiştim.
Bala’s Place isimli mekanın sahibi, adından da anlaşılacağı gibi, Bala isimli bir adam. Hindistanlı. Bala herhalde bugüne kadar tanıştığın en sempatik Hintlidir. Hindistan’ın güneyinden olduğu için boyu biraz kısa ve teni de bayağı koyu. Çok güler yüzlü çok hoşsohbet bir adamdı, benim gibi orada bulunan herkes kendisini evinde gibi hissediyordu.
Melaka’yı çok sevdim, kendimi çok rahat hissettiğim bir şehir oldu. Eğer Melaka’ya gidecekseniz, mutlaka hafta sonu pazarlarına denk gelecek şekilde gidin. Bu şehrin belki de en önemli özelliği bu hafta sonu pazarı. Akşam üstü geldiğinde, yüzlerce stand, eski şehir bölgesinde hazırlık yapmaya başlıyor. Asyalı turistler, sokakları ağzına kadar dolduruyor.
Asya ülkelerine has çeşitli yemek ve tatlı standlarından tutun, tekstil, hediyelik eşya ve enteresan standlarına kadar her türlü şeyle karşılaşabiliyorsunuz. Çok güzel meyve suları satıyorlardı. Eğer Malezyada aç kalırsanız her yerde rahatlıkla bulabileceğiniz tavuk pilav yiyebilirsiniz, hem ucuz hem de doyurucu. Fakat bence üzerine sos döktürmeyin.
Melaka’nın içinden bir nehir geçiyor. Nehrin kenarında birkaç şirin kafe var. Geceleri sessiz ve keyifli vakit geçirmek için çok ideal bu kafeler. Yeme içme çok da ucuz değil ama Melakada. Nehir boyunca, özellikle yerli turistleri taşıyan tekneler dolaşıyor. Her geçen kafile, kafede oturanlara, turistlere el sallıyor. Bunu bir eğlence haline getirmişler.
Melaka’nın da genlerine sakinlik işlemiş. Herkes gayet sakin bir şekilde işlerini hallediyor. Aksayan herhangi bir şey yok.
Burada, Orangutan isimli bir projeyi hayata geçirmiş olan sanatçı bir çocuk yaşıyor. Bir tasarımcı. Çok güzel t shirt tasarımları var ve bu ürünleri kendi mağazalarında satıyor. Çok şirin küçük mağazalar oluşturmuş Melaka’da. Fiyatlar yaklaşık 10 dolar gibi.
Eski şehrin en ilginç noktalarından birisi de merkez kavşağın olduğu yer. Bir gemi maketini yüksek bir platformun üzerine yerleştirmişler. Platform aşağıya doğru merdivenler şeklinde iniyor ve merdivenin basamaklarına bir sürü obje yerleştirmişler. Çok ilginç ve sempatik bir kavşak oluşmuş.
Yine tam merkezde, tam bu gemi maketinin karşısında, paketlenmiş gıdaların satıldığı büyük bir mağaza var. İngilizce açıklama da koymamışlar paketlerin üzerine. İçeride batılı müşteri de yok gibi zaten. Bayağı popüler bir dükkan, sürekli ağzına kadar dolu.
Melaka’da dinlenmek ve zamanımı doldurmak için bekledim ve hiç sıkılmadım. Kaldığım pansiyonda, Avrupa’daki hayatlarından, bencil insanlardan ve pahalı yaşamdan sıkılıp oradaki evlerini satarak Asya’ya yerleşmiş 50 li yaşlarda bir çift vardı. Adam Alman karısı ise Belçikalıydı. Her ay bir ülkede kalıyorlarmış. 1 ay Malezya’da kaldıktan sonra bir otobüse atlayıp Tayland’a gidiyorlar. Oradan Endonezya, ardından Burma ve sonra Laos yapıyorlar mesela. Etrafta neresi varsa istediklerine gidiyorlar. Her ülkede bir pansiyon ayarlamışlar ve çok ucuz fiyatlara kalıyorlar. Dönmeye de hiç niyetleri yok. Kadın bir ara omzundan rahatsızlanmış, gidip kolunu gösterdikten sonra doktorlar herhangi bir sıkıntısı olmadığını söylemiş ve o da geri dönmüş. Uzun zamandır böyle yaşıyorlarmış. Avrupa’da dışarıda bir yemek ve bir kadeh şarap içtiğimizde ödediğimiz hesap ile burada 10 gün yaşıyoruz, üstelik burada insanlar çok daha cana yakın, arkadaş canlısı ve doğası da çok güzel diye düşünüyorlardı.
Bu arada Bala, türk filmlerine çok düşkünmüş. En son Eşkıyayı izlemiş. Şener Şen’i öve öve bitiremiyordu. İnternette güzel linkler bulduk, en iyi türk filmlerinin listelendiği bazı siteleri takip edecek ve hepsini izleyecek. Yeşilçam’dan bahsettim ona. Adile Naşit, Münir Özkul, Ayşen Gruda, Türkan Şoray, Sadri Alışık, Şener Şen, Tarık Akan, Kemal Sunal, Hulusi Kentmen, Cevat Kurtuluş gibi insanların bir dönemler sanki bizim aile üyelerimiz gibi olduğunu, onların gerçek emekçiler olduklarını, Türk halkının ne denli büyük sevgisini kazanmış olduklarını konuştuk. Dinlerken bile çok mutlu oldu, çok etkilendi.
Bala’nın bir de yardımcısı vardı. Gündüzleri o bekliyor pansiyonda. Akşamüstü ise Bala geliyor. Yardımcısı da çok iyi bir adamdı. Tek kelime İngilizce bilmiyor olmasına rağmen iletişim konusunda en ufak bir zorlanma bile yaşamadık. İnsan isterse tuhaf sesler çıkararak bile anlaşabiliyor, yeter ki insan olsun.
Melaka’da turistleri taşımak için led ışıklarla donatılmış bisikletler etrafta cirit atıyor. Bozuk hoparlörleri ile sokaklarda turistleri gezdiriyorlar. Şoförleri de pek havalı. Gece etrafta ışıl ışıl yanan bu bisikletler sokaklara renk katıyor.
Melaka’daki restoranlar sırt çantalı gençler için çok da ucuz sayılmaz ama yemekler konusunda başarılılar. Çok lezzetli yemekler çıkarıyorlar.
Fotografçılar için güzel kareler alınabilecek bir şehir aynı zamanda burası. Nehir kenarındaki binalar çok güzel ışıklandırılmış ve su üzerinde çok güzel ışık kırılmaları vardı ama benim makine kırılmış olduğu için buradan iyi fotoğraflar alamadığım için üzüldüm.