CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin Meclis grup toplantısında Özel Harekat Başkanı’nın Devlet Bahçeli’nin elini öpmesini eleştirdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 15 Temmuz darbe girişiminin sekizinci yılı dolayısıyla Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde bulunan Polis Özel Harekât Başkanlığı’nı (PÖH) ziyaret etti. Polis Özel Harekât Başkanı Süleyman Karadeniz, karşılama sırasında Devlet Bahçeli’nin elini öptü. Bu anın fotoğrafı sosyal medyada hızla yayıldı ve tepkilere neden oldu.Özgür Özel de Karadeniz’in, Bahçeli’nin elini öpmesine sert tepki gösterdi. Süleyman Karadeniz’e, “Sen devletin polisi olmayı yanlış anlamışsın. Yanlış devletin eline sarılmışsın” diye seslendi. Yıldırımlar Holding sahibi Ali Rıza Yıldırım’ın, şartlarının iyileştirilmesini isteyen Eti Krom işçilerini “azınlık” olduklarını söyleyerek tehdit etmesine tepki gösteren Özel, “Ya işçilerin hakkını verirsin ya alnını karışlarız” diye konuştu.
Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Bir siyasiye saygı gösterilmesine eyvallah diyelim. O siyasinin bunu nasıl karşıladığı, neye nasıl izin verdiği kendi tercihidir, biz buna saygı duyarız. Ama bu devletten maaş alan, bu devletin tamamı için görev yapması gereken, üzerinde üniformasıyla, yetkisiyle olan birilerinin bu ülkede siyasetin küçük bir kısmının temsiline eğilmesini, el etek öpmesini asla kabul etmiyoruz, nokta. Bundan sonraki süreçte de devleti yöneten devlet adamı gibi, devletin memuru devletin memuru gibi davranacak. Böyle basit konularla Türkiye gündemini işgal edecek işlere girişilmeyecek, siyasiler de üzerlerine düşen yükün farkında olacaklar. Ben bir devlet memurunun, bir siyasi liderin eline sarılmasında, muhatap hangimiz olursa olsun, o devlet memuruna üstlendiği vazifenin gereğini hatırlatmayı doğru bulurum. Polis de asker de Türkiye Cumhuriyeti de hepimizindir, kimsenin tapulu malı değildir.
Özel, İzmir’de elektrik akımına kapılıp ölenlerle ilgili AKP ve MHP’ye çağrı yaptı, “Kuralım komisyonu ve bundan sonra iş kazaları ve ölümleri olmasın diye ne gerekirse beraber yapalım. Çağrım bu parlamentonun vicdan sahibi tüm vekillerinedir. Bu ülkede ihmaller ölenin kimliğine göre, sorumluluğu olanın pozisyonuna göre değerlendirdikçe mesele düzelmez. Belediyeye talimat verdik; sorumlu tespit edilecek, gereği neyse yapılacak.
Bu mesele ile ilgili arkadaşlarım bir Meclis araştırma komisyonu kurulması için başvuracak. Bunun için hep birlikte çalışacağız. Bir kaza olursa belki de ucu bize dokunacaklar hayır diyorum, belki de ucu bize dokunacak ama kaldırın engelleri diyorum.
İş kazalarında dünya birincisiyiz. Gerimizde ne Eritre var, ne Fas, ne Mozambik. birinciyiz. İş kazasından ölümde de Malezya’dan sonra ikinciyiz. Dünyanın hiçbir ülkesinde hayat bu kadar ucuz, ölüm bu kadar kolay değil. Yazın serinlemek için, kışın ısınmak için ölmüyor kimse. Trafikte, sokakta, kaldırımda, balkonda ölüm kol geziyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde soba gazından insanlar zehirlenerek ölmüyorlar. Yılda 800 kişinin boğularak öldüğü başka ülke yok. Şofbenden sızan gazdan ya da sahte alkolden yılda 500 kişinin öldüğü ülkede bu durumu izah etmek mümkün değil. Dünyanın hiçbir ülkesinde minibüste viyadükte insanlar boğulmuyor. Hayatın bu kadar ucuz olduğu, ölümün bu kadar kolay olduğu bir başka ülke yok.
İğneada’da Sisli Vadisi’nde 6 vatandaşımız sel geldi boğularak öldüler. 10 aydır bir hukuk mücadelesi var. Tesisin kaçak olduğu, yıkım kararı olduğu ama uygulanmadığı öğrenildi. Kamu görevlilerinin yargılanmalarına izin verilmiyor. Biz ailelerin yanında olacağız. İğneada davasında mağdurların sonuna kadar arkasındayız.
AYM’yi yıpratmak değil niyetim. Ama her geçen gün kendini yıpratan birilerine karşı sinen AYM var. AYM üyelerine sesleniyorum: Sizi kimin atadığından bağımsız, sizinle ilgili yapılan tüm değerlendirmelerden bağımsız, vicdanınızla bir karar verin. O kararı yollayın, millet okusun, bu rezillik sona ersin. Bu çağrım AYM’ye tüm milletimiz adınadır. Tayfun Kahraman, partimizin de üyesi olan, Gezi Parkı sürecinin en barışcıl, en doğru tutumunu sergileyen kişidir, evladı Vera’dan ayrı boşu boşuna içeride yatmaktadır. Mine Özerden, Fethullahçıların iddiasıyla, Kavala’nın talimatıyla açtığı ve milyon dolarla Gezi’ye destek sağladığı hesaplarının birisine bugüne kadar kimse ulaşamamıştır. Böyle bir hesap açıldığını kimse ispatlayamamıştır. Çiğdem Mater, Gezi’nin belgeselini çekmek için Almanya’dan gelmiştir, çekemeden Gezi bitmiştir, ortada belgesel yoktur ama YouTube’da altı tane Gezi belgeseli mevcuttur. Hiçbiri içeri girmesin, çekebilenler dışarıdadır, çekemeyen Çiğdem Mater içeridedir.
Tuğrul (Türkeş) Bey emek verdi, olmadı. Açıklama yapmış. Diyor ki, ‘Kavala’yı ziyaret edeceğim’. Hangi Kavala’yı? Biz söyleyince ‘Vatan hainlerinin adını anıyorsunuz, o ajandır’ dedikleri Kavala’yı, Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş ziyaret edeceğini söylüyor ve diyor ki ‘Gerçek milliyetçilik budur’. Bakalım Tuğrul Bey’e MHP ne diyecek? Gezi Davası’nda insanları inadına içeride tutmak, Tuğrul Bey’in dediği gibi ne milliyetçiliğe sığar, ne vatanseverliğe sığar.
Çevre ve Şehircilik Bakanı bumerang gibi. Millet atıyor, geri geliyor. Bumerang bakan. Çıktı inanılmaz açıklamalarda bulundu. Erdoğan demişti ki ‘bir yılda 650 bin konut yapacağız.’ 1,5 yılda 76 bin konut yaptılar. Şimdi çıkmış Bakan ‘2025 sonuna kadar bütün konutlar bitecek’ diyor. Kardeşim, hanginize inanacağız? Seni atayan dolma kalemin sahibi ‘bir yıl sonra evler olacak, oyu bana verin’ dedi. İnsanlar onun bu sözüne güvendi, ona yetkiyi verdi, o yetkiyle o seni atadı, sen diyorsun ki; ‘3 yıl bitince evler bitecek. Yani daha 1,5 yıl konteyner, çadır, soğuk, güneş, toz, toprak… Ve olursa. İşi bilenler de diyor ki; ‘o gün de demiştik’ diyorlar, ‘bu iş 6-7 yıl sürer bu sistemde.’ Bugün de söylüyorlar; ‘bu iş daha 5 yıl sürer bu gidişle.
Türkiye’de bir başıboş köpek sorunu var. Ama bunun çözümü için insancıl, akılcı, bilimsel yöntemlerin uygulanması gerekirken, muğlak ifadelerle öldürmeyi meşrulaştıran ve çözümü tamamen belediyelere, uygulayıcıların inisiyatifine bırakan, bakımevi açma zorunluluğunu 2028’e kadar erteleyen, hayvan hakları derken, hayvanların yaşam hakkını tehdit eden bir ölüm yasasını getirdiler. Yıl 2020 Hayvan Hakları Raporu diyor ki hayvan hakları fonu kurulmalı, yaygın ve etkin kısırlaştırmayla barınak hizmetleri karşılanmalı. Fon parayı nereden alacak? At yarışı, Milli Piyango ve bazı vergilerin küçük kısmı. Bu yıl bu sorun çözülebilecekken sorun tamamen ortada bırakılıyor. Ölüm yasasına bu grubumuz tarihi bir direniş gösterecek.
İğneden ipliğe her şeye zam geldi. Bir tek asgari ücrete zam gelmedi. En düşük emekli maaşı 6 ay önce 10 bin lira olduğunda 25 kilo dana kıyma alınıyordu, dün 16 kiloya düşmüştü. Bugün yapılan sözde zamla 20 kiloya çıktı. Siz zam yapmadınız, emeklinin cebinden 5 bin lira kıyma parası çaldınız. Bunun adı zam değil, emekliye ihanettir. Yazıklar olsun.”
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.