Toplum Niçin Vasatı Sever

“Toplumda mevki, zenginlik saygı görür. Ama zeka, asla.” Schoppenhauer (1788-1860)

Geçen aylarda sosyal medyada dolaşıma giren Alman filozof Arthur Schoppenhauer’a ait bir makale epey ilgi gördü. Schoppenhauer’ın makalede ‘toplumun neden vasat olanı ödüllendirdiği ve nitelikli olanı dışladığına’ dair görüşleri yer almıştı – ki ben de aynı fikirdeyim.

Öncelikle demeliyim ki insanın herhangi bir konudan ötürü -dolaylı da olsa- onaylanması çok hoşuna gider. Hele bu bir de ünlü filozof ise değme keyfine..

Bence insanlar arasında düşünsel mânâdan ziyade, ifade gücü bakımından daha büyük farklılıklar vardır. Düşünmek ayrı, onu ifade etmek veya yazıya dökmek ayrıdır. Bazen okurlar ara ara “Hah işte tam benim demek istediğim gibi.” diyerek sizi teyit eden cümleler kurarlar. Çoğunluğun söylemek istediğini sadece küçük bir azınlık topluma, tarihe mâl olacak şekilde ifade eder. Bunlar, filozoflar, yazarlar, bilim insanları, sanatçılar, siyasiler arasından çıkar genellikle.

İşte bizim Arthur -unser Freund Arthur ist einer von denen- onlardan biridir. Söyledikleriyle, yazdıklarıyla iki asırdır gündemdedir.

Sıkça yazarım insan yanındaki, yöresindeki yeteneklerin pek farkına varmaz. Farkında olsa bile çoğunlukla görmezlikten gelir, yok sayar. Çünkü o kişiyi kendine rakip ve hatta bir tehdit unsuru dâhi sayabilir. Oysa uzaktaki zararsızdır, bilinmezdir. Uzaktakileri, tanış olmadığı yetenekleri, ünlüleri daha çok beğenir, zikreder.
Schoppenhauer’ın yazıda vurguladığı öyle özel bir kısım var ki sormayın! Ee boşuna Schoppenhauer olunmuyor. Ünlü filozof orada diyor ki “Birisiyle konuşan kişi, karşıdakinin kendisinden çok daha zeki olduğunu fark eder ve istemsizce şöyle bir sonuca varır: demek ki bu kişi de benim yetersizliğimi görüyor ve küçümsüyordur. Bu düşünce, içerlemiş bir nefret ve öfke doğurur.” Ne şaşırtıcı, sayın okurlar, Arthur amca iki asır önceden tam isabetle bilmiş.

Muhtemelen Arthur’dan iki asır ve de daha eskiden bir başkası bunun farkına varmıştır. Yakın zamanda da ve şimdilerde de aynı düşünceyi paylaşan milyonlar vardır. Fakat belirleyici olan bunu belli bir disiplin içinde ifade etme gücü ve sanatıdır.

Schoppenhauer daha da ileri gidiyor ve diyor ki “Zekânı göstermek dolaylı olarak karşıdakine ‘sen aptalsın’ demektir.” Bu durumda, toplum da birey de zeki insanı dışlar, ondan uzak durmaya kalkar.

Düşük zekalı insanlar daha uyumludurlar. Çünkü çevrelerine daha fazla ihtiyaç duyarlar.Oysa zeki insanlar uyumsuz ve yalnızdırlar. Çevrelerine çok ihtiyaç duymazlar. Zeki insanlar bildiklerini kolayca ifade ederler; açık sözlü oluşları, minnetsiz davranışları onları sevimsiz duruma düşürür. Huysuz addedilirler.

O bakımdan düşük zekalı, vasat insanlar ve de dümenci kurnazlar her yerde kolay yükselirler; çabuk kabul görürler.

Toplum zeki insanları kıskanır. Bu, çoğu hallerde öfke duymaya kadar varır. Aslında bu genel davranış kalıbı, insanîdir ve çok yadırgamamak gerekir. İnsan insanın kurdudur sonuçta.

Tecrübeli zekiler kendilerine karşı sergilenen bu tutumu bildiklerinden kimi zaman ‘aptala yatarlar’. Bu ince taktik onları ‘aslanın ağzından’ almaya yeter mi? Elbette cevabını, bizim gibi zekâ noksanları yerine, uygulayıcılar daha iyi bilirler.

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.