Uluslararası Gazeteciler Cemiyeti (UGC) Mersin Şubesi 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kapsamında gerçekleştirdiği etkinlikte Oral Çalışlar’ı ağırladı.
UGC Mersin Şubesi 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kapsamında gerçekleştirdiği “Türkiye’de Gazeteciliğin Dünü ve Bugünü” adlı etkinlikte Oral Çalışlar ile bir söyleşi ve imza günü düzenledi. Mersin Büyükşehir Belediyesi, Derya Group ve Nokta Eğitim Kurumları’nın sponsorluğunu yaptığı etkinlik Mersin Ticaret Odası Konferans Salonu’nda düzenlendi. Moderatörlüğünü Mersin’in eski baro başkanlarından UGC Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda CHP Akdeniz Belediyesi Başkan Aday Adayı Av. Bilgin Yeşilboğaz’ın yaptığı etkinlikte UGC Mersin Şubesi Kurucu Başkanı G. Hakan Koçman da katılımcı olarak yer aldı. Etkinliği sunuculuğunu UGC Yönetim Kurulu Üyesi Melike Irmak Bolcall yaptı. Etkinliğe Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanı Vahap Seçer adına Başkan Danışmanı Bedrettin Gündeş, Çukurova SİFED Başkanı Hüseyin Kış, MESİAD Başkanlar Kurulu Üyesi İş İnsanı Mustafa Güler, Mersin Kent Konseyi Başkanı Ayferi Tuğcu, Mersin İnternet Gazetecileri Derneği Başkanı Vahap Şehitoğlu, eski Mersin barosu başkanlarından Hulki Özel, Mersin İstişare Kulübü ve Anadolu Yönetim Danışmanları Derneği Başkanı Ferudun Gündüz, UGC Mersin Şubesi yönetim kurulu ve üyeleri ile davetliler katıldı.
UGC Mersin Şubesi Kurucu Başkanı Koçman, yaptığı açılış konuşmasında davetlilere UGC Mersin Şubesi Gazetecilik Deklarasyonu’nu okudu. Deklarasyonda dünyanın ve Türkiye’nin durumuna dikkat çeken Koçman gazeteciliğin dünyanın bu duruma gelmesindeki rolüne değindi. Gazetecilerin ya ideolojik görüşlerin ya da belirli grupların çıkarları doğrultusunda hareket eder hale geldiğini ifade eden Koçman, kuruluş amaçlarının mesleği etik standartlarına geri getirmek olduğunu vurguladı. Gazetecilerin karşı karşıya olduğu siyasi ve ekonomik zorlukları dile getirdikten sonra gazetecilik mesleğinin desteklenmesi ve etik standartlara geri getirilmesi için herkesi ortak çabaya davet etti.
Başkan Koçman’ın konuşmasının ardından Oral Çalışlar söyleşisine geçildi. Yeşilboğaz’ın sorduğu soruları cevaplayan Çalışlar’ın konuşmasından önemli satır başları şöyle;
Arşive girin
Çalışlar, son zamanlarda yaptığı çalışmalar ile Türkiye’deki gazeteciliğin ne olduğunu anlamanın en iyi yolunun arşive girmek olduğunu anladığını ifade etti. Tarihteki Dersim İsyanı, Şeyh Sait İsyanı, 1968 olayları, 12 Eylül darbesi gibi farklı dönemlerde yaşananlara değindi. Bütün bu süreçlerde biat edenler ve etmeyenler ayrımının yapıldığını ve biat etmeyenlerin her dönemde cezalandırıldığını ifade etti. 2000’den sonra başka bir sürece geçildiğini ve bu sürecin de iktidara biat etme esasına bağlı olduğunu işaret etti. Devrin iktidarının ve gücünün basını kendine uymaya zorladığını ve uymayanların da zaten gazete sahipleri sermaye sahipleri olduğu için gerekli dersi aldıklarını söyledi. Sonuçta gazetecilik etiğinin somut bir şey olarak tarihsel söylem içerisinde ortaya çıktığını söyleyen Çalışlar, bunu anlamanın en iyi yolunun da arşivlere bakmak olduğunu vurguladı.
1990’larda tarihsel bir eşik aşıldı
1990’lardan itibaren Cumhuriyet gazetesinde Fetullah Gülen, Abdullah Öcalan, Kemal Burkay gibi insanlarla röportajlar yatığını dile getiren Çalışlar, Türkiye’de gazeteciliğe baktığınızda 1990’larda çok önemli tabular aşıldı. Çok önemli konuşulamaz denen şeyler konuşuldu. Kürt meselesi ile ilgili konular da ilk defa 1990’larda gündeme geldi fakat yazılı basının 200 yıllık tarihine baktığımızda yazılı basın bugün bitmiştir, dedi.
Bu konuda dönemin koşullarının da önemli olduğuna dikkat çeken Çalışlar, bazı dönemlerde gazetecilerin çok prestijli ve etkili olduğunu başka bir dönemde ise karalandıklarını ifade etti. Bir dönem Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni Nezih Demirkent ile yaptığı söyleşiden örnek veren Çalışlar, eskiden genel yayın yönetmenlerinin gazetecilerin yanında durup gazetecilerin ve haberlerin savunuculuğunu yaparken şimdi bu kişilerin işi yürütmek için patronun yanında durduğuna dikkat çekti. Çalışlar konuyla ilgili olarak şunları kaydetti; “Bu neden böyle olabiliyordu. Çünkü o dönemde gazetecilerin çıkardığı gazeteler para kazanabiliyordu. Bu yüzden çok sattıran ve iyi haberci olan adam iyi gazeteci oluyordu. Bu yüzden imkanları oluyordu. Bu yüzden esas bir mesele olarak değil de tali bir mesele olarak geçmişte gazeteciler uzun bir süre çok para kazandılar. Özellikle belli başlı gazeteciler. O dönemde daha rahat bir hava vardı ve daha fazla habercilik peşinde koşabiliyordun. Daha az develete bağımlı hareket edebiliyordun çünkü gazete patronları devlete bağımlı değildi.”
O dönemde bu şartlarla kendilerinin daha rahat haberler yapıp daha rahat yorumlar yaptıklarını söyleyen Çalışlar, bahsedilen bütün bu etik değerlerinin pratikteki yansımasının bu olaylar olduğunu ve bütün bu olayların sonunda hangi etik değerlere ulaşılabileceğinin konuşulması gerektiğini ifade etti.
Günümüzde bütün alanlar iktidar tarafından fethedildi
Yeşilboğaz’ın günümüz ortamında gazetecilerin bağımsız olması ve tarafsız haber yapması mümkün mü sorusuna ise Çalışlar şu cevabı verdi; “ Bu ülkedeki demokratikleşme mücadelesine bağlı. Ülkedeki demokrasi güçleri kuvvetli ise basında da bundan destek ve güven alarak daha tarafsız ve gerçekçi haberler yapabilir. Demokrasi ne kadar aşağı düşerse basın özgürlüğü de o kadar aşağı düşüyor ve imkanları daralıyor. Bir ülkedeki demokrasinin önemli ölçüleri ve sınırlarından birisi o ülkenin demokratik değerlerinin gücüdür. Eğer güçlü ise okuyucu seni destekler, sen de devam edersin, eğer değilse ilanını keserler. Geçmişte şöyle bir şey de vardı; basın bir güçtü, ordu bir güçtü, parlamento bir güçtü, yargı bir güçtü. Bütün bu güçler kendi alanlarına müdahale ettirmeyecek kadar özerktiler. Bu özerklik basına da hareket kabiliyeti getiriyordu. Halbuki bugün böyle bir şey kalmadı. Bugün bundan bahsetmek mümkün değil. Günümüzde bütün alanlar iktidar tarafından fethedildi. Fethedilince kime ve neye dayanarak basın özgürlüğünü yürütebileceksiniz ki?”
Hem yumruk atanı hem de yumruk yiyeni ziyaret etmek lazım
Çalışlar, konuşmasının devamında Türkiye’deki demokratikleşme sürecinin AB üyeliği adaylık sürecinde önemli gelişmeler kaydettiğini ama 15 Temmuz’dan sonra bu kazanımlarının hepsinin geri alındığına çeşitli örneklerle işaret etti. Son günlerde yaşanan yumruk atma olayına da değinen Çalışlar, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in sadece yumruk atan genci ziyaret etmesini ve yumruk yiyeni etmemesini eleştirdi. Yumruk atmanın tasvip edilecek bir tarafının olmadığı ama tutuklama olayının da yanlış olduğunu söyleyen Çalışlar, bu durumun yumruk atanları meşrulaştıracağını vurguladı. Olayı iki taraflı bir perspektifle değerlendirmeyi daha doğru bulduğunu söyleyerek, böylece daha gerçekçi bir demokrasinin ortaya çıkabileceği yorumunda bulundu.
Söyleşinin devamında yeni bir medya tipi olarak sosyal medyanın tartışılmasının ardından soru cevap kısmına geçildi. Katılımcıların sorularını cevaplamasının ardından Çalışlar kitaplarını imzaladı ve ardından etkinlik sona erdi.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.