Ultra İşlenmiş Gıdalar Erken Ölüm Riskini Artırıyor

Ultra işlenmiş gıdalar ile ölüm oranındaki artış arasında bir bağlantı olduğunu biliyor muydunuz? Mayıs 2024 tarihli bir çalışma, aşırı işlenmiş gıda tüketiminin erken ölüm riskini artırabileceğini ortaya koydu. Uzun bir zaman periyodunu kapsayan araştırmada uluslararası bir araştırma ekibi görev aldı.

Meşrubatlar gibi ultra işlenmiş gıdalar, gıda boyası ve tatlandırıcı gibi katkı maddeleri içerir. (Fotoğraf: Benjamin Chasteen, The Epoch Times)

Kathryn Bradbury, Auckland Üniversitesi Nüfus Sağlığı Fakültesi’nde kıdemli araştırmacıdır. Söz konusu çalışma hakkında bir makale yazdı. Makalede “Ultra işlenmiş gıdalar üzerine yapılan araştırmalar hız kazandıkça, tartışmalar da aynı şekilde artıyor” dedi.

Bradbury de makalesini, çalışmayı yayımlayan aynı hakemli tıp dergisi The BMJ’de kaleme aldı.

Küresel gıda sisteminde “genellikle düşük besin değerine sahip, paketlenmiş gıdaların egemen olduğunu” yazdı. Ayrıca gıda sisteminin büyük ölçüde “ucuz hammaddelerden, pazarlanabilir, lezzetli ve raf ömrü uzun gıda ürünleri üreterek kâr elde eden” şirketlere hizmet ettiğini vurguladı.

The BMJ dergisi, belli başlı ultra işlenmiş gıdaları şu şekilde sıralıyor: “Gazlı içecekler, şekerleme ürünleri, preslenmiş atıştırmalıklar, damıtılmış alkol (sert içkiler) ve seri üretilen paketlenmiş tam tahıllı ekmek.”

Bu ultra işlenmiş gıdalar genellikle “yüksek enerji, ilave şeker, doymuş yağ ve tuz içerir” diyor.

ABD’deki çalışmada araştırmacılar, 1984-2018 yılları arasında 11 eyalette 74.563 kadın hemşireyi izlediler. Ayrıca 1986-2018 yılları arasında 50 eyalette 39.501 erkek sağlık çalışanını izlediler. İzlenen sağlık personeline, her dört yılda bir “yarı-sayısal gıda tüketim sıklığı anketi” uyguladılar. Ayrıca tüm nedenlere bağlı ölüm oranları ile kanser, kardiyovasküler hastalıklar ve diğer nedenlere (solunum ve nörodejeneratif nedenler dâhil) bağlı spesifik ölüm oranlarını incelediler.

Araştırmada 30.188 kadın ve 18.005 erkek ölümü kaydedildi. Takip süresinin medyan (ortanca) değeri kadınlar için 34 ve erkekler için 31 yıldır.

Çalışma Sonuçları Korkutucu

Çalışma sonucuna göre, ultra işlenmiş et ürünleri (et, kümes hayvanları ve deniz ürünlerinden hazırlanmış “yemeğe hazır” ürünler), şekerli ve yapay tatlandırıcılı içecekler, süt ürünlerinden yapılan tatlılar ve ultra işlenmiş kahvaltılıklar, “tüm nedenlere bağlı ölüm oranındaki artışla ilişkili”.

Ayrıca “ultra işlenmiş gıdaların aşırı tüketimi, kanser ve kardiyovasküler hastalıklar dışındaki tüm nedenlere bağlı ölüm oranıyla ilişkili”. Bu ilişkiler, ultra işlenmiş gıda alt gruplarına göre değişiklik gösteriyor. Özellikle et/kümes hayvanları/deniz ürünleri içeren, yemeğe hazır ürünlerle ölüm oranları arasında güçlü bir ilişki var.

Ultra işlenmiş gıdalar genellikle, doku vericiler, gıda boyaları ve aroma formülleri gibi katkı maddeleri içerir. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) konu hakkında yayınladığı bir rapor var. Bu rapora göre, “Büyük ölçekli gıda işleme ihtiyaçları için birçok farklı gıda katkı maddesi geliştirilmiştir. Bu katkılar, doğal bitki ve hayvan kaynaklarından elde edilebileceği gibi kimyasal olarak da sentezlenebilir.”

“Katkı maddeleri, işlenmiş gıdaların fabrikalardan veya endüstriyel mutfaklardan depolara, mağazalara ve nihai tüketicilere ulaşana kadar güvenli ve iyi durumda kalmasını sağlamak için eklenir. Ayrıca, gıdaların tat, koku, doku ve görünüm gibi duyusal özelliklerini değiştirmek için de kullanılırlar.”

Çalışma, gıda işleme derecesini belirleyen Brezilya Nova sınıflandırmalarını temel aldı. Bu sınıflandırma, gıdaları işlem görme seviyesine göre değerlendirir. Birinci gruptaki gıdalar minimum düzeyde, dördüncü gruptakiler ultra işlenmiş seviyededir.

Çalışmaya göre, ultra işlenmiş gıdalar yetişkinlerin günlük yiyecek tüketiminin %57’sini, gençlerde ise %67’sini oluşturuyor.

Çalışmada “Ultra işlenmiş gıdalar genellikle ilave şeker, sodyum, doymuş yağ, trans yağ ve rafine karbonhidratları orantısız bir şekilde artırırken, lif oranını düşürür” denildi. “Ultra işlenmiş gıdalar düşük besin kalitesinin yanı sıra, işleme sırasında oluşan zararlı maddeler, katkı maddeleri ve kirleticiler içerebilir.”

Ultra işlenmiş gıdalarla obezite, kardiyovasküler hastalıklar, kolorektal kanser, Tip 2 diyabet, depresyon ve menopoz sonrası meme kanseri arasında güçlü bir ilişki olduğuna dair kanıtların sayısı her geçen gün artıyor.

‘Düşük Besin Kalitesi’

Bradbury’nin makalesine göre, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) ve Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) da, alkol ve işlenmiş etin kansere neden olabileceğini söylüyor.

Ancak Bradbury, çalışmanın mantıksal sonucunu şöyle açıklıyor: “Tüm ultra işlenmiş gıdaların evrensel olarak kısıtlanması gerekmiyor. Sadece ultra işlenmiş gıdaların beslenme listelerine dâhil edilip edilmeyeceği konusunda dikkatli bir değerlendirme yapılması gerekiyor.”

Makalesinde, “Çoğu diyet rehberi, zaten dolaylı olarak daha az işlenmiş gıdaların tüketimini vurguluyor” diyor. “Bazı ülkelerde uygun fiyatlı, seri üretilen tam tahıllı ürünler, beslenmenin temel bir parçasıdır. Ekmek gibi bu tür ürünler aynı zamanda temel lif kaynağıdır.  Böyle durumlarda, ultra işlenmiş gıdalardan kaçınılması gerektiğine dair genel bir uyarı faydalı değildir.”

Bu tür kapsamlı ifadeler, ultra işlenmiş olmayan tüm gıdaların “sağlıklı ve sınırsızca tüketilebilir” olduğu gibi bir yanlış algıya yol açabilir. Bunun yanı sıra IARC ve WCRF, ultra işlenmiş bir gıda olmamasına rağmen kırmızı et tüketiminin bağırsak kanseri riskini artırabileceğini söylüyor.

Birçok ülke, ultra işlenmiş gıdaların tehlikelerine ilişkin farkındalık yaratma sürecine başladı.

Bu çabalar arasında, “çocuklara yönelik sağlıksız gıda pazarlamasının kısıtlanması, besin değeri düşük ürünlere uyarı etiketleri eklenmesini, şekerli içeceklere vergi konulmasını ve endüstriyel trans yağ kaynağı olan kısmen hidrojene edilmiş yağların yasaklanması” yer alıyor.

Bradbury, bu stratejilerin küresel çapta daha fazla benimsenmesini teşvik ediyor. Ayrıca “çok uluslu gıda şirketlerinin politikaları etkilemesini önlemek” gerektiğini vurguluyor. “Bu şirketlerin çıkarları halk sağlığı veya çevre hedefleriyle örtüşmüyor. Ayrıca bu etkilerin önlenmesi için daha cesur müdahaleler ile daha fazla güvenlik önlemleri alınması gerekiyor.”

Yazan: Matt McGregor, The Epoch Times

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.