Çin Klonlama Alanında Korkutucu İlerlemeler Kaydetti
Uzmanlar araştırmaların, etik sınırları ve ulusal gündemi zorladığını söylüyor.
78 ve 79 nolu embriyolar hayatta kaldıklarında, duruma uygun şekilde onlara Zhongzhong ve Huahua isimleri verildi.
Şangay’daki bir laboratuarda yaratılan bu iki özdeş uzun kuyruklu makak, 24 Ocak’ta Cell dergisinde duyurulan, dünyanın ilk klonlanmış maymunlarıdır.
Her bir maymunun ismi, sadece sevimli ses taklitleridir. Ancak onları bir araya getirdiğinizde, Çin’in devlet tarafından onaylanmış araştırmalarının temelindeki propaganda, hırs ve iktidar oyunları ortaya çıkıyor.
Zhong ve Hua, “Çin ulusu” anlamına gelir.
Çin, başka yerlerde yasaklanan ancak kendilerinin izin verdiği biyomedikal araştırmaya “Vahşi Doğu” adını verdi.
Emory Üniversitesi Etik Merkezi direktörü Karen Rommelfanger, “Bu çok güçlü bir ifade” dedi. “Tıpkı toprağa saplı bir bayrak, yanıp sönen ışıklı bir işaret gibi.”
Çin’in Güç Oyunu
Primat klonlama, uzun zamandır insan klonlamasına doğru ilerlemenin bir adımı olarak görülüyor. Bu nedenle doğal olarak Zhongzhong ve Huahua, insan klonlamanın çok yakında yapılacağı konusundaki endişeleri depreştirdi.
Rommelfanger maymunların, Çinli yetkililerin yasaklara aldırmayan araştırmalarına dayanan bir darbenin sembolleri olduklarını söylüyor.
“Bu, Çin’in yürüttüğü yüksek çıkar işlerini sergilemekten artık çekinmediği anlamına geliyor.”
Rommelfanger, American Journal of Bioethics Neuroscience (Amerikan Nörobilim Biyoetik Dergisi)’nin kıdemli editörüdür. Nörobiyoloji etiği hakkında yıllık küresel bir zirve düzenleyerek Çin’in araştırma gündemine ilişkin görüşlerini aktarmaktadır.
Etiğin sınırlarını zorlayan bu tür araştırmaların amacının, ulusal bir gündemi ilerletmek olduğunu söylüyor.
“Bilim, teknoloji ve inovasyon sadece hastalıkları ortadan kaldırmak için ürün yaratmaktan ibaret değildir. Aynı zamanda kültürlerin parçalarıdır – onlar gücün parçalarıdır.”
Rommelfanger Çinlilerin, bu tür araştırmaların Çin’de yapılmasının nispeten daha kolay olduğu gerçeğini suistimal ettiklerini söyledi.
“[Amerika Birleşik Devletleri’nde] bu tür işleri yapmanın kültürel açıdan giderek zorlaştığını düşünüyorum” dedi.
İnsan klonlamasına doğru bir adım mı?
Maymun klonlama amacının, tıbbi araştırmalar için genetik olarak aynı olan hayvanlar sağlamak olduğu belirtilmiştir.
Araştırma sorumlusu Muming Poo, Reuters’e verdiği demeçte “Bu etik kural engelini aşmamızın gerekçesi, tıp için, insan sağlığı için yararlı hayvan modelleri üretmektir” dedi.
Bahsettiği etik engel, genetik olarak insanlara benzeyen bir hayvanı klonlayabilmektir.
Ünlü koyun Dolly 1996’da klonlandığında, diğer türlerde klon gelişiminde ani bir artışa neden oldu ve insan klonlamasıyla ilgili endişeleri ateşledi.
Bununla birlikte, tüm türlerin klonlanmasının kolay olmadığı, her birinin kendi zorlukları olduğu, klonlaması en zor türün de primatlar olduğu ortaya çıktı.
O dönemde bu durum, insan klonlamasına doğru olan akımı frenleyen doğal bir engel oldu ve insan klonlama hakkındaki kanunları ve yöntemi bir araya getirmek için biraz zaman kazandırdı.
Araştırmacı Gerald Schatten, 2003 yılında şunları söyledi: “Sanki Tanrı’nın bilgeliği: devam edin, inek ve koyunları klonlayın, ama bir insanı klonlarsanız ürettiğiniz yumurtayı felç edeceğim diyor”.
Klonlama şu şekilde işler: DNA bir hayvandan alınıp, diğerindeki yumurta hücresine konulur. Bir embriyo haline gelmesi için yumurta hücresini kandırmak amacıyla elektrik kullanılır. Bugüne kadar, primatlarda yumurta en temel safhadan ileriye geçememişti.
Şangay laboratuarı bunun nedenini araştırırken, hücrenin embriyoya doğru gelişimini kontrol eden genlerin kapatıldığını fark etti. İki yeni bileşen (messenger RNA ve trichostatin A) ekleyerek hücre gelişimi kilidini açtılar.
Hayatta kalan iki maymunu üretmek, 127 yumurta, 79 embriyo ve 6 hamileliğe mal oldu.
Bu yüksek başarısızlık oranı, Batı’daki bazı bilim adamlarının aynı tekniğin insanlar üzerinde asla kullanılamayacağını söylemesinin nedenidir.
Birleşik Krallık Sheffield Üniversitesi’nden biyomedikal bilim profesörü Peter Andrews, New Scientist’e yaptığı açıklamada “Bu, insan klonlamasına doğru bir adım olabilir, ancak bunu neden yaparsınız?” dedi. “İnsan biyolojisi açısından, İngiltere’de ve diğer birçok ülkede bir insanı klonlamak yasalara aykırıdır ve kimsenin akılcı bir şekilde bunu yapmayı isteyeceğini sanmıyorum.”
Gözlemcilerin en son araştırmanın insan klonlamasına yol açmayacağını söylemesinin bir diğer nedeni, tekniğin sadece fetüs hücreleri üzerinde çalışıyor olması.
Şimdiye kadarki çoğu hayvan klonlamasında, yetişkinlerin karbon kopyalarını çıkarıldı. Bu tekniğin insanlar üzerinde kullanılması ihtimali, her şeyin kötü ve bozulmuş olduğu bir dünyada, birbirine benzeyen yaratıklar (“mini-me”ler) görüntüsünün zihinlerde canlanmasına neden oldu.
Zhongzhong ve Huahua “mini-me”ler değil. Fakat Şanghay’daki Sinir Bilimi Çin Bilimler Akademisi Enstitüsündeki araştırmacılar oraya ulaşmaya çalışıyorlar.
Zaten daha önceki deneylerde 22 gebelikte yetişkin hücreler kullanılarak, başarılı bir şekilde iki bebek maymun üretilmiş, ancak doğumdan kısa süre sonra ölmüşlerdi.
Poo şu anda yetişkin vücut hücrelerinden klonlanmış fetüslerle hamile kalan dişi denekler bulunduğunu söyledi.
“İyi gelişiyor gibi görünüyorlar, bu nedenle yakında bebekler üreteceğimizi umuyoruz” dedi.
Poo, “Bu yöntemi insanlara uygulamak gibi bir amacımız yok” dedi.
Çin’in herhangi bir yerinde, bu bilgi birikimi (know-how) zaten mevcut olabilir. Çin’in önde gelen bir hayvan klonlama operasyonu olan -“klonlama fabrikası” olarak adlandırılan- Boyalife Group’un direktörü Xual Xiaochun, France-Presse Ajansı’na 2015 yılında, insan klonlama teknolojisine sahip olduklarını söylemişti. Fakat olası olumsuz halk tepkisi yüzünden “kendilerini sınırlandırdılar”.
Biyomedikal Araştırmanın ‘Vahşi Doğu’su
Çin, başka yerlerde yasaklanan ancak kendisinin izin verdiği biyomedikal araştırmaları “Vahşi Doğu” olarak adlandırdı.
Belki de en dikkat çekici örnek, baş nakilleri üzerine yaptığı araştırmalar ile ABD ve Avrupa’daki etik çevreler tarafından reddedilen, ancak Çin’de kendisine yer bulan İtalyan araştırmacı Sergio Canavero’dur.
22 Kasım 2017’de Canavero, iki kadavra arasında olsa bile, ilk başarılı kafa nakli olarak nitelendirdiği olayın ayrıntılarını yayınladı. Kendisini Victor Frankenstein’a benzeten Canavero, deneyin beyin ölümü gerçekleşmiş kobaylar arasında yapılacak bir sonraki nakil aşamasının habercisi olduğunu söylüyor. Daha sonraki adım da, yaşayan bir insan için tam baş nakli.
Rommelfanger, cesetlerin nereden geldiğine dair şeffaflık olmadığı konusunda endişelerini dile getirdi.
“Bireylerin gönüllü olmasına izin veren bu çalışmanın, çok temel bir parçası hakkındaki bu soruya, Çinli işbirlikçilerden herhangi birinden herhangi bir yanıt alınmadı.”
Tıp camiası, Çin’in mahkumların kadavralarını organ nakli için bir kaynak olarak kullanmasını da uzun zamandan beri eleştirmektedir. Ve son on yılda, uluslararası tıp topluluğu, Batılı hükumetler ve insan hakları grupları Çin’in, inançlarından dolayı hapse atılmış mahkumları, sipariş üzerine öldürülmeye hazır tutarak, canlı organ bankaları olarak kullanması konusunda, alarm vermektedir. Organ hasadı, Çin’de devlet tarafından yönetilen milyarlarca dolarlık bir iştir.
Önerilen Video:
Çin’deki Doktorlar Nasıl Katile Dönüştürülüyor
http://www.ntd.tv/2018/01/10/how-doctors-in-china-turn-into-murderers/
Yeni bilim sınırlarını keşfetmeye devam etmek için websitemizi ve Facebook’daki Epoch Times Türkiye sayfasını ziyaret edin!
Epoch Times, mevcut bilgilerimize meydan okuyan olaylar ve teoriler ile ilgili araştırmaları ve söylentileri araştırıyor. Biz, hayal gücümüzü canlandıracak ve yeni olanaklar yaratacak fikirleri araştırıyoruz. Facebook sayfamızdan, bazen tartışmalı da olabilen konular hakkında düşüncelerinizi bizimle paylaşın.
Haberi yazan: Simon Veazey, Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.