20 Temmuz 1999; İnsanlığa Sürülen Kara Bir Leke
20 Temmuz 1999 günü, Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü ilkelerini benimseyen Falun Gong uygulayıcılarına eski Çin Komünist Partisi Başkanı Jiang Zemin tarafından ağır zulüm başlatıldı ve bugün günümüzde hala devam ediyor.
1992 yılında Çin’de ilk kez halka tanıtılan ve günümüze kadar herhangi bir kar, ün, çıkar gözetmeksizin tüm dünyada sürdürülen Falun Dafa uygulaması, insanların zihnine ve kalbine dürüstlük, merhamet ve hoşgörüyü öğretmeyi amaçlar.
Asya kültürüne yabancı olmayan bu qigong uygulaması, Çin hükümeti tarafından ilk zamanlarda desteklenmiştir. Ancak herhangi bir üyelik veya ücret gerektirmeyen uygulamanın, insanların sağlığı ve karakteri üzerinde etkileri çok büyük olması üzerine yoğun talep gördü.
Çin Komünist Partisi (ÇKP) üyeleri ise ülkede yükselen iyi ahlakı pek hoş karşılamadı.
Eski ÇKP Başkanı Jiang Zemin tarafından yoğun kıskançlık ile devlet yetkililerine bir emir verildi: “İtibarlarını mahvedin. Finansal olarak çökertin. Fiziksel olarak yok edin!”
ÇKP’nin Baskısı
Temmuz 1999’da ulusal çapta resmi olarak başlatılan zulümden önce 3 yıl boyunca, uygulayıcılar gittikçe şiddetlenen hükümet baskısı altında kaldılar. 1996 yılında Falun Gong kitaplarının basılması yasaklandı. Falun Gong’u eleştiren ilk makale devlet tarafından yönetilen bir gazetede yayınlandı. 1998 ve 1999 yıllarında, polis parklardaki grup egzersizlerine müdahale etmekteydi.
Nisan 1999’da meydana gelen ve polisin yanlışlıkla Tianjin’deki uygulayıcıları tutuklayıp dövdüğü bir takım olaylardan sonra yaklaşık 10.000 Falun Gong uygulayıcısı, 25 Nisan 1999’da, Devlet Yüksek Mahkeme Konseyi ofisine barışçıl bir şekilde başvuruda bulundu. Uygulayıcıların talebi, Falun Gong kitaplarına uygulanan yasağın kaldırılması ve devlet tarafından uygulamaya karşı gerçekleştirilen tacizin sona erdirilmesi şeklinde oldu.
Bu toplanma son derece barışçıl oldu ve dönemin başbakanı Zhu Rongji, taleplerini karşılayacaklarını söyledi. Ancak resmi baskı bu olayın hemen ardından artmaya başladı.
10 Temmuz 1999 tarihinde, Başkan Jiang Zemin, bütün yerel güvenlik birimleri, hükümet kurumları ve mahkemeler üzerinde özel yetkiye sahip olan ve Falun Gong zulmüne öncülük eden ulusal polis gücü 610 ofisi kurdu.
20 Temmuz 1999’da, devlet yetkilileri Falun Gong egzersiz alanlarının koordinatörlerini şiddetli bir şekilde tutuklamaya başladı. 22 Temmuz’da Falun Gong’a karşı medyanın bütün gücünü kullanarak ani bir saldırı başlatıldı ve uygulamanın resmi olarak yasaklandığı ilan edildi. O zamandan beri, bu yasağı mazur gösteren veya zulme izin veren bir yasa olmamasına rağmen zulüm tüm şiddetiyle sürdürüldü.
Çin’de Organ Ticareti
Belli bir sürenin geçmesinin ardından Falun Gong uygulayıcılarının üzerinde organ ticareti yapılmaya başlandığı saptandı. Görgü tanıklarının ve Çinli doktorların verdiği bilgilere göre, binlerce Falun Gong Uygulayıcısının organ nakli ticaretinde muazzam bir kârla satılan ve nakledilen organları için öldürüldüğü ortaya çıktı.
Suçu işleyenlerin ise işbirliği içerisinde hareket eden Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) cerrahları, hapishane ve askeri yetkilileri olduğu ortaya çıktı.
Mağdurlar, organları alınmadan önce toplama kamplarında tutulur, uygulayıcıların kendi rızaları olmadan, onları bayıltmadan ve hijyenik olmayan ortamlarda organları alınır ve hemen ardından cesetleri yakılır.
Neredeyse inanılamayacak kadar korkunç olan bu durum, 2006’nın Mart ayında, bir kadının çalıştığı hastanede ki 4000 Falun Gong uygulayıcısının zorla organlarının alınması için öldürüldüğünü iddia ettiği zaman ortaya çıktı.
Bir hafta sonra, Çin Askeri doktoru, sadece kadının söylediklerini doğrulamakla kalmadı aynı zamanda bu vahşetin ülke genelindeki 36 farklı toplama kampında gerçekleştirildiğini iddia etti. En büyüğünün 120.000 kişiyi tuttuğunu söyledi.
Aynı zamanda kuzeydoğu şehri Shenyang dışındaki aynı hastanede bir cerrah olan kocasının kendisine, 2000 Falun Gong uygulayıcısının canlı bedenlerinden (daha uygulayıcılar yaşerken) kornea çıkardığını söyledi.
Falun Gong destekçileri ve deniz aşırı ülkelerdeki insan hakları aktivistleri doğrudan iddiaları sorgulamaya başladılar. Bir böbrek ya da karaciğer için alışveriş yapıyormuş gibi Çin hastanelerine çağrılar yaptılar. Dehşet bir durumla karşılaştılar, bir doktordan sonra bir başka doktor da durumu onaylayarak; ‘Stoğumuzda Falun Gong mevcut; sadece gelin ve bir hafta içerisinde istediğiniz organ elinizde olacaktır.’ dedi.
Çin’in Dışında Zulüm
Çin hükümetinin insan hakları sicilinden dolayı Batılı hükümetler tarafından eleştirildiğinde Çin komünist rejiminin şu anki tepkisi “yabancıların Çin’in iç meselelerine müdahale etmemesi” gerektiğidir.
Çin’in, geniş casus ağının uluslararası ülkelerin işlerine müdahalesi, Falun Gong zulmünü Çin sınırlarının dışına çıkarma politikası gibi iyi belgelenmiştir.
Kuzey Amerika, Avrupa, Avustralya ve diğer ülkelerdeki Falun Gong uygulayıcıları sık sık Çin baskısının ağırlığını hissettiler. Web siteleri saldırdırılara uğradı, kişisel bilgisayarlara virüsler gönderdiler, telefonlarını ve alanlarını dinlediler, evlerine ve araçlarına saldırdılar ve daha fazlasını yaptılar. Uygulayıcılar, bir kereden fazla ÇKP hükümetinde yüksek rütbeli kişiler tarafından fiziksel olarak saldırıya uğradı. Tüm parçaları bir araya getirince net bir model ortaya çıkmaktadır: ÇKP, Çinli bir kişinin kendisinin özel bir mülkü olduğunu düşünüyor ve dünyanın herhangi bir yerindeki o kişi üzerinde mutlak bir otoritesi olduğuna inanıyor.
Türkiye’de Falun Gong’un Durumu
2004 yılından beri Türkiye’de de uygulanan Falun Dafa, yıllardır pek çok insan tarafından uygulanıyor ve hayatlarına iyi geliyor.
Türkiye’de ise özellikle Çin Komünist Partisi ile işbirliği içerisinde olan ajanlar ve sivil kişiler, Falun Gong’u kötülemek için, ilgisi olmayan örgütlerle kıyaslıyor ve Falun Gong’u karalama kampanyasina dahil oluyorlar.
Bu akşam Falun Dafa uygulayıcıları zulümde hayatlarını kaybedenleri anmak için Sarıyer’de mum nöbeti düzenliyor.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.