2010 Dünya Kupasının Ardından

Çocukluğumdan beri dünya kupası maçlarını izlemeye çalışırım. Hepsini izleyemesem de en azından çeyrek final maçlarından itibaren izlerdim. Fakat bu dünya kupası belki de bugüne kadar gördüğüm en zevksiz turnuvaydı. Ruhu kaybolmuş gibiydi. Dünya kupası estetik kaygıların ortadan kalktığı, seyircilere iyi vakit geçirme isteğinden uzak, milli iradelerin ortaya konduğu bir organizasyon olmaktan çıkarak, sadece paraya ve kazanmaya dayalı bir iş haline gelmiş.

Eskiden Afrika takımları ülkelerinin haysiyeti ve şerefi için oynardı. Orası kendilerini ifade ettikleri bir alan idi. Kendilerini sömüren ülkeler ile eşit şartlarda yarışabildikleri ve hatta onları hezimete uğratabildikleri bir yerdi. Kendi halklarına umut ve moral verdikleri bir süreçti. Dünya kupası bir renkti, karnavaldı, bir tattı. Şimdi ise herkes menejerlik şirketlerinin adına oynuyor gibi. Futbolcular besili, güçlü kuvvetli. Makineleşmiş gibiler. Hepsi gözlerini İngiliz Premier ligine çevirmiş, acaba bizde haftada 50-80-100 bin Euro kazanabilirmiyiz diye düşünüyor. Yıldız futbolcular eskiden sakatlanma pahasına bile olsa her topa girerdi ama şimsi sponsor firmaların baskısı yüzünden kendilerini sakatlama riskine giremiyorlar bile. Büyük sportif şirketlerin Brezilya gibi bir takımın kadrosunu oluşturmasında etkin olduğu iddiaları – hatta skandalı – tabii ki boşuna değildi.

Futbol artık kirli bir oyuna dönüşüyor. Elbette eskiden de çok temiz sayılmazdı. İşin perde arkasında her zaman bir sürü iş dönerdi, ama yine de ufak ta olsa, bir oyun ruhu vardı. Bunu kaybolması çok üzücü. Koskoca Brezilya azıcık bir heyecan dahi vermez mi? Samba bitmiş defansif futbol oynayan bir sistem takımı olmuşlar. Bundan 20 yıl önce söylense, kimse buna inanmazdı herhalde. Para her şeyi malesef bozuyor. Son yıllarda türeyen menejerlik sistemi, futbolu hızla yok oluş noktasına götürüyor.

Fotograf: FRANCOIS LO PRESTI/ Getty İmages

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.