Avrupa Her Şartta Kaybetti
“Şartlar değişince roller de değişir”
ABD’nin 28 maddelik Ukrayna barış planı basına sızdı. Trump Perşembe gününe kadar Ukrayna’ya mühlet verdi. Ukrayna ya evet diyecek ya da tamamen Rusların insafına terk edilecek.
Her iki koşulda da kaybeden Ukrayna’dır ki Ukrayna kadar Avrupa da kaybedecek.
Dünyada hiçbir sistem, devlet, ulus ilanihaye muzaffer değildir. ‘Müzik değişince dans da değişir’ misali, şartlar rolleri belirler. 21. yy’da ABD hegemonyası bitiyor. Avrupa’nın da ekonomik siyasi gücü sonlanıyor ki Avrupa, İsrail gibi gücünü ABD’den alıyordu bugüne değin. ABD, Avrupa’nın arkasından desteğini çekti, çekiyor. Sıra zamanla İsrail’e de gelecektir.
28 maddelik anlaşma şartlarında ne var dersiniz? Ukrayna asla NATO ve AB üyesi olamayacak, toprak tavizlerinde bulunacak, ordusu sınırlı kalacak ağır silahlar edinemeyecek. Adeta Batı ile Rusya arasında etkisiz bir eleman konumuna indirgenecek. Rusya, saldırmazlık garantisi verecek, Rusya’ya karşı alınan tüm yaptırımlar kalkacak, Avrupa’da bloke edilen 300 milyar dolar Rus parası Ukrayna’nın inşası için kullanılacak vb. Elbette barış planı üzerinde müzakereler ve değişiklikler hâlâ mümkün.
Ukrayna şartları kabul etmezse, Rusya istediklerini alana değin savaşı sürdürecek. ABD bu durumda öyle anlaşılıyor ki Rusya’ya ses çıkarmayacak. İki ülkenin Alaska’da anlaştıkları varsayımı ağır basıyor.
İngiltere dahil Avrupa’nın, Rusların Ukrayna savaşından yenilgi ve kayıplarla çıkacağı beklentisi gerçekleşmedi. Aksine Rusya savaştan istediklerini alarak, güçlenerek çıkıyor. Bu tabii İngiltere ve Avrupa’yı rahatsız ediyor. Çünkü Avrupa, Rusya’nın burada durmayacağı ve Avrupa’ya günün birinde saldıracağı endişesi taşıyor.
Rusların, olası bir Ukrayna anlaşmasının ardından Avrupa’ya veya başka bir tarafa (Kafkaslar, Türkistan) yönelip yönelmeyeceği ise belirsizliğini koruyor. Muhtemelen Rusya’nın saldırılarını sürdüreceği tahmini ağır basıyor. Elbette bu, bugünden yarına hemen gerçekleşmez. Rusya’nın öncelikle Ukrayna hasarını sindirmesi ve kendine gelmesi gerekiyor. Bunun için de genellikle 2030 yılı işaret ediliyor.
Nedendir bilinmez 2030, olası bir dünya savaşının tarihi olarak kabul ediliyor.
ABD’nin hızlı manevrası Avrupa’yı hazırlıksız yakaladı. Zira orduları yeni savaşlar için henüz hazır değil. Avrupa’da İngiltere askerî kapasite, siyasi ve finans gücü olarak diğerlerinden ayrışıyor.
Rusya’nın Ukrayna’dan toprak alması ve avantajlı çıkması, Çin’i Tayvan’a, ABD’yi Venezuela’ya saldırması bakımından cesaretlendirir mi? Bu konu yoğun olarak tartışılıyor ve kötü emsal oluşturabileceği düşünülüyor.
Dünyada uluslararası hukuk rafa kalkmış durumda. 20. yy kurumları işlevsiz konumda. Yeni dünya düzeni kurulurken, yeni ittifaklar da gündeme geliyor.
Yeni düzenin ittifak modeli, 20. yy dünyasına aşina olanları tepetaklak etmeye yeterlidir. Şekillenmesi tartışılan bir senaryoya göre ABD, Çin ile tek başına mücadelede yetersiz. ABD, Çin ile mücadelede yanına Rusya’yı da almak istiyor. ABD, Rusya, Türk dünyası, Türkiye, G. Kore ve Japonya’nın bir eksende, Çin, İran, K. Kore ve İngiltere’nin başka bir eksende yer alacağı, Avrupa’nın ve Hindistan’ın ise hangi ittifakta yer alacağının henüz belli olmadığı senaryo, yoğun biçimde konuşuluyor.
Böyle bir dünyada Amerika kıtası ve Grönland, ABD’ye bırakılıyor. İsrail, ABD desteğinden yoksun bırakılıyor. Avrupa Birliği ve NATO dağılıyor. Birleşmiş Milletler’in merkezi New York’tan İstanbul’a taşınıyor.
Yeni dönemin fişeğinin ateşlenmesi için Ukrayna ve Gazze’de silahların susması ve Trump’ın ABD’de durumunu sağlamlaştırması ve ülke içindeki Siyonist, küreselci kanadı alt etmesi bir önkoşul olarak görülüyor.