Cezaevinde Bulunan Öğrencilere Uygulanan Şiddet
CHP Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu ve Mülkiyeliler Birliği Başkanı İhsan Feyzibeyoğlu ile Sincan L Tipi Kapalı Cezaevi’nde iki öğrenciyi ziyaretlerine ilişkin TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri Ozan Gündoğdu ve Soner Torlak’ı dün cezaevinde ziyaret ettiklerini anımsatan Güler, bu öğrencilerin Hopa’daki olayları protesto amacıyla Ankara’da düzenlenen gösteriye katıldıkları için cezaevinde olduklarını söyledi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, cezaevlerinde 503 öğrencinin bulunduğunu ifade ederek, ”Hükümeti, gençlerimize gösterilen ölçüsüz ve kindar şiddetten vazgeçmeye çağırıyoruz” dedi.
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, sözlerinde şunları kaydetti:
” 11 Ekim 2011 günü, saat 11.00 – 13:00 arasında Sincan L Tipi Kapalı Cezaevi’ndeydik. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Mülkiyeli Milletvekilleri ve Mülkiyeliler Birliği Başkanı’ndan beş kişilik bir heyet olarak, dört buçuk aydan bu yana tutuklu bulunan ve hala iddianame ile tanışmamış olan iki Mülkiyeli öğrenciyi ziyaret ettik.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Ozan Gündoğdu ve aynı okulun Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda doktora öğrencisi Soner Torlak ile görüştük. Ozan ve Soner ile birlikte, aynı durumda olan Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve ODTÜ’den diğer sekiz öğrenci için büyük üzüntü ve kuşku duyduk.
On Üniversiteli 31 Mayıs 2011 günü Hopa ‘da yaşanan olayları protesto etmek için Ankara’da düzenlenen gösteriye katıldıkları gerekçesiyle 4 Haziran 2011 günü tutuklanmışlardır. Türkiye’nin “özgür ve serbest” bir ortamda yürüdüğü 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden hemen birkaç gün önce yaşanmış olan bu olaylar, günümüzde dört buçuk ayı aşan yargısız – hükümsüz infaz sistemiyle bugün de canlılığını sürdürmektedir.
Hopa’da derdest edilen 31 kişinin davası, Erzurum Özel Yetkili Mahkemesi tarafından yetkisi dışında görülürken, bu olayları Ankara’da kınamak için yapılan gösterilerden toplanan Üniversite öğrencilerinin Ankara Özel Yetkili Mahkemeleri’nde yargılanmaya çalışılması bizleri büyük bir kaygıya sevketmiştir. Öğrencilere giydirilmek istenen “terör örgütü” üyeliği ve “terör örgütü propogandası niyeti” suçları açıkça temelsizdir.
Heyetimiz, üniversite öğrencilerine reva görülen bu ağır muamelenin, siyasi iktidarın muhalefete ve özellikle de öğrenci gençlik muhalefetine gözdağı verme çabası olarak değerlendirmektedir. Bu tutumun, yumurta protestolarıyla bağlantılandırıldığı, ama tutuklama ve yargılama mercilerinin de bunu gündeme getirmekten kaçındığı izlenimimizi kamuoyu ile paylaşmak isteriz. Hiçbir suçlama olmadan 4,5 aydır tutuklu olmak, unutulma korkusuyla birlikte gerçek işkenceye dönüşmüş durumda. Hükümeti, büyük bölümü 20’li yaşlardaki gençlerimize gösterilen ölçüsüz ve kindar şiddetten vazgeçmeye çağırıyoruz” diye konuştu.
Türeli de bu öğrencilerin, demokratik hakları olan protesto haklarını kullandığı için tutuklu olduklarını belirterek, öğrencilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını ve yarım kalan eğitimlerine dönmelerini istedi.
Kesimoğlu da hukukun ne kadar siyasallaştırıldığının bir örneğini gördüklerini savundu. Cezaevinde bulunan 503 öğrencinin, okullarında olması gerektiğini kaydeden Kesimoğlu, öğrenciler ve ailelerin, geleceğe kaygıyla baktıklarını belirtti.
Feyzibeyoğlu da öğrencilerin sınavlara, derslere giremediğini dile getirerek, öğrencilere sahip çıkılması gerektiğini anlattı.
Güler’e, TBMM Genel Kurulunda, dün kadın milletvekillerine Genel Kurulda pantolon giyme imkanı tanıyan İçtüzük değişikliği teklifinin geri çekilmesine ilişkin değerlendirmesi soruldu.
Verilen önergeyi, ”son derece gereksiz, anlamsız” bulduğunu belirten Güler, her yerin kendine özgü üslubu, adabının bulunduğunu söyledi. Kadının etek, ceket giyme bakımından bunun yakışır bir adap olduğunu belirten Güler, ”Siyasi iktidar pek çok konuda fırsatçı davranır, yine fırsatçılıktan endişe duyduk; pantolon, etek üzerinden başlayan tartışma kravat, türban tartışmasına döner mi diye. Bunu arkadaşımız Şafak Pavey üzerinden gündeme getirilmesini, acımasız bir yöntem olarak değerlendirdim” diye konuştu.